1.1

10.8K 1.1K 492
                                    

Jungkook

Her ne kadar Taehyung bana bir açıklama yapma gereğinde bulunmamış olsa da bir şeyleri az çok anlayabiliyordum. Bu evliliğin gerçek bir evlilik olmadığını mesela. Aslında ilk başta belki de tarzı böyledir, ilişki anlayışı -her ne kadar yanlış ve saçma olsa da- budur diye düşünmüştüm ama şu an durumun öyle olmadığını anlayabiliyordum. 

Aslında her şey benim suçumdu. Benim gibi birini gerçekten seveceğini, isteyeceğini ve eşi olarak göreceğini düşünmem saçmalıktan ibaretti. Yıllardır komşu olmamıza rağmen beni bir kez bile fark etmemiş olan bu adamın, bir gecede deli gibi aşık olacağını düşündüren neydi ki bana? 

Şimdi ise küçücük karanlık odamın loş ışığı eşliğinde yatağıma uzanmış tavanı izlemekle meşguldüm çünkü ne yapabileceğime dair hiçbir fikrim yoktu. Normalde, çalıştığım iş uzun saatler sürdüğünden ve beni çok yorduğundan eve geldiğimde tek yaptığım yatıp dinlenmekti. Ve bir de Taehyung'u izlemek tabii... 

Ama şimdi bir işim olmadığından günlerim tamamen boş geçiyordu. Taehyung ile beraber akşam yemeği yemeye başlayalı bir haftaya yaklaşmıştı. Söz verdiğim gibi olabildiğince sessiz bir şekilde tamamlıyordum yemekleri. Neredeyse hiç konuşmuyorduk, bir kere benden masanın diğer ucunda olan tuzluğu uzatmamı istemişti yalnızca. 

Yine de akşam yemeği saatlerini iple çekiyordum. Akşam 6'da yiyorduk yemeğimizi ve ben yaklaşık yarım saat sürecek olan yemek faslı için öğleden sonra 3 gibi hazırlanmaya başlıyordum. Taehyung'un bana dönüp bakmayacağının farkında olsam da gözüne güzel görünmek istiyordum. En azından benimle evlendiği için pişman olmamasını umuyordum. 

Her gün olduğu gibi bugün de hazırlığımı tamamladıktan sonra akşam yemeğinin servis edildiği masaya doğru yol aldım. Yerime oturup Taehyung'u beklemeye başladım ancak saat çoktan 6:30 olmuş olmasına rağmen hala eve gelmemişti. Normalde 5:45 gibi evde olduğunu düşünecek olursak bu durum beni endişelendirmeye yeter de artardı bile. 

Mutfağa gidip ortalığı toparlayan hizmetlilerden birine Taehyung'un neden hala gelmediğiyle ilgili bir soru yönelttiğimde ve hizmetli bu konuda bilgisi olmadığını söylediğinde endişem daha da artmıştı. 

Dört saat... tam dört saat boyunca kalkmamıştım yemek masasının başından. Haber vermek bu kadar zor olmamalıydı ama anlaşılan Taehyung için bu kadar zordu. Saat gece 11'e yaklaşırken nihayet pes ettim ve yemek masasından kalktım. Ancak içten içe bir şeylerin yolunda olmadığının da farkındaydım. 

Senelerdir Taehyung'u izliyordum ve eve gelmediğine neredeyse hiç şahit olmamıştım. Rutinlerini biliyor olduğum içindi bu endişem. Salondaki çift kişilik koltuğa kıvrılıp yattım ve beklemeye burada devam etme kararı aldım. En azından eve sağ salim geldiğini görmek istiyordum. 

Uzunca bir süre gözlerimi kapatmamak için kendime direndimse de en sonunda uyku bedenimi tamamen ele geçirmişti. Derin uykumdan kapı tarafından gelen seslerle uyandığımda bu sesleri çıkaranın Taehyung olması umuduyla hemen ayaklandım. Uyku sersemi olduğumdan başım deli gibi dönse de gözlerimi aralayarak kapıya çevirebildim bakışlarımı.

Tahmin ettiğim ve umduğum gibi karşımdaki bedenin Taehyung olduğunu gördüğümde derin bir nefes aldım. Başına kötü bir şey gelmiş olma ihtimali beni çok korkutmuştu. Ne var ki şu anda da çok iyi görünmüyordu. Belki saat sabahın 5'ine geldiği için yorgunluktan dağılmış olabilirdi ama yüz ifadesi bunun bu kadar basit olmadığını kanıtlar nitelikteydi. 

"İyi misin?" çekinerek sorduğumda bana bakmamıştı bile. Şapkasını askılığa koyup merdivenleri tırmanmaya başladığında arkasında bakakaldım. En azından ufak da olsa bir cevap verebilirdi öyle değil mi? En nihayetinde gerçek bir evlilik gibi olmasa da ben onun eşiydim. "Bugün akşam yemeğini benimle yemedin, bir gün ekleyeceksin ay sonuna." o merdivenlerden çıkmaya devam ederken bağırdım arkasından.

Adımları aniden durdu. Bu beni endişelendirmeye yetmişti de artmıştı bile. Şimdi sinirlenecek ve her zamanki gibi beni üzecek bir şey yapacaktı. Arkasını bana döndü ve beklemediğim kadar sakin bir tonda yanıtladı beni. "Sen neden uyumadın?" Doğrusunu söylemek gerekirse, bu ondan duymayı beklediğim son şey bile değildi. Bu haline rağmen benimle ilgili bir şeyi merak etmesi çok beklenmedikti. 

"Seni bekledim, başına bir şey geldi sandım." Sözlerim üzerine gözlerini devirdi. Dediklerime inanmamış gibi derin bir nefes verdikten sonra konuştu. "Sevgilimleydim." sözleri tüm bedenimde ani bir şok dalgasına sebep olurken başımdan aşağı kaynar sular boşalıyormuş gibi cayır cayır yanıyordum. Gözlerim bir salise bile kaybetmeden dolmuştu. Gerçek olabilir miydi bu söylediği? Bu kadarını yapar mıydı? Ben onu günde yarım saat görebilmek için akşama kadar dakikaları sayıyorken bu kadar zalim olabilir miydi?

Gözlerimden benden habersiz akan yaşları fark etmiş olacak ki başını umutsuzca iki yana salladı. Tekrar derin bir nefes verdi. "Şaka yaptım Jeon, daha seninle bile uğraşmaya mecalim yokken bir de başkasıyla mı uğraşacağım? Git de yat." sözlerinin içinde tek bir pozitif kelime bulunmasa da içime su serpmişti. Ama aynı zamanda da ona karşı tarifi mümkün olmayan bir öfke beslememe neden olmuştu. 

Duygularımın ne kadar farkındaydı bilmiyordum ama benimle bir oyuncak gibi oynuyordu. Bu evden gidemeyeceğimi, ne bir ailem, ne bir eğitimim ne de bir işim olduğu için ona mecbur olduğumu çok iyi biliyordu ve bunu sonuna kadar suistimal ediyordu. O hiçbir şey söylemeden merdivenleri tırmanmaya devam ederken ben de sinirle sıktığım yumruklarım eşliğinde odama gittim.

- - - 

Taehyung

"Siktiğimin Gabriel orospusu" sinirle karışık bir bitkinlikle nihayet odama girdiğimde, elimdeki evrak çantasını gelişi güzel bir köşeye fırlatıp boynumu sıkan kravatıma attım elimi. Saatlerdir debelenip durduğum işler sanki bu kravat vesilesiyle boynuma dolanmış beni boğmaya çalışıyordu. 

Gabriel'in boş durmayacağını, evlendiğim için bir şeyler yapmaya, bana zarar vermeye çalışacağını tahmin etmek zor değildi. Ancak babasının da onun işlerine alet olabileceğini tahmin etmemiştim doğrusu. 

Şirketin en önemli gelir kaynaklarından biri, Gabriel'in babasıyla birlikte kurduğumuz bir ticaret ağının işletilmesinden geliyordu ve şimdi bu iş evlenmiş olmam nedeniyle riske girmişti. Evlilikten beklentim bunun tam tersiydi oysa ki. Ben işlerimin daha da açılacağını ve toplum tarafından daha kabul gören bir insan olarak anılacak olmayı beklerken geldiğim nokta içler acısıydı.

Tüm bunlar yetmiyormuş gibi bir de eve geldiğimde ortalıkta bıcır bıcır dolanan Jeon ile uğraşıyordum. Kendisinin varlığının bana ne kadar pahalıya patlıyor olduğundan haberi yoktu tabi. Aslında derdinin bu olduğunu sanmıyordum ancak ne istediği ile uğraşamayacak kadar doluydu aklım. Bir yolunu bulup Gabriel'in babasının proje üzerindeki haklarını ele geçirmeliydim yoksa şirketi büyük bir krize sürükleyecek gibi duruyordu. 

Sabahın ilk ışıkları odama dolmaya başladığında kendimi yatağa bıraktım ancak düşüncelerim beni hala rahat bırakmıyordu. Ellerimle yüzümü kapatıp sertçe ovdum gözlerimi ve biraz da olsa uyuyabilmek için kendimi zorlamaya başladım. Önümüzdeki birkaç gün benim için oldukça zor geçeceğe benziyordu, bu yüzden bedenimin zayıf düşmemesi için elimden geleni yapmaya çalışacaktım. 

Beynimin içindeki düşüncelere rağmen yorgunluğa direnemeyen vücudum çok geçmeden bilincimin kapanmasını ve bir süreliğine de olsa dertlerimden özgür kalmamı sağladı. 

-끝-

My Wish | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin