1.3

10.4K 1K 395
                                    

Taehyung

Jungkook bugün fazla güzel görünüyordu. Evlendiğimiz gün görmüştüm onu en son takım elbise içinde. O gün ise dikkatimi nasıl göründüğüne veremeyecek kadar meşguldü kafam. Ama bugün her ne kadar işlerim yüzünden sıkıntıya girmiş olsam da çekemiyordum bakışlarımı üzerinden. Onun için seçtiğim gri takım incecik olan belini tamamen sarmış, daha da belli olmasına neden olmuştu. 

Gabriel konuşana kadar parlayan gözlerinin, kadının sözleri üzerine aniden söndüğünü an be an görebilmiştim. Kağıt üzerinde hala ortak olduğumuz için Gabriel ve babasıyla aynı masada oturacağımız şekilde yapılmıştı organizasyon. Dernekteki insanlar iş ilişkilerini geliştirmek açısından büyük öneme sahip olduğundan, bu gecenin herhangi bir sorun yaşanmadan atlatılması da bir o kadar önem arz ediyordu benim için. 

"Gel sevgilim." Jungkook'un beline elimi koyarak diğer elimle çektiğim sandalyeye oturması için yönlendirdim onu. Sadece ufak bir dokunuşumla bile idrak edebilmiştim ne kadar gergin olduğunu. Jungkook, az önceden beri yeni bir iş ile ilgili sohbet ettiğim Bayan Lee ile aramdaki sandalyede yerini aldığında ben de kendi yerime oturdum. Böylece son derece gergin geçeceği daha ilk dakikalardan belli olan gece başlamış oldu.

Jungkook fazla konuşmuyor, sessizce insanları dinliyordu. Bayan Lee ile yarım kalmış olan konuşmamızı pür dikkat dinledikten sonra içkisinden ufak bir yudum aldı. Neredeyse bir saat geçmiş olmasına rağmen henüz bardağındaki içkinin çeyreğini bile bitirmemiş olması dikkatimden kaçmamıştı. 

"Ee Jungkook, biraz da sen anlat. Nasıl geçiyor evliliğin ilk günleri?" Bayan Lee hevesli bir şekilde Jungkook'a döndüğünde vücudumdaki gerginlik seviyesi daha da arttı. Jungkook'un bu soruya nasıl bir tepki vereceğinden emin değildim. Pot kırmamasını dilemekten başka bir çarem yoktu. Babası ve Gabriel başta olmak üzere masadaki herkesin dikkati Jungkook'un üzerine dönmüştü Bayan Lee'nin sorusu üzerine. Panikleyerek ters bir şey söylemesinden deli gibi korkuyordum. 

"Ah Bayan Lee, bunu kelimelerle tarif etmem mümkün mü bilmiyorum..." Jungkook yüzünden son derece içten bir gülümseme ve büyük bir rahatlıkla cevap verdiğinde şaşırmıştım. Aniden lafını yarıda kesip bana dönmesi ve masada duran elimi tutarak dudaklarına götürmesi ise beklediğim son şey bile değildi. "Açıkçası bu kadar mutlu olabileceğime ben bile inanmazdım, masallarda sanırdım böyle aşkları ama Taehyung'la uyandığım her sabahta yeniden doğmuş gibi hissediyorum." 

Elimi tutuş şekli, yüzündenki gülümseme, ses tonundaki rahatlık ve jest mimikleriyle Jungkook adeta oyuncu olmak için doğmuştu. O kadar inandırıcıydı ki tavrı bir an kendimi sorgulamıştım acaba gerçekten bu kadar mutlu mu diye. Ancak cümlesi biter bitmez Gabriel'e attığı o bakışı yakalamamla ağzım şokla aralandı. Gabriel'e öyle nispet dolu bir bakış atmıştı ki kadın elindeki içki bardağını büyük bir kuvvetle sıktı ve kafasına dikerek tek seferde bitirdi. 

"Ah sizin adınıza o kadar mutluyum ki çocuklar. Bu genç yaşınızda aşkı bulmuş olduğunuz için çok şanslı hissediyor olmalısınız." Bayan Lee içten gülümsemesiyle konuştuğunda çatallanan sesinden duygulanmış olduğunu anlamak mümkündü. Ben sadece gülümsemekle yetinirken bir şey söylememe fırsat kalmadan masada büyük bir gürültü koptu. Çevremizdeki masalar da dahil hepimiz sesin geldiği yöne doğru başımızı çevirdiğimizde Gabriel'in elinde sıkmakta olduğu bardağın basınca daha fazla dayanamayarak patlamış olduğunu gördüm.

"Çok afedersiniz elimden kayıverdi." Gabriel dişlerini sıkmaya devam ederek konuştuğu için tıslıyormuş gibi çıkmıştı sesi. Garsonlar hemen masayı temizlemeye başladığında Jungkook hala yüzünde gülümsemesiyle oturmaya devam ediyordu.

- - -

Jungkook

Gabriel'in sinirden delirdiğini anlamak için zeki olmaya gerek yoktu elbette. Bu bana ekstra bir zevk vermiş sayılmazdı ama beni kolay lokma olarak görüp istediği gibi laf atamayacağını bilmesi için yapmıştım bunu. Düğün günü çok heyecanlı ve hazırlıksız olduğumdan davranışlarına bir yanıt verememiş olsam da bugün durumun farklı olacağını bilmesini istemiştim.

Bu onu daha da sinirlendirmekten öteye gitmemiş olsa da şu an bunun için yapabileceğim bir şey yoktu. Taehyung ile ne gibi bir ilişkileri olduğunu bilmiyordum, bu yüzden de fazla ileri gitmek istemiyordum. Yemeğin geri kalanında, tıpkı başında da olduğum gibi sessizliğimi korudum. Fazla konuşup dikkat çekmemeye, bizzat bana bir şey sorulmadıkça araya girmemeye çalışıyordum. 

"Hayatım ben bir lavaboya kadar gidip geliyorum." Taehyung başını sallayarak beni onayladığında fırsat bu fırsat diye düşünüp sandalyemden kalkmadan hemen önce eğilerek yanağına bir öpücük bıraktım. Bu hareketimden dolayı oldukça şaşkın olduğu aşikardı ancak sonrasında bana kızacak olsa bile insanların arasında tepki veremeyeceğini biliyordum ve benim için onu öpmenin tek yolu böyle anları yakalamak olduğundan aldırış etmedim. 

Arkama bakmadan - ve Taehyung herhangi bir şey diyemeden- hızla uzaklaştım masadan. Tuvaletin nerede olduğunu sorabileceğim bir garson bulmak içi etrafıma bakınıyordum. "Birini mi arıyorsun?" duyduğum yabancı sesin geldiği yöne başımı çevirdiğimde benden birkaç santim kısa, sarışın ve oldukça şık giyimli bir erkekle karşılaştım. 

"Lavabonun yerini sorabileceğim bir garson arıyordum." Çocuk sakince gülümsedi, samimi birine benziyordu ama aynı zamanda da tehlikeli bir enerjisi vardı. Kendine her anlamda fazlasıyla güvendiği her halinden belliydi. "Ben de lavaboya gideceğim, beraber gidebiliriz." Benden herhangi bir cevap beklemeden yürümeye devam ettiğinde peşine takıldım. 

Adımlarımı hızlandırıp yanında yürümeye başladım. "Tanışamadık bu arada, ben Jeo.." alışkanlık haline gelmiş olan soyadımı kullandığımı fark ettiğimde kısa bir an duraksadım. "Kim Jungkook." İsmimi duyduğunda aniden olduğu yerde duraksadı ve bana döndü. Yüzünde büyük bir gülümseme oluşmuştu. "Demek Kim Taehyung'un yeni eşi sensin ha" keyifli bir şaşkınlık vardı ses tonunda.

"Merhaba Jungkook, ben de Park Jimin." Elini uzattığında garip bir hava vardı aramızda ancak bunu neye yormam gerektiğini bilemiyordum gerçekten. Çekinerek tuttum bana uzatılan eli. "Memnun oldum." Sadece başımı sallamakla yetindim ancak o konuşmaya devam etmeyi tercih etmişti. "Nasıl gidiyor evlilik?" 

"Güzel" sözü fazla uzatmadan cevap verdim. "Henüz evliliğinizin ilk haftalarında böyle sorunlarla uğraşıyor olmanıza gerçekten çok üzgünüm." Ne demek istediğini anlamlandıramamıştım. Bir yandan yürümeye devam ederken bir yandan da çocuğun neyi kastettiğini anlamaya çalışıyordum. Ne gibi bir sorundan söz ediyordu? Taehyung'u tanıyor muydu? Evliliğimizin 'gerçek' bir evlilik olmadığını mı biliyordu? Kafamda tonla soru işareti vardı. 

"Ah sanırım senin de haberin yok." Bir eliyle geçmem için tuvaletin kapısını açarken konuştu tekrar. Sözleriyle ne ima ettiğini anlamamış olduğumu fark etmişti belli ki. Benim arkamdan tuvalete girip kapıyı kapattı ve ben ona sorgular gözlerle bakmaya devam ederken kabinlerde biri olup olmadığını tek tek  kontrol etti. 

Garip hareketleri gerginliğimin her geçen saniye artmasından başka bir işe yaramıyordu. "Ne demek istediğinizi anlamıyorum." Sonunda tüm kabinlerin boş olduğuna emin oldu ve tekrar yanıma geldi. Çok gizli bir bilgi paylaşacakmış gibi yüzünü bana doğru hafifçe yaklaştırdı. "Gabriel yüzünden Taehyung ve Bay Carney'in ortaklığının bozulduğunu ve şirketin batma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu bilmiyor musun Jungkook?" 

Sorgulayan bakışlarını bana yönelttiğine ben hala duyduklarımın şokunu atlatmaya çalışmakla meşguldüm. "B-ben bilmiyordum." Kelimeler güçlükle dudaklarımdan döküldüğünde yüzünde memnun bir gülümseme oluştu. "Sana bir tekifim olacak Jungkook."

-끝-


My Wish | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin