Taehyung
Önümdeki onlarca dosya okunup imzalanmayı beklerken ben kafamın içindeki saçmasapan düşünceler yüzünden ofise geldiğimde beri henüz kalem bile oynatamamıştım. Jungkook'un sabah söyledikleriydi kafamın içinde dönüp duran. Ne demeye böyle ilginç şeyler istiyordu anlamıyordum. Bu işe ilk giriştiğimde her ay ya bir mücevher ya da maddi değeri yüksek ama benim için hiçbir şey ifade etmeyen şeyler ister diye düşünmüştüm.
Gel gelelim ikinci ayda da tıpkı ilk ayda olduğu gibi şaşırtmıştı beni. Bu bir ay içinde herhangi bir konuda tek bir şikayette bulunmamıştı. Hizmetçi odalarından birini ona vermemden tutun da bu evliliğin gerçek bir evlilik olmadığını anlamasına kadar her konuda sessizliğini koruması beni korkutuyordu. İsyan etmiyor, talepkar davranmıyordu.
"Ama neden?" Kendi kendime sessizce fısıldadım düşüncelerimin arasında. Aslında neden böyle davrandığına dair bir fikrim vardı. Onunla ilk tanıştığımızda tamamen saftirik biri olduğunu düşünerek yanılmıştım. Tahmin ettiğimden daha gözü açık biri olduğunu anlamam için Gabriel'e attığı bakışı görmem yetmişti ama her şey için fazlasıyla geçti artık.
Tahminimce başlarda böyle masum görünen isteklerde bulunarak gözümü boyayacak, beni sevdiğine ikna olmamı sağlayacak ve sonrasında da beni istediği gibi kullanacaktı. Bilmediği şeyse benim ondan da zeki olduğumdu. Belki buna zekadan çok kurnazlık demek daha doğru bir tabirdi ama Jungkook gibi fırsatçılarla ilk karşılaşmam olmadığından buna alışmıştım.
Bir süreliğine planının işlediğini düşünmesinde bir sakınca yoktu. O, her şey istediği gibi gidiyor sanarken bir sonraki aşamaya geçip de beni kullanmaya çalıştığında öyle sert bir şekilde reddedecektim ki onu, yaptığı sözde fedakarlıkların hiçbir işe yaramadığını görüp sinirden delirecekti. Kendi kendime gülümserken kararımı vermiş olduğumu fark ettim. Şu masaj isteğini kabul edecek ve bir ay boyunca keyfime bakacaktım.
- - -
Jungkook
Stresten tırnaklarımı koparmaya başlamak üzereydim ki Taehyung'un tırnaklarımı o halde görmesi ve benden iğrenmesi ihtimaliyle kendime mani oldum. Saatler, dakikalar geçmek bilmiyordu. Zaman durmuştu sanki. Alt tarafı bir güncük beklemem gerekmişti cevabını duymak için ama o kadar sabırsızdım ki bu halim yüzünden kendime kızmaya başlamıştım artık.
Nihayet gecenin bir saatinde anahtar sesini işittiğimde hızla radyoyu kapattım ve kapının girişine doğru koştum. Kapının açıldığı sırada son kez saçlarımı şöyle bir düzeltmekten fazlasını yapacak vaktim kalmamıştı. İyi görünüyor olmayı ummaktan başka çarem yoktu. "Hoşgeldin." Hevesle konuştum içeri giren Taehyung'u gördüğümde.
Son derece yorgun ve halsiz görünüyordu. Eskiden neden böyle olduğunu bilmediğim için kendimi kötü hissediyordum ama nedenini çok alakasız biri olan Park Jimin'den öğrendiğimden beri daha da kötü hissetmeye başlamıştım. "Bu saatte ne bu enerji böyle." Taehyung heyecanla konuştuğum için beni tersledikten sonra kravatını gevşeterek salona adımladı. Normalde direkt olarak merdivenlere yönelip odasına çıkıyorken bugün salona geçmiş olması beni tahmin ettiğimden daha da çok umutlandırmıştı.
Hemen arkasından salona girdim. "İsteğimi kabul edip etmeyeceğine karar verebildin mi?" Beklentiyle gözlerinin içine bakıyordum ama o son derece soğuk ifadesini bozmadan yanıtlamıştı beni. "Karar verdim." Kalbim heyecanla atarken cevabı duymak için sabırsızdım. "Bir süredir gerçekten yoğun çalışıyorum ve ağrılarım var. Bu yüzden kabul etmeye karar verdim."
Aldığım olumlu cevapla bir anda kendime hakim olamadım ve "Oley be" diyerek hafifçe zıpladım olduğum yerde. Sonra verdiğim tepkinin aşırılığını fark ederek iki elimle ağzımı kapattım hızlıca. Anında vücuduma yayılan utanç dalgası yetmezmiş gibi bir de Taehyung'un bir uzaylı görmüşçesine üzerime diktiği bakışlara maruz kalıyordum.
"O zaman bugün başlayayım mı? İlk gün bugün zaten." Konuyu dağıtmak için sorduğumda bıkkınca kapattı gözlerini ve başını salladı. Hemen hevesle oturduğu koltuğun arkasında yerimi aldım. Bana iyi davranmadığının farkındaydım, onu bu kadar sevmemi haketmediğinin de. Ezik biri değildim ya da onursuz.
Ancak bu dünyaya yalnızca bir kez geliyorduk ve eninde sonunda ölüp gidecektim. Kalbimi böylesine çarptıran ve yalnızca yüzüne bakarken güzelliğinden gözlerimin dolduğu bu adama bir nebze olsun yakın olma fırsatım varken bunu elimin tersiyle itmek istemiyordum. Ona duyduğum sevgi ondan bağımsızdı benim nezdimde.
Yorgunluktan dik oturamayacak hale gelmiş olduğundan omuzları düşük bir şekilde oturuyordu önümde. İki elimi omuzlarına yerleştirip yavaşça ovmaya başladım. Daha ilk birkaç hareketimde minik iniltiler dökülmüştü dudaklarından. Muhtemelen o kadar kasılmıştı ki kasları, yumuşakça ovmama rağmen acıyordu.
Birkaç dakika boyunca parmaklarımı omuzlarında gezdirdikten sonra kürek kemiklerine doğru indirdim elimi. "Evet tam orası." Yaptığım masajın ona iyi geldiğini hissettiğimde yüzümdeki gülümsemeye engel olamadım. "Ne zaman bitecek bu yoğunluğun?" Bir yandan sertliğinden uzun süredir orada olduğunu anladığım kulunçu ovarken sordum. "Bu gidişle asla bitmeyecek. Hayallerini suya düşecek belki ama yakında daha mütevazi bir hayat yaşamamız gerekebilir."
Uyksuzluk ve yorgunluğa masajın etkisiyle mayışıklık da eklenince Taehyung aniden normalde olacağından daha açık sözlü olmuştu. Normalde benim bu sorum karşısında beni tersler kendi işime bakmamı söylerdi. Ama şimdi terslemek bir yana dursun yanıt bile vermişti. Bu da beni hayli sevindirmişti elbette.
Öte yandan verdiği cevap hiç de iç açıcı değildi. Jimin'le konuşmamış olsam dediklerinden bir şey anlamazdım belki ama şimdi mütevazi bir yaşamdan kastının şirketin batması demek olduğunu anlayabiliyordum. Jimin'in elime tutuşturduğu kağıdı çöpe atmamıştım ama bugüne kadar aramayı da düşünmemiştim. Taehyung'un işine karışırsam ya da arkasından iş çevirirsem bana daha çok kızmasından korkmamdı bunun sebebi.
Ancak önümde oturmakta olan sevdiğim adamın bu mesele hakkında ne kadar çaresiz kaldığına birinci gözden şahit olmak bana normalde almayacağım riskleri almak konusunda cesaret veriyordu. Jimin'in kimin nesi olduğuna dair hiçbir fikrim olmamasına karşın temkinli davrandığım sürece Taehyung'a zarar gelmeden bu işi halledebileceğim fikrine kapılmaya başlamıştım.
Yaklaşık yarım saat kadar daha sevdiğim adamın omuzlarına ve sırtına masaj yapmaya devam ettim. "Bugünlük bu kadarı kafi." Taehyung tamamen mayışmış olduğundan boğuk çıkan sesi kalbimin pır pır etmesine neden olurken isteksizce çektim ellerimi bedeninden. Kendisine gelmek için ayaklanıp kollarını havaya kaldırarak esnedi.
Sonrasında hiçbir şey söylemeden köşedeki koltuğun üzerine bıraktığı eşyaları alıp merdivenlere doğru ilerlemeye başladı. Elbette teşekkür etmesini beklememiştim, zaten böyle bir beklentiyle de istememiştim masaj yapmayı. Ama en azından bir iyi geceler dilemesini ummuştum. Ne var ki Taehyung bunu bile çok görmüştü bana anlaşılan.
Her ne kadar bu hareketi karşısında kırılmış olsam da elimden bir şey gelmezdi. En nihayetinde o zorlamamıştı beni ona masaj yapmaya, ben kendi rızamla istemiş hatta ısrar etmiştim. Bu yüzden hayıflanmaya da hakkım yoktu.
Taehyung'un ardından ben de onun tabiriyle 'mütevazi' odama çekilmiştim. Karanlık sayılabilecek odada, masanın üzerinde duran minik kağıt parlıyormuş gibi hissediyordum son olanlardan sonra. Sonu nereye varır bilmiyordum ama sanırım Park Jimin'e bir şans verecektim. "Hem sen ve Taehyung, hem de ben kurtulurum" demişti. Acaba Taehyung'u nasıl kurtaracaktı ya da daha da önemlisi kendisini kurtarmam için benden ne gibi bir talebi olacaktı.
-끝-

ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Wish | Taekook
FanfictionTaehyung çevre baskısı yüzünden evlendiği Jungkook'a ayda bir istekte bulunma hakkı verir. * Bölümleri eksik görmüyorsunuz, Jungkook Taehyung'tan her yeni istekte bulunduğunda bölüm numaraları değişiyor. (1. ile başlayanlar ilk dilek ve sonrasında y...