Jungkook
Hayatta bazı anlar vardır, insan kendini ödüllendirilmiş gibi hisseder. Ya da yaşadığı zorlukların karşılığını almış gibi. İşte o anlardan birini yaşıyordum tam da şu an.
Yıllardır hayatta kendi kendime tutunmaya çalışmış, bir şekilde yalnızlıkla ve yoksullukla mücadele etmiştim. Yanımda ne bir aile ne de bir dost yokken, ertesi güne uyanmak için herhangi bir sebebim yokken bile bir şeylerin düzeleceğine dair umutlara tutunarak devam etmiştim nefes almaya.
Tüm bu karanlığın arasında yönümü bulmama yardımcı olan ışık ise Taehyung'u gördüğüm an aydınlatmıştı ruhumu. Sevmek duygusu beni tekrar bu dünyada yaşamak için bir neden olduğuna inandırmıştı.
Taehyung'u ilk gördüğüm andan bu zamana kadar çok iyi günlerim de olmuştu, çok kötü günlerim de... Sanırım sevgi bile kendi zorluklarıyla geliyordu insanın hayatına. Herkesin olduğu gibi benim hikayemin de kendine özgü zorlukları olmuştu elbette.
Ama hayat her zaman mucizelere gebedir derler. Şu an derin uykusunda göğsü yavaşça inip kalkan eşimin yüzünü izlerken ve kokusuyla mest olurken bir kez daha özümseyebiliyordum bu sözün derinliğini.
Benim mucizem Taehyung'tu. Hayatta hiçbir şey tos pembe değildir evet, ama mühim olan her ne yaşanmış olursa olsun günün getirdiği güzellikleri görebilmek ve geleceğe umutla bakabilmektir.
Belki ben şanslıydım, nihayetinde çok farklı bir amaçla benimle olmaya karar veren sevdiğimin kalbini kazanabilmiştim. Ancak hayatta yaşadıklarımı düşününce hak ettiğime de inancım tamdı bu sevgiyi.
Elbette ki bundan sonraki her günümün de bu manzara eşliğinde başlayacağını bilmek en büyük şükür sebebimdi. Ama burada olmayı da çok görmüyordum kendime, ben buraya aittim ve yeterliydim. Ve işte benim son dileğim de buydu, hayatımın sonuna kadar onunla kalabilmek.
Kendi iç düşüncelerim eşliğinde sevdiğim adamın yüzündeki her bir detayı ezberlemeye devam ediyordum. Yüzündeki minik gözenekleri tek tek çizebilecek kadar aklımdan...
Bu düşüncelerimi bölen şey ise zamanında bakmak için her şeyimi verebileceğim, şimdi ise benden başkasını görmediğine emin olmanın verdiği huzuru tatmamı sağlayan güzel gözlerin aralanmasıydı.
Taehyung gözlerini aralayıp benim çoktan uyanmış olduğumu fark ettiğinde başını bana doğru çevirdi ve alnıma minik bir öpücük kondurdu. "Günaydın sevgilim."
"Günaydıınn." Bir kedi gibi boynuna sokularak uyandırma korkusu yaşamamanın verdiği rahatlıkla öptüm yumuşak derisini. "Hazır mısın bakalım bugüne?" Sorduğu soru ile kasdettiği şeyi anlamam uzun sürmemişti.
Dün günün devamında Yoongi'den gelen telefonla kaderimizin bugün değişeceğine ve birlikte batmakla birlikte kurtulmak arasındaki ince çizginin bugün netleşeceğine emin olabilmiştik. Namjoon ile buluşacaktık...
"Hazır olmak zorundayım." Mızmızlanarak çıkardım kafamı gömdüğüm boynundan. Ayaklarım geri geri gidiyor, yapmaya çalıştığımız şeyin ciddiyetine varıyordum.
Jimin'le kurduğumuz 'Bay Carney'i bitirme planları' sadece yaptığı pis işleri aydınlatmak ve onu polise teslim etmekle sınırlıydı. Ancak Namjoon denen adamın bir kiralık katil olduğunu öğrenmemle meselenin bununla sınırlı kalmayacağını anlamam da zor olmadı.
Aşk için ölmek ve aşk için öldürmek... Tam olarak tetiği çekecek olmasam da bugün bu ikisinden birini yaşayacağımı biliyordum. Ama Taehyung'a duyduğum aşk benliğimi öyle aşıyordu ki bu mesele bile kollarında uyanmanın verdiği huzuru yok edememişti işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Wish | Taekook
FanfictionTaehyung çevre baskısı yüzünden evlendiği Jungkook'a ayda bir istekte bulunma hakkı verir. * Bölümleri eksik görmüyorsunuz, Jungkook Taehyung'tan her yeni istekte bulunduğunda bölüm numaraları değişiyor. (1. ile başlayanlar ilk dilek ve sonrasında y...