6.0

10.7K 1K 281
                                    

Jungkook

Saniyeler geçtikçe korkum bedenimi ele geçiriyordu. Tam her şey düzeldi derken açığa çıkan gerçeklere karşı ne tepki verebileceğini hayal bile edemiyordum. Taehyung hala sessizce oturmaya devam ediyordu. 

Sessizlik katlanılamaz bir hale gelip bana işkence ederken daha fazla olduğum yerde duramayarak titreyen bacaklarıma meydan okudum ve ayağa kalktım. Zar zor ayakta durarak yanına ulaştığımda hala bana bakmıyor olması kalp atışlarımı olabilirmiş gibi daha da hızlandırdı. 

"T-taehyung bir şey demeyecek misin?" Sesimin titremesine ve gözlerimin dolmasına engel olamadan konuştum. Nihayet başını kaldırıp bana baktığında gözlerinde bir duygu belirtisi yakalamaya çalışıyordum. 

Bir yandan da fırtına öncesi sessizliğin biteceği ve evi Taehyung'un bağırışlarının dolduracağı o korkunç ana kendimi hazırlamaya çalışıyordum. Ama o hiç beklemediğim bir şey yaparak oturduğu yerden elime uzandı. Tüy kadar hafif bir dokunuşla kavradığı elime indi bakışlarım. Bu sırada kolumu hafifçe kendisine doğru çektiğinde yaklaşmamı istediğini anladım.

Korkum yerini kafa karışıklığına bırakırken ona doğru daha da yaklaştım ancak ayaklarım onunkilerin arasına girmesine ve yaklaşacak daha fazla alanım kalmamasına rağmen beni çekmeye devam ettiğinde şaşkınlığım daha da arttı. Bu sırada o son derece sakin bir şekilde hareket ediyordu.

Nihayet kucağına oturduğumda birleşik olan ellerimiz ayırmadan bacağımın üzerine koydu ve diğer elini belime doladı. Başını göğsüme koyduğunda düşündüğüm gibi kızmamış olduğu için kalp atışlarım yavaş yavaş kendine gelmeye başladı. Ama hala konuşmaya cesaret edemiyordum.

"Ya Yoongi sizi bulmasaydı Jungkook, ya o gece gelen kişi Bay Carney olsaydı ?" Son derece sakince konuştuğunda cevap veremeden yutkundum. "Ya sana bir şey olsaydı?" Endişesini belli eden ses tonu kalbime bir sızı olarak yayıldı. Elini elimden ayırıp yanağıma götürdüğünde gözlerim kapandı ve eline yaslandım. 

Baş parmağı ile yanağımı okşamaya başladı. Korku bedenimi terk ederken bu kez yakınlığımızdı kalbimin hızlanmasına neden olan. "Korktum Taehyung, sana kötü bir şey olacak diye çok korktum. Yemin ederim sana zarar gelmesin diye yaptım ne yaptıysam." Gözlerimi açtım cümlemin sonuna gelirken.

Sözlerim üzerine, herhangi bir cevap gelmemişti Taehyung'tan. Ancak kolları tekrar belimi sarıp bu kez daha da çok bastırmıştı bedenimi kendininkine. Ben de kendi kollarımı onun omuzlarının etrafına sardım. Kalp atışlarım düzene girmeye başlamıştı sonunda. 

Birkaç dakika sessizlik eşliğinde yalnızca sarılmıştık. Bu sessizliği bozan şey ise Taehyung'un sözleri oldu. "Yani her şeyi biliyordun, başından beri." Verebilecek bir cevabım yoktu ama neyse ki Taehyung cevap vermemi beklemek yerine konuşmaya devam etti.

"Her an batabileceğimi ve aslında göründüğüm kadar güçlü bir iş adamı olmadığımı, nasıl bir zavallı olduğumu hep biliyordun." Duyduğum sözlerle göğsüne gömdüğüm başımı kaldırdım hızla. Yüzlerimiz aynı hizaya geldiğinde bir elimi yanağına koydum.

"Hayır Taehyung, lütfen kendine böyle şeyler söyleme. Sen zavallı değilsin, neden böyle bir işe girdin bilmiyorum ama eminim ki o an verilebilecek en mantıklı karar buydu." Ona şefkat dolu gözlerle baktığım sırada yanağını okşamaya başlamamla gözleri yavaşça kapandı. 

"Jungkook ben.." birkaç saniye duraklayıp derin bir nefes alarak devam etti. "Çok özür dilerim." Duymayı beklemediğim cümlesi ile gözlerim kocaman açıldı. Ondan gizli saklı işler çevirdiğim ve işlerine burnumu soktuğum için kızmasını beklerken o benden özür dilemişti ?

Tepkisiz kalmam sonucu gözlerini tekrar araladığında güzel gözlerinin yaşlarla dolduğunu fark ettim. Bu beni bir kez daha afallatırken nedenini anlamaya çalışıyordum. 

"Başından beri sana o kadar kötü davranıyor olmama rağmen benim için hep en iyisini istedin. Ben, sırf sen zengin bir aileden gelmedin diye paragöz biri olduğunu düşünüp seni her şeyden mahrum bırakmama rağmen senin tek istediğin benimle biraz daha yakın olmaktı."

Hatırladığım anılarla benim de gözlerim dolmuştu. Gerçekten hak etmediğimi bildiğim, kalbimdeki kırıklığını hala koruyan kötü anılarla dolmuştu zihnim. "Senin değerini bu kadar geç anladığım için özür dilerim Jungkook'um." 

Enseme koyduğu eliyle başımı kendine doğru eğdi yavaşça ve derince bir nefes eşliğinde kokumu içine çekerek öptü alnımı. "Taehyung, ben artık bir şeyler değişsin istiyorum." Cılız çıkan sesimle belli belirsiz fısıldadım. 

Tüm bu olanlar benim için çok fazlaydı. Hali hazırda adam akıllı sevinç yaşamadığım hayatımda, bir de sevdiğim adam yüzünden üzülüp durmuştum aylarca. Kendimi hem fiziksel hem de mental olarak çok yorgun hissediyordum. 

"Değişecek bir tanem, söz veriyorum artık bir gün bile üzülmeyeceksin benim yüzümden." Kollarımı tekrar doladım boynuna. "Söz mü?" Bir sözden fazlasını veremezdi bana biliyordum. Her ne yaparsak yapalım geçmişi değiştiremeyeceğimiz aşikardı. 

"Söz bir tanem, her şey üzerine yemin ederim ki söz. Nolursun affet beni, bir şans daha ver bana." Aslında son zamanlarda aramız çok iyiydi. Ona karşı bir tavır koymamıştım. Ama Taehyung kalbimdeki kırıklıkları anlamış olacak ki gönülden affetmemi istiyordu onu. 

"Ben seni yıllardır seviyorum Taehyung. Adını bilmeden, sesini duymadan ve hatta yüzünü bile doya doya göremeden yıllarca sevdim. Tabi ki affederim seni, ama ne olursun artık üzme beni." 

"Üzmeyeceğim bebeğim. Bu Bay Carney meselesini bir çözelim, her şey bambaşka olacak. Romanlarda bile okuyamayacağın bir aşk sunacağım sana hatta bıkacaksın benden." Son kelimesiyle gülümsemeden edemedim.

"Senden nasıl bıkayım şapşal, sen benim her şeyimsin." Gülümsemem üzerine dolu gözlerine rağmen o da sundu bana uğruna her şeyimi feda edeceğim kare gülüşünü. "Yaaa her şeyinim demek öyle mi?" Muzip bir sesle sorduğunda bir kolunu sırtıma bir kolunu ise dizlerimin arkasına yerleştirdi.

Ben ne olduğunu anlayamadan bir anda kucağına aldı beni ve koltuktan kalktı. "Taehyung dur! Belini sakatlayacaksın!" Bağırsam da fayda etmedi ve beni kucağından indirmeden merdivenleri tırmanmaya devam etti. 

Dirseği ile odamızın kapısını açıp içeri girmemizi sağladıktan sonra ayağıyla ittiği kapıyı kapattı tekrardan. Beni sert ama canımı acıtmayacak bir hızda yatağa fırlattığında şok içinde ona bakıyordum. Üzerindeki ceketi ateşli bakışları eşliğinde yavaş yavaş çıkarırken ise tüm vücuduma sıcaklığın yayılmaya başladığını hissedebiliyordum. 

"O zaman benim güzeller güzeli sevgilim.." yatakta üzerime doğru eğilip yüzlerimiz arasındaki mesafeyi sıfıra indirirken fısıldayarak devam etti cümlesine çapkın bir gülüşle. 

"Dile benden ne dilersen"

-끝-

Yüzyıllardır yeni bölüm atmadığımı biliyorum ama nolur kızmayın bana. Bu aralar depresyon gibi bir şey yaşıyorum sanırım. Yataktan çıkabildiğimde bile kutluyorum kendimi o seviyede bir bıkkınlık. Hayata karşı ilgimi tamamen kaybettim ve hiçbir şeyden zevk alamıyorum aslan. Umarım gelip geçici bir süreçtir. Böyle bir durumu daha önce yaşayan ve atlatan varsa tavsiyelere açığım çünkü uzunca zamandır bununla mücadele ediyorum ve bir türlü çözemedim. 

Sizler de kendinize çok çok dikkat edin bebeklerim öpüyorum. 

My Wish | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin