4.2

10.9K 1.1K 257
                                    

Jungkook

Taehyung'un kollarımın arasında mışıl mışıl uyuduğu bir sabaha uyanmış olmanın verdiği tarifsiz huzura açılmıştı gözlerim. Her şey tahmin ettiğimden çok daha kolay gelişmişti. Ben Taehyung'un çok daha ağır bir tepki vermesini beklesem de, yalnızca iki günlük bir duygusal dalgalanmanın ardından normale dönmüştük.

Bu normale dönüş ise Taehyung'un da bana karşı bir şeyler hissetmeye başlıyor olduğunun en büyük kanıtıydı ki bu beni her şeyden daha da mutlu kılıyordu. Beni sevebileceğine ihtimal dahi veremezdim birkaç ay önce. Tanrı'ya ne kadar şükretsem azdı.

Ben uyuyan eşimin yüzünü izleyip hayallere dalmışken o biraz kıpırdanarak açtı yavaşça gözlerini. Dün o uyuduktan sonra üstünü çıkarıp altına pijamasını giydirmiş ve geçmiş bir ayda olduğu gibi göğsüne uzanıp uyumuştum. Işıktan rahatsız olan gözlerini kısarak konuştu. "Günaydın." Gülümsemesini de esirgemiyordu artık benden.

"Günaydın, iyi uyuyabildin mi?" Dün gece yaşananların aksine büyük bir masumiyetle sorduğum soruya kıkırdayarak yanıt verdi. "Çok güzel uyuttuğun için tamamen dinlenmiş olarak uyandım diyebilirim." Cevabı beni utandırırken yüzümü göğsüne doğru sakladım. "Sevindim." Diyebilmiştim yalnızca edepsiz cevabı karşısında.

- - -

Aynı gün Taehyung ile beraber şirkete gitmiştim. Büyük binanın her yanında şirketin başarılarını yansıtan ödüller, ihracat şampiyonluğu belgeleri ve vergi rekoru belgeleri bulunuyordu. Teknik detayları anlamamakla beraber bunların önemli şeyler olduğunu algılayabiliyordum.

"Geç bakalım Bay Yüzde Bir." Taehyung sabah uyandığımızda taktığı lakapla hitap etti bana yine ve kıkırdadı kendi kendine. Ben de dudaklarımı büzerek açtığı kapıdan girdim. Burası onun odası olmalıydı. Tıpkı evi gibi ofisi de krem ve ahşap mobilyaların ağırlıkta olacağı şekilde dizayn edilmişti.

"Sandalyeye geçebilirsin." Masasının diğer ucunda bulunan koltuğa benzer sandalyelerden birine yerleştiğimde iş çantasını sallaya sallaya geçti kendi koltuğuna. Zaten ondan hisse istediğim için fazlasıyla mahçup hissettiğimden ağzımı bile açmadan izliyordum hareketlerini.

Evrak çantasından çıkardığı kağıdı daktilosuna takarak bir şeyler yazıp çıkardı. Kağıdı birkaç kez sallayarak mürekkebin kuruduğuna emin olduktan sonra çok havalı görünen kalemlerinden birini alarak altında bir yere imzasını attı ve bana doğru uzattı kağıdı.

"Şu aşağı kısımda adın yazıyor bak. Onun altına atabilirsin imzanı." Başımla onaylayıp bana uzattığı kalemi aldım elinden ve gösterdiği yere imzamı attım. İmzanın üstünde yazan Kim Jungkook yazısı gülümseyecek gibi olmama neden olsa da yanlış anlamaması için kendimi tuttum.

Çaktırmadan kağıda göz gezdirirken %1'lik hisse devrinin yanında parantez içinde 200,000 dolar yazısını görmemle gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. "Taehyung hani çok para değildi, çok bu! Binde bir olsun baştan yapalım." Taehyung yüzüme bakıp güldüğünde kafam karışmıştı. "Merak etme şirketler gibi büyük kurumlar için bu para az oluyor."

Açıklaması beni tatmin etmese de fazla uzatmamaya karar verdim. Neticede her ne olursa olsun bu paraya dokunmak gibi bir derdim yoktu. Taehyung'un açıkladığı üzere hisse fazlalığı kendisine ait olduğu için herhangi bir kararda da onayım gerekmeyecek ya da söz hakkım olmayacaktı. O bunu söylediğinde umursamazca omuz silkmem üzerine "Seni hiç anlamıyorum Jungkook, ne yapmaya çalıştığını da.." demişti bıkkın bir sesle ama ben kendi işime odaklanmış bir haldeydim.

Şirketten çıktıktan sonra beni eve götürmesi için ayarladığı şoförü eşliğinde eve vardım. İçeri adımımı atar atmaz koşarak telefona sarıldım. Her zamanki gibi telefonu açan hizmetliye Jung Hoseok olduğumu söyleyerek Jimin'i telefona istedim.

"Merhaba Jungkook, ne yaptın var mı bir gelişme?" Jimin heyecan dolu sesiyle konuştu. "Hallettim Jimin, hisse aldım." Ben de en az onun kadar heyecanlıydım. Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete tadında ilerleyen planımızda bir sonraki aşamaya geçebilirdik sonunda.

"Süpersin Jungkook. Şimdi bir şekilde Bay Carney'nin planlarına erişmemiz gerekecek. Bunun için de seninle beraber Bay Carney'nin şirketine gitmemiz gerekiyor."

Jimin'in sözleri beni fazlasıyla şaşırtmıştı. Birlikte görünmememiz gerektiğini düşünüyordum. "Sen ne diye gideceksin? Ayrıca bizi birlikte görmeleri uygun olmaz. Taehyung seninle tanıştığımı bile bilmiyor. Yanlış anlamasına müsade edemem." Kararsız ses tonumdan bana bir anda fazla bilgi yüklediğini fark etmiş olacak ki hemen kendini düzeltti Jimin.

"Geçen gün davette geç gelmenin nedeninin midenin kötü olması ve hava almak istemiş olman olduğunu söylemiştin değil mi Taehyung'a?" Birkaç gün önceki telefon konuşmamızda ona verdiğim bilgileri doğrulamak ister gibi sordu Jimin. "Evet ne alaka ki?" Lafın nereye gittiğini merak ediyordum doğrusu.

"Güzel, şimdi hemen giyin ve benimle pazar yerinde buluş. Biz birlikte gezerken Taehyung'un senin peşine taktığı adam illaki ona haber uçuracak. Sen de akşam eve gittiğinde benimle vakıf günü bahçede tanıştığını ve bugün alışveriş yapmak için buluştuğunu söyleyeceksin Taehyung'a. Böylece artık arkadaş olduğumuzu görmüş olacak ve birlikte bir yerlere rahatça gidip geleceğiz şüphe çekmeden."

Jimin'in iki dakika içinde kafasında kurguladığı senaryo, zekasına hayran kalmama -ve biraz da korkmama- neden olurken onayladım onu vakit kaybetmeden. Telefonu kapattıktan sonra hazırlanıp peşimde bir adamın olduğundan haberim yokmuşçasına rahat hareketlerle beni pazar alanına götürmesi için bir çalışandan ricada bulundum.

Jimin'in beklememi söylediği dükkanın önünde dururken, çok geçmeden o da yanıma geldi. Birlikte sanki dükkanlara ve satıcıların ürünlerine bakıyormuş gibi yaparken bir yandan da planın devamında ne gibi adımlar atacağımızla ilgili konuşuyorduk.

"Bay Carney'nin şirketine giderken sen de 'arkadaşım' olarak bana eşlik ediyormuşsun gibi davranalım. Eve, babasının sekreterlerinin yanında çalışıyor. Onu görmek için geldiğimi söylerim. Nişanlımı görmek en doğal hakkım sonuçta. Bu sırada da Eve'i ikna etmeye çalışırım."

"Ben nasıl dosyaları bulacağım peki?" Sorum üzerine birkaç saniye düşündü ama tabiki klasik Jimin zekası ile hemen bir şeyler buldu çok geçmeden. "Tuvaletin yerini sorup o bahaneyle arşiv odasına gidersin. Biri bir şey sorduğunda da Taehyung'un şirketinin hissedarı olduğuna dair kağıdı göstermen yeterli olacaktır zaten. Elinden geldiğince doğal davranmaya çalışsan yeter."

"Peki ya Gabriel? O şirkette olmayacak mı? Ya beni görürse?" Gabriel detayını da pas geçmemekte fayda vardı elbette. Kendisi hiç de azımsanamayacak bir nefretle doluydu bana karşı. Ona yakalanmam durumunda bir şeyler döndürdüğümüzü kolaylıkla anlayacak kadar kıvrak bir zekası olduğuna da emindim ayrıca.

"Merak etme, Gabriel kardeşinin aksine babasının işleri ile ilgilenen biri değil. O sadece para yeme kısmında aktif rol oynuyor." Jimin'in sözleri üzerine ikimiz de kahkahalara boğulurken sokaktan geçenlerin gözleri bize dönmüştü ister istemez.

- - -

Uzun zamandır geçirmediğim kadar güzel bir yirmi dört saat geçirmiştim. Taehyung ile aramız iyiydi, planımız tıkırında işliyordu ve hisseleri almıştım. Benden daha mutlusu olamazdı. Akşamın geç saatlerinde Taehyung'un geldiğini belli eden araba motorunun sesini duyduğumda yüzümdeki gülümseme daha da büyüdü.

Ancak istediğim gibi sıcak bir karşılama yapamamıştım çünkü Taehyung'un yüzü sirke satıyordu. Morali hayli bozuk görünüyordu. "Hoşgeldin Taehyung, iyi misin bir sıkıntın mı var?" Endişeyle sorduğum soruya soğuk bakışlarını bana yönlendirerek karşılık verdiğinde daha da gerilmiştim.

"O birlikte kahkahalarla gezdiğin sarışın herif kim Jungkook?"

-끝-

My Wish | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin