7.0 Final

5.3K 519 232
                                    


Jungkook

Önümdeki muhteşem manzaraya karşı başımdan geçenleri düşünüyordum dakikalardır. Zamanın nasıl akıp geçtiğini bilmesem de İstanbul denen bu şehir beni büyülemişti. Işıkların süslediği köprü ve Asya'yı Avrupa'ya bağlayan ihtişamlı boğaz, otel odamızın balkonundan enfes bir manzara sunuyordu bize. 

Bugün İstanbul'daki ikinci akşamımızdı. Taehyung sabah erkenden benimle kısa bir kahvaltı yapmış daha sonra ise yeni tanıştığımız Celine isimli kadınla buluşmak için uyuşturucuların saklandığı müzeye gitmişti.

Saat akşamın 8'i olmasına ve hava tamamen kararmış olmasına rağmen hala dönmemiş olmalarına endişelenecek gibi olsam da yanında Namjoon'un da olduğunu kendime hatırlatarak içimi rahatlatmaya çalışıyordum. 

O gelene kadar dilini bilmediğim bu ülkede yapacak bir şey bulamadığımdan otel odasına sipariş ettiğim bir şişe şampanya eşliğinde düşüncelerimi akıtıyordum boğazın serin sularına. 

Ben kendi kendime düşünmeye devam ederken açılan otel odasının sesini duydum ve hafifçe çevirdim başımı. Tahmin ettiğim gibi gelen Taehyung'du. Beni gördüğünde hafifçe gülümsedi. 

"Üşümedin mi balkonda öyle." Yanıma yaklaşıp çenesini omzuma, kollarını ise belimin etrafına yerleştirerek sardı bedenimi. Hafif rüzgarın soğuttuğu tenim onun sıcaklığıyla sarmalanmıştı şimdi. 

"Biraz hava almak iyi geldi, senin günün nasıldı?" Derin bir iç çekip daha da sıkı sarıldı bedenime. 

"Yorucu." 

"Korkuyorum Taehyung, bundan sonra neler olacağını kestiremiyorum." 

"Korkma bebeğim. İlk zamanlar biraz zor olsa da bu tempoya da alışacağım. Ve inan bana artık eskisinden çok daha iyi korunuyor olacağım yani endişelenmene gerek yok."

Kendi etrafımda dönerek yüz yüze gelmemizi sağladım. Ellerim yerleri orasıymış gibi hemen buldu yanaklarını. Ellerimin sıcağını yüzünde hissettiğinde gözleri usulca kapandı. Bir diğerinin hatrı kalacakmış gibi aceleyle her iki göz kapağına da kondurdum öpücüklerimi. 

"Seni çok seviyorum Taehyung." 

Gülümsedi gözlerini aralamadan. Ben de gözlerimi kapatıp alnımı alnına yasladım. 

"Hep seni sevdim, hep sendin biliyorsun değil mi?" 

"Biliyorum sevgilim. Ve sana söz veriyorum, bu zamana kadar seni sevdiğimi hissettiremediğim her günü telafi edeceğim." 

"Senden son bir isteğim var Taehyung." 

Gözlerimizi eş zamanlı aralayıp birbirimize baktık. Sorgular gibiydi bakışları. Onu daha fazla bekletmeden konuştum. 

"Son anıma kadar yanımda ol olur mu? Benden sonra öl." 

"Jungkook'um." Acı bir nefes çekip alnımı öptü ve sımsıkı sarıldı bana. Bu zamana kadar yaşadığımız her şey yetmiş de artmıştı bile birbirimizin kıymetini anlamamıza. Ve bundan sonraki hayatımızın da sıradan denemeyecek kadar aksiyonlu geçeceğini tahmin etmek zor değildi.

Her ne kadar elimden geldiğince Taehyung'u korumaya ve hatta kurtarmaya çalışmış olsam da elimden bundan fazlası gelememişti. Bundan sonra da pis işlerin içinde yer almaya devam etmek bir mecburiyetti. 

Hala kafamın içinden onlarca soru geçiyordu. Bay Carney'nin kızları nasıl susturulacaktı mesela? Ya da adamın aniden yok olması nasıl ört pas edilecekti. Ancak Taehyung ve Namjoon bana bunlar hakkında endişelenmemem gerektiği konusunda uzun uzun telkin verdiklerinden elimden geldiğince düşünmemeye çalışıyordum gelecekte olması muhtemel sıkıntıları. 

Şu an sadece ikimize odaklanmak istiyordum. Yıllarca uzaktan uzağa izleyip hakkında hayaller kurduğum adamın kolları arasında, beni sevdiğini iliklerime kadar hissedip bedeninin sıcağında huzur bulurken ve hiç bilmediğim bir şehrin büyüleyici rüzgarı tenimi okşayıp geçerken sadece bu anda Taehyung'la kalmak istiyordum.

Sarılmamızın sonlandığı noktada dudaklarımız buluştu ve Taehyung'la uzun uzun sevdik birbirimizi tüm gece. 

- - -

Ya sonra ? - Yazardan

Taehyung ve Jungkook birkaç gün daha İstanbul'da kalıp Namjoon, Seokjin ve Hoseok ile birlikte Kore'ye geri döndüler. Ancak Yoongi ve Jimin sehre adım attıklarından beri üzerlerine sinip kalmış balayı enerjisine doyamamış olacaklar ki İstanbul seyahatleri 1 aya yakın sürdü. 

Bu süreçte sahte adı altında kendilerinden başka kimseyi kandıramadıkları evlilikleri Beşiktaş'a giden bir vapurda martılara simit atarken ellerinin birbirine dokunması ve daha sonra da aniden öpüşmeye başlamaları ile gerçeğe dönüştü. -O gün kaldıkları oteldeki diğer misafirler için hiç kolay bir gece olmamıştı ve en sonunda resepsiyondaki görevli sessiz olmaları gerektiği konusunda uyarmak için kapılarına dayanmak zorunda kalmıştı.- 

Nihayet Kore'ye döndüklerinde artık aralarındaki ilişkinin gerçekliğini göstermekten zerre çekinceleri kalmamıştı. 

Kore'de her şey yolunda gidiyor gibi görünüyordu. Ancak pek çok şey değişmişti elbette. Mesela Namjoon sürekli diplerindeydi. Her sosyal etkinlikte eski arkadaşı Yoongi'yle görüşme bahanesiyle yanlarından ayrılmıyordu. 

Bu hareketlerinin bir sebebi Celine ile yaptıkları iş anlaşması neticesinde Taehyung'u korumak olsa da asıl sebebinin Seokjin ile daha çok vakit geçirmek olduğu aşikardı. Bu herkesin işine geliyordu çünkü normalde dediğim dedik olan ve her işe karışan Seokjin, Namjoon'u görür görmez tüm dikkatini ona yansıtarak yelkenleri suya indiriyordu. 

Aralarında olmasına rağmen sanki hiç orada değilmiş gibi görünen isim ise Hoseok'tu. İstanbul'dan döndüklerinden beri kafasını telefondan kaldırmaz olmuş, her kim ile yazışıyor ise yüzünden gülümsemeleri silme konusunda git gide daha başarısız bir hale gelmişti. 

Arada sırada en yakın arkadaşı Jimin'e bile haber vermeden sırra kadem basması ve sözde yurtdışı tatiline gitmesi -herkes İstanbul'a Celine ile buluşmaya gittiğini bilse de sonuna kadar inkar etmeye devam ediyordu- de cabasıydı. 

Jungkook yıllarını Taehyung'tan önce ölmeyi dileyerek geçirdi. Taehyung ise ne zaman riskli bir işe girecek olsa Jungkook'un yıldızlardan da parlak gözlerindeki tek bir ışığın bile solmaması için kendini hep çok iyi korudu. Bazı günler kolay geçti, bazıları ise zor ve stresli. Ancak her ikisi de birbirlerinin göğsünde dinlenerek geçirdiler gecelerini. 

Ve Jungkook korktuğunu yaşamadı. Taehyung ondan önce ölmedi. Her ikisi de artık fazlasıyla yaşlandıklarından kendilerine bakılması için ayarladıkları sahil kenarındaki evlerinde kalıyorlardı.

Ve bir gece sabaha karşı başuçlarındaki komodinde düğün fotoğraflarının yer aldığı odadaki sıcak yataklarında birbirlerine sarılmış bir şekilde huzur içinde veda ettiler dünyaya. Sonsuza kadar beraber olacaklarını birbirlerine kanıtlamak ister gibi...

-끝났다-


Benim için çok özel olan bir kurgunun daha sonuna geldik. Umarım severek okumuşsunuzdur. Bir süre ara vermek ve beklediğimden erken bitirmek zorunda kaldığım için üzgünüm. Ama umuyorum ki ilerleyen zamanlarda yazdığım kurgularla telafi edebilirim.

Sizleri çok öpüyorum, kendinize iyi bakın.

My Wish | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin