"Siz böyle bir şeyi nasıl yaparsınız!" Diye bağırdı Öykü karşısında duran ağabeylerine.
"Kendimi geçtim ya o ev de bir anne, bir de hamile kadın var!" Dewran hanım belki de içlerinde en masumuydu.
"Öykü bir dinle." Dedi Şivan ağa kardeşine doğru bir adım atarak.
"Neyini dinleyeceğim ağabey, ben sen öleceksin diye kendi canıma kıyacaktım senin yaptığına bak!" Robin'in yaptığı doğru değildi, Öykü zaten bunun cezasını hem kendi çekiyor hem ona çektiriyordu fakat Şivan'ın da affedilecek bir tarafı yoktu.
"Hadi sana zarar verdi." Dedi ağabeyine, ardından da Berzan'a çevirdi bakışlarını.
"Buna ne oluyor ya, adamların kardeşini kaçırdın!, yetmedi berdel olsun dedin beni gözden çıkardın. Her şeyi geçtim ya ben hamileyim hamile!" Diyerek bağırdı Berzan'a. Sesleri duyan herkes dam'a çıkıyordu koşarak.
"Ne oluyor!" Diye çocuklarına baktı Helin ana. Şivan ve Berzan renk değiştirmişlerdi resmen.
"Ne mi oluyor?" Annesine bakmıştı Öykü. En çok güvendiği annesine.
"Arkamdan iş çeviriyorsunuz, beni ölümle yüz yüze getiriyorsunuz, sizin yüzünüzden evlendiğim yetmezmiş gibi, o ev de yaşadıklarımı bilmeden etmeden eve baskın düzenleyip beni ateşe atıyorsunuz. Birde üstüne bunu bana söylemeyip, beni kurtaran kocama düşman kesiliyorsunuz!" Sinir bir vücut haline bürünseydi bu kesinlikle Öykü olurdu.
"Yavrum." Dedi Helin ana.
"Bırak şimdi yavrunu falan anne!, sende bunlara uyup bana mı oynuyorsun?"
"Hayır bak benim bir suçum yok, ben sadece Şivan'ın yaptığını öğrenirse Robin'in yapacaklarından korkuyorum."
Gözlerini kapatarak derin nefesler aldı Öykü, karnına giren krampları düşünmek bile istemiyordu şuan.
"Anne." Dedi sakin bir şekilde.
"Eğer saklamayıp bana söylemiş olsaydınız ben sizin yaptığınızın üstünü kapatırdım, sizin yaptığınız sadece bencillik." Diyerek merdivenlere yöneldi. Bir an önce bu evden hatta bu şehirden gitmek istiyordu Öykü.
"Öykü yapma böyle!" Şivan kardeşine yetişmek için hızlı adımlarla düştü peşine.
"Bir daha sakın beni düşünüyormuş gibi yapmayın!" Dedi işaret parmağını kaldırarak.
"Bende arkamda duran ailem var sanıyorum meğerse benim kimsem yokmuş." Merdivenleri indi hızla. Helin ana da kızının peşinden gidiyor, ona yetişmeye çalışıyordu. Öykü çardağa iner inmez çantasını aldığı gibi kapıya yönelmiş, kendini bu konaktan dışarı atmıştı. İç hesabı asla bitmiyordu genç kadının.
"Kızım yapma böyle yemin ederim benim bir suçum yok!"
"Gelmeyin peşimden istemiyorum hiçbirinizi!" Hızlı adımlarla yürümeye başladı Öykü. Şuan tek istediği sığınacak bir omuzdu fakat onunla da arasında büyük fırtınalar kopuyordu. Yola çıkar çıkmaz bir köşeye geçerek derin derin nefesler alıp verdi. Resmen gidecek kimsesi kalmamıştı Öykü'nün.
"Ben ne yaşıyorum ya?" Dedi içindekileri dışarı vurarak.
"Ben ne günah işledim de bunlarla sınanıyorum." Eliyle önce yüzünü sıvazlamış, boynunu ovmuştu. Sinirinden kendine zarar vermemek için çok zor tutuyordu kendini. Çantasında ki telefonu çıkararak sakinleşmeyi ve sesinin düzelmesini bekledi bir müddet, ardından da Robini aradı.
Robin, karısını daha yeni bıraktığından bu saatte aramasına şaşırsa da bir sorun olduğunu düşünerek açtı telefonu.
"Öykü?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAZNEDAR
Fantasy-BERDEL KONULUDUR- +18 Maviliklerinde denizi ve gökyüzünü barındıran kadın, toprağın en koyu tonuna aşık olmuştu. Berdel onun için şimdi başlıyordu.