0.7

10.8K 1.1K 545
                                    

Jungkook

Eve girdiğimde sinirlerim tamamen bozulmuş olduğundan zar zor ulaşabildim koltuğa. Oturur oturmaz iki elimle yüzümü kapatarak hüngür hüngür ağlamaya başladım. Bu kadarı fazlaydı, gerçek miydi yoksa ben artık tamamen delirmiş ve hayal görmeye mi başlamıştım buna bile emin olamıyordum. 

Evlenelim demişti, evlenelim... O ve ben, Kim Taehyung ve Jeon Jungkook. Bu zamana kadar hayallerimde bile mümkün olmamıştı bu kadarı. Gözyaşlarım arasında kahkaha atmaya başladım. Bir yandan ağlıyor, bir yandan gülüyordum. İnanmakta güçlük çekiyordum. Nasıl bu kadar şanslı olabilirdim ki?

Onlarca zengin insan arasında beni seçmişti. Beni.. Bir hizmetçi parçasını. O gece yolda karşılaştığımız ve beni arabasına aldığı için şükürler ediyordum Tanrı'ya. Gerçekten de istifa etmiştim, artık tüm gün çalışıp debelenerek hayatta kalacak kadar para kazanmak zorunda değildim. Taehyung bir dokunuşuyla sadece kalbimi değil hayatımı da canlandırmıştı sanki. 

Birkaç saat boyunca hiçbir şey yapmadan öylece duvarı izledim karanlıkta. Olanları idrak etmem ve gerçek olduklarına kendimi inandırmam hayli uzun sürecek gibi görünüyordu. Sonunda uyku bastırmaya başlamıştı. Dün tüm gece meraktan uyuyamamış olmam ve saatlerdir mutluluktan ağlıyor olduğum gerçeği de etkiliydi bunda. Işıkları açarak yatmaya hazırlanmaya başladım. 

Tam ışıkları söndürüp yatacakken aniden çalan telefonla irkildim. Bu saatlerde biri tarafından aranmak benim için sıra dışı bir durumdu. Hatta saatin kaç olduğundan bağımsız olarak telefonumun çalmasına pek alışık değildim. 

Biraz çekinerek ahizeyi kaldırıp kulağıma götürdüğümde duyduğum sesle kalbim kanatlanıvermişti. "Hala uyumadın mı sen? Işıklarını görebiliyorum." İstemsizce başımı pencereye doğru çevirdiğimde üst kattaki odadan benim evime doğru baktığını gördüm. "Tam yatıyordum şimdi." Çekingen bir sesle konuşabilmiştim. Benim için çok yeniydi bu durum. Evimin telefon numarasını nasıl bulduğu hakkında bile hiçbir fikrim yoktu. 

"Güzelce dinlen, yarın sabah kahvaltıya bekliyorum seni. Düğünde giyeceğimiz damatlıkları hazırlamak için ölçünü almaya gelecek terzi." Duyduğum düğün kelimesiyle midem kasılmıştı yine. Tam alışacak gibi oluyordum, sonra bir anda ilk defa duymuşum gibi yine heyecanlanıyordum. Alışmam gerçekten zaman alacak gibi görünüyordu. "T-tamam erkenden mi geleyim?"

"Ne zaman uyanırsan o zaman gel, dün de uyumamışsın zaten dinlen güzelce erken kalkma." Taehyung'un anlayışlı ve ilgili bir sevgili olacağını tahmin edebiliyordum. Her ne kadar sevgili olduğumuzu hayal etmesem de kurduğum hayallerdeki konuşmalarımız da hep böyle oluyordu. Onun tam da hayallerimdeki gibi olmasına inanamıyordum. 

Gülümsemekten ağrımaya başlayan yanaklarım eşliğinde iyi geceler dileyerek kapattım nihayet telefonu. Yarından itibaren düğün hazırlıkları başlayacaktı demek ki. Acaba ne zaman kıyılacaktı nikah. Bugün heyecandan hiçbir şey soramamıştım ki. Taehyung'un beni tanıdıktan yalnızca iki gün sonra böyle bir karar vermesine çok şaşkındım aslında. Dışardan bakıldığında her şeyi enine boyuna düşünmeden karar vermeyecek mantıklı biri gibi duruyordu oysa ki. 

Her ne olursa olsun bana bu teklifi yapması, tutmanın hayaliyle yanıp tutuştuğum elleriyle gözyaşlarımı silmesi, bana sımsıkı sarılması ve uykumu almama kadar her şeyimi düşünmesi adeta büyülemişti beni. Yalnızca anın tadını çıkarmak ve akışına bırakmak istiyordum. Hayatımda bir kez olsun hiçbir şey için endişe duymadan kendimi sevdiğim adamın kollarında mutlu hissetmek istiyordum. 

Taehyung

Tüm sürecin bir an önce tamamlanmasını istediğimden her şeyi hızlıca ayarlamıştım. Şimdi ise saat öğleden sonraya yaklaşırken bahçe kapısından giren Jungkook ile karşılıklı kahvaltı yapıyorduk. Her lokmasını çekingenlikle atıyordu ağzına. Ayıp olmasın diye yiyor gibiydi. "Bu kadar zayıf olmana şaşırmamalı. Evde de böyle mi yiyorsun sen?" lokmamı yuttuktan sonra konuştuğumda bakışları kendi bedenine döndü.

"Çok mu zayıfım, kötü mü görünüyor?" endişeyle sorduğunda gözlerimi devirmemek için zor tuttum kendimi. Her lafıma böyle alınırsa işimiz işti doğrusu. Uzanarak bir elini tuttuğumda bakışları birbirine kenetlenen ellerimize döndü. "Senin herhangi bir koşulda kötü görünebileceğini sanmıyorum bebeğim." 

Ağzımdan çıkan her kelimeden fazlasıyla etkileniyordu. Kıpkırmızı kesilmişti şimdi de yanakları. "Terzi yukarıda bizi bekliyor hızlıca yiyelim olur mu?" Acele ettiğimi belli etmemeye çalışsam da ne kadar saklayabilirdim ki? Bir an önce bu meselenin bitmesini ve günlük hayatıma dönebilmeyi bekliyordum. 

Onaylarcasına yere eğdiği başını sallayarak bir lokma daha attı ağzına. Ben de çayımı yudumlamaya devam ettim. Çok geçmeden üst kattaki odada bizi bekleyen terzinin yanına vardık. "Merhaba Bay Kim" beni selamlayan terziyi başımla selamlayarak odada bulunan koltuklardan birine oturdum.

"Bay Jeon'un ölçülerini almanız yeterli olur değil mi? Benim ölçülerimi zaten biliyorsunuz." Jungkook hala başı eğik, mahçup bir şekilde duruyordu odanın ortasında. "Elbette efendim" Terzi beni onayladıktan sonra Jungkook ile ilgilenmeye başlamıştı. "Şöyle buyurun ölçülerinizi alalım Bay Jeon." 

Jungkook, terzinin gösterdiği aynanın karşısında durduğunda bir yandan ölçüsünü alırken sordu terzi. "Nasıl bir model arzularsınız efendim?" Jungkook'un gözleri aynadan beni bulduğunda verecek herhangi bir cevabı olmadığını anlamıştım. "Benimkine uygun bir takım olsun, tam olarak aynı olmasa da uyumlu olmasını istiyorum." 

 "Tamamdır efendim." terzi bir süre daha Jungkook'un zayıf bedeninin ölçülerini aldıktan sonra nihayet işini tamamlayıp ayrıldı evden. Hala ayakta duran Jungkook ise etrafa inceler gözlerle bakmakla meşguldü. "Beğendin mi?" gözü pencerenin dışında asılı duran rüzgar gülüne takılmıştı. Onca pahalı aksesuar arasından bu basit desenli şeye takılmış olmasına şaşırmıştım. Çocuk cidden de lüksten anlamıyordu. 

"Çok güzel, rengarenk" gözlerini kocaman açmış hayranlıkla izliyordu. Bakışları komiğime gittiği için kıkırdamadan edemedim. "Sana evi gezdirmemi ister misin?" bakışları heyecanla bana döndü. Hızlıca başını aşağı yukarı salladığında oturduğum yerden kalkarak odadan çıktım. Sessizce ve etrafı inceleyerek peşimden geliyordu. 

Jungkook

"Burası benim odam" diyerek açtı kapıyı ve bir adımda içeri girdi. Bense içeri girmeden kapının eşiğinde durmuş içeri bakıyordum. "Gelsene" dediğinde neden girmediğimi sorgular gibi bakıyordu yüzüme. Onun özel alanına girmek istememiş, çekinmiştim yalnızca.

Odadan içeri girdiğimde yüzüme vuran kokuyla gözlerim kapandı istemsizce. O kokuyordu... Hayallerimdekinden bile güzel kokusuyla mest olmuştu ciğerlerim. Ona sarılmayı çok istiyordum, kokusunu bizzat boynundan soluklanmak istiyordum. Bunu yapsam abartmış olur muyum acaba diye düşündüm bir süre. 

Sonra aklıma yakın zamanda evli bir çift olacağımız geldi. Onunla aynı yatakta yatacak ve tenine dokunacaktım. Kalbim aklımdan hızlıca geçen düşüncelerle deli gibi çarpmaya başladığında derince yutkundum. "Size sarılabilir miyim Bay Kim?" dudaklarımdan bir anda dökülen soruyla neye uğradığını şaşırmıştı.

Hiçbir cevap vermeden yüzüme bakakaldığında utançtan yerin dibine girmek istemiştim. Aptal çenemi tutamamıştım işte. "B-ben çok özür dilerim, öyle bir anda ağzımdan çıkıverdi lütfen unutun bu dediğimi." Ben bunları söylerken bir anda bana doğru yürüyüp sarıldığında bu kez şaşıran taraf ben olmuştum. 

Kollarım hemen sarmıştı bedenini. Bir saniyeyi bile kaçırmak istemiyordum. Hemen başımı onun boynuna doğru çevirip derin bir nefes çektim içime. Tanrı'ya binlerce kez şükrettim içimden. Her kula nasip olmayan bir hediye bahşetmişti bana. Sevdiğimin kollarında huzuru bulmama izin vermişti. 

-끝-

My Wish | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin