Selamlar, bölüm atlamadınız doğru yerdesiniz. Jungkook'un dilek sayısına göre başlıklar değişiyor. İlk dileği (ilk ay) 1.0 ile başladı. 2. dileğini dilediği (2. aya girdikleri) için bölümler 2.0 ile başlıyor. İyi okumalarr
Jungkook
"Ne teklifi?" Beynim hala öğrendiğim şeyleri anlamaya çalışırken fazla düşünmeden sordum. "Hem seni ve Taehyung'u, hem de beni kurtarabilecek bir teklif Jungkook." Kendinden emin ses tonu ve yüzünde hala varlığını koruyan gülümsemesiyle konuştu. Aklımda onlarca soru vardı ama hangisinden başlasam, hangi birini sorsam bilemiyordum.
Henüz hiçbir şey soramamışken aniden açılan tuvaletin kapısı ile girdiğim trans halinden çıktım. Jimin de aynı şekilde kapıya baktığında içeri giren adam aramızdaki garip havayı sezmiş olacak ki birkaç saniye bakışlarını üzerimizden çekemedi. Daha sonra hızlı adımlarla kabinlerden birine girdi. Jimin, adamın gelişine canı sıkıldığını belli eden bir nefes vererek cebinden ufak bir kağıt parçası çıkardı.
Lavabonun fayansına koyduğu kağıdın üzerine, ceketinin iç cebinden çıkardığı kalemle bir şeyler yazarak bana uzattı. "Teklifimle ilgilenirsen bu numarayı arayıp Park Jimin'le görüşmek istediğini söyle. Kim olduğunu sorarlarsa da isminin Jung Hoseok olduğunu söylemen gerek." Elime tutuşturulan kağıda baktığım sırada hızla çıktı tuvaletten. Bense olduğum yerde kalakalmıştım.
- - -
Sonunda kendimi toparlayıp masaya döndüğümde Gabriel ve babası başta olmak üzere birçok misafirin çoktan ayrılmış olduklarını gördüm. "Hayatım iyi misin, çok uzun sürdü dönmen." Taehyung'un endişeli bakışlarının sahte olduğunu bilmeme rağmen benimle ilgilenmesi kalbimi hızlandırmaya yetmişti. Hiçbir şey çaktırmayarak gülümsedim. "İyiyim sevgilim, tuvalet biraz kalabalıktı yalnızca."
"Çocuklar bir sonraki ay görüşmek üzere, kendinize çok iyi bakın." Bayan Lee, gecenin başından beri yüzünden eksik olmayan gülümseme ile konuştu tekrar. Kısa bir vedalaşmadan sonra o da ayrıldığında masada kalan yalnızca bizdik. "Hadi biz de gidelim artık." Diğerleri artık burada olmadığından Taehyung'un benimle işi bitmiş olacak ki sesindeki soğukluk kendini tekrar hissettirmeye başlamıştı.
Sakince başımı sallayarak ayağa kalktığımda elimi tutarak salonun çıkışına doğru yönlendirdi beni. Açıkçası etraf eskisine nazaran çok daha sakin olduğundan elimi tutma gereği görmez diye düşünüyordum ama anlaşılan yanılmıştım. İşime geldiğinden hiç ses çıkarmadan parmaklarımı onunkilere dolayıp takip ettim.
Sessiz geçen yolculuğumuzun sonunda eve vardığımızda merdivenlere doğru yöneldi direkt olarak. "Taehyung" ona seslenmemle duraksayıp bana baktı. "Sen iyi misin? Bu aralar canın sıkkın gibi görünüyorsun." Sözlerimi beklemediği ortadaydı. "Gerçekten ilgilenmediğin şeyler umrundaymış gibi yapma Jungkook. Komik oluyor." Gözlerini devirip arkasını döndü ve merdivenleri tırmanmaya devam etti.
Aslında çok isterdim onu ne kadar umursadığımı, kendimden çok onu düşündüğümü, onun canını sıkacak en ufak bir şeyin kalbimi sıkıştırdığını... Ama Taehyung'un ben ne söylersem söyleyeyim inanmayacağının da farkındaydım. Neden onu sevmediğimi düşündüğünü de anlamıyordum. Sevilmeyecek bir yanı olduğunu mu düşünüyordu? Bu yüzden mi konduramıyordu kendine aşkı? Bilmiyordum...
Aradan geçen birkaç günün ardından hayatımda hiçbir şey değişmemişti. Sessiz ve duygusuz geçen kahvaltılar ve sürekli geç gelen Taehyung. Bu evin içinde kapana kısılmış gibi hissediyordum kendimi. Her günüm aynıydı. Taehyung'u izleyerek geçirdiğim günlerden bir farkı yoktu hayatımın. Tek avantajı artık Taehyung'u yakından da görebiliyor oluşumdu. Ama hala onunla konuşamıyor ya da dokunamıyordum.
Gece geç saatlerde eve dönmek artık Taehyung için bir alışkanlık olmuştu. Ben ise en iyi bildiğim şeyi yapıyor, onu bekliyordum. O eve dönmeden uyumak gelmiyordu içimden, zaten denesem de gözüme uyku girmiyordu. Bu yüzden her akşam salondaki şöminenin önünde radyo açık bir şekilde camdan dışarı bakarak geçiriyordum zamanımı.
Yarın ilk ayki isteğim olan birlikte bir şeyler yemenin son günüydü. Sabah kahvaltıda bir sonraki ay için ne istediğimi söyleyeceğim için heyecanlıydım. Bu isteğimi uzun uzadıya düşünmüştüm. Kabul edip etmeyeceğinden emin değildim ama şansımı denemekte fayda vardı.
- - -
"Çıkar hadi ağızındaki baklayı." Önümdeki kahvaltılıklara hiç dokunmamıştım, heyecandan iştahım kesilmişti resmen. Ancak bunu Taehyung'un fark etmesini beklemiyordum doğrusu. Şaşkın gözlerle ona baktığımda o da bana çevirdi bakışlarını. "Ne? İki saattir kıvranıp duruyorsun, söyle hadi." Yaramazlık yaparken yakalanmış küçük bir çocuk gibi başımı öne eğerek konuştum.
"Şey bugün bir ay oldu da ben bu ayki isteğ.." ben sözümü tamamlamadan yarıda kesti cümlemi. "Belli oldu karın ağrın, söyle ne istiyorsun?" Sesi her zamankinden de soğuk çıkmıştı ve bu daha da çekinmeme neden olmuştu. Ama ne olursa olsun cesaretimi toplamam ve söylemem gerekiyordu.
"Gece çok geç geliyorsun ve çok yorgun oluyorsun. Sabahları da hep omzunu tutuyorsun, ağrıyor sanırım." Tekrar ona baktığımda afallamış gibi bir ifade vardı yüzünde. "Konunun bununla ne ilgisi var?" Birkaç saniyelik şaşkınlığını üzerinden atıp tekrar aynı sert ses tonuyla konuştu. "Eğer sen de izin verirsen bu ayki istek hakkımı sana masaj yaparak kullanmak istiyorum."
Yudumlamakta olduğu çayını güç bela yutup öksürmeye başladığında korkuyla fırladım yerimden. "Taehyung iyi misin!" canını acıtmamaya özen göstererek sırtına birkaç kez vurduğumda zorlanarak da olsa toparladı kendisini. Yeter anlamında elini kaldırdığında tekrar yerime oturdum ve bana ne cevap vereceğini merakla beklemeye başladım.
"Jungkook ne yapmaya çalışıyorsun?" Birkaç dakikalık gergin bekleyişin ardından nihayet konuştu. "Nasıl yani?" Ne yapmaya çalıştığımı düşünmüştü ki? "Sana ayda bir istekte bulunma hakkı veriyorum ve o hakkı kullanmaya çalıştığın şeye bak? Amacın ne? Bana bu şekilde yaklaşmaya mı çalışıyorsun?" Aslında haksız değildi, amacım ona yakın olabilmekti. Ama herhangi bir beklentim olduğu için değil, sadece biraz olsun onunla olabilmek içindi tüm yaptıklarım.
"Benim kötü bir niyetim yok Taehyung. Yemin ederim yok. Sadece seni böyle yorgun görmekten üzüntü duyuyorum o kadar."
"Senin üzüntüne ihtiyacım yok, bana acıyormuş gibi davranmayı kes de kendine bak." Haklıydı. Acınası bir haldeydim. Deliler gibi aşık olduğum adam beni gram sevmiyordu, nikahlı eşim olmasına rağmen bırakın bana dokunmayı aynı odayı bile paylaşmıyordu. Hizmetçileri ile aynı koridorda bir oda vermişti yalnızca. Her anlamda istenmediğimi hissederek geçiyordu günlerim.
"Sana acımıyorum neden acıyayım ki? İstediğin her şeye sahipsin, istesen sırf sana masaj yapması için bir sürü kişiyi bile işe alabilirsin. Bunların hepsini biliyorum. Sadece bunu ben yapmak istemiştim. Herhangi bir beklentim ya da amacım yok. Sadece bir nebze de olsa kendini daha iyi hissetmene katkım olduğunu bilmeye ihtiyacım var. Bu yüzden bu ayki isteğim bu. Kabul edip etmemek zaten senin elinde." Hızlıca sözlerimi tamamladığımda herhangi bir cevap vermedi.
"Bunu düşüneceğim, yarına kadar karar veririm." Birkaç dakikalık sessizliğin ardından konuştuğundan kalbim çırpınmaya başlamıştı. Yüzümde engelleyemediğim bir gülümseme oluşurken başımı sallayarak onayladım onu ve son kahvaltımızın tadını çıkarmaya başladım. En azından hemen reddetmemiş olduğu için çok mutluydum.
Doğrusu başta, ona dokunmamdan iğreneceğini ve direkt olarak sinirli bir şekilde reddedeceğini düşünmüştüm. Ama görünen o ki benden o kadar da tiksinmiyordu. Ertesi güne kadar beklemek benim için bir hayli zor olacaktı çünkü bu isteğimi reddederse ne isteyebileceğim konusunda en ufak bir fikrim bile yoktu. Bu yüzden Taehyung kararını verene kadar kabul etmesi için bolca dua edecektim.
-끝-

ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Wish | Taekook
FanfictionTaehyung çevre baskısı yüzünden evlendiği Jungkook'a ayda bir istekte bulunma hakkı verir. * Bölümleri eksik görmüyorsunuz, Jungkook Taehyung'tan her yeni istekte bulunduğunda bölüm numaraları değişiyor. (1. ile başlayanlar ilk dilek ve sonrasında y...