Helîn ana aralıksız saçını okşadı kızının, böyle olacağını çok iyi biliyordu. Öykü'yü dinlemiş kendi kızına da kızmıştı yeri geldiğinde, kocasını yakmak da neydi!
"Yemek de yememişsindir sen şimdi" dedi kucağın da ağlayan kızına bakarak. İnci tanesiydi Öykü annesi için.
"Yemek istemiyorum" diyerek gözlerini kapattı Öykü. Midesi bulanıyordu açlıktan fakat umrunda değildi."Olmaz, orası koca evi burası kendi evin. Burda yemek zorundasın" dedi Helîn ana Öykü'nün başını kaldırarak.
"Söyleyeyim buraya getirsinler yemeğini, bu gözlerle ortalık da çok dolanma" kızının güçsüz gözükmesi istediği son şey bile değildi.Öykü belli belirsiz kafasını sallayarak yatağa uzandı bu sefer. Helîn ana mutfağa inmiş, kızına bir şeyler hazırlatarak yukarı göndermelerini istemişti. Ardından kendisi de Öykü'nün yanına çıkararak kızının yanına uzanıp onu kollarının arasına aldı.
"Ona karşı bir şeyler hissediyor musun?" En çok korktuğu şeydi kızının o aileyle bir araya gelmesi, ne yazık ki korktuğu şey başına gelmiş hatta hiç ummadığı bir evlilik gerçekleşmişti.
"Nefret ediyorum" dedi Öykü burnunu çekerek.
"Etme, o da bir duygu" Helîn ana kızını iyi tanıyordu, iki sevgi gördüğü yere kanacağını çok iyi biliyordu. Kocasıyla hele ki Robin ağayla kötü olmasını hiç istemezdi, o adamın ne yapacağını kimse kestiremiyordu. Normal şartlar da kahveyi üstüne ittiği için bile Öykü'yü öldürmeden mezara koyardı. Fakat kendini frenlemişti genç ağa.
Aradan geçen sessiz dakikaların ardından kapı çalınmıştı, Helîn ana gelen yemekleri kızına elleriyle yedirmiş onun yarasına merhem olmaya çalışmıştı. Daha sonrasında ise kahve içerek kafalarını dağıtmaya çalıştılar anne kız.
Haznedar konağı ise son sakin dakikalarını yaşıyordu fakat farkında değildi. Robin ağa, Fatih ağa'nın zoruyla eve gelmiş kimseyi görmeden odasına çıkmıştı, istediği tek şey ise karısının oda da olmamasıydı.
Odaya girdiği an kısa bir süre etrafa bakındı, Öykü yoktu. Her ne kadar onu görmek istemese de bir yandan merak da etmiyor değildi, dün ona fazla yüklenmişti karısının onu istememesi çok normaldi.
Banyoya ulaşıp kapısına vurdu, yine ses gelmemişti. Mutfak da ya da salon da olacağını düşünerek odasında ki koltuğa oturdu Robin. Çok geçmeden kapısı çalındı,"Gel"
Gelen kişi Dewran hanımdı, oğlunun sakinleşip sakinleşmediğini merak ediyordu. Bu saatte geleceğini bilseydi Öykü'yü asla göndermezdi. En iyisi bu durumu saklamak ve Öykü'yü aramaktı. Oğlu Murat'a söyleyerek Öykü'yü arattı ve gelinini hemen gelmesi konusunda üslubunca uyardı. Gelmemesi onun adına kötü olurdu, Dewran hanım gelinini daha çok düşünüyordu. Robin ağanın sesiyle içeri girip kapıyı ardından kapattı.
"Sakinleştin mi oğul?"
Robin kafasını sallamakla yetindi. Annesini baştan aşağı süzüp korktuğu soruyu sordu,
"Öykü nerde?"
Dewran hanım bakışlarını kaçırmıştı, yerinde huzursuzca kıpırdandı. Tam o sıra da Murat ağa vurdu kapıya.
"Anne" diye yineledi Robin. Annesi bir şeyleri saklıyordu farkındaydı."Hava alsın diye dışarı gönderdim" dedi Dewran hanım başka yalan bulamayarak.
"İyi yapmışsın" diyerek kapıya yöneldi Robin ağa, karşısında ağabeyi Murat'ı görünce "ne oldu?" Diye sordu. Dewran hanım'ın atladığı bir şey vardı, Murat ağa'ya Öykü'yü arayıp eve çağırmasını söylemişti. Robin'in haberi olmadığını ve ona söylememesi gerektiğini değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAZNEDAR
Fantasy-BERDEL KONULUDUR- +18 Maviliklerinde denizi ve gökyüzünü barındıran kadın, toprağın en koyu tonuna aşık olmuştu. Berdel onun için şimdi başlıyordu.