0.4

716 71 33
                                    

Soğuktan kızaran burnumun üzerine atkımı iyice çektim ve ellerimi montumun ceplerine yerleştirmeden hemen önce şapkamı gözlerime kadar indirdim. Kış aylarındaydık, etrafta kar yoktu ama hava durumu berbat bir haldeydi; çok soğuktu ve bu soğuk benim tenimi kesiyordu.

Soğuğu severdim, hatta en çok kar ve kar tanelerini severdim fakat üşümeyi sevmezdim. Bu yüzden soğuk havalarda atkımı, eldivenlerimi ve şapkamı takmadan dışarı asla çıkmazdım. Yağmur insanı değildim, ben kar insanıydım fakat buralara kolay kolay kar da yağmazdı.

Kar yağarken küçük bir çocuk gibi ellerimin arasına sıcak bir kupa alır, pencere kenarına geçer ve kar tanelerinin bulutlardan yere düşüşünü izlerdim. Bu benim için çocukluğum demekti çünkü küçüklüğümden beri bunu yapmaya bayılırdım.

Bu soğuğa rağmen geri bir adım atmadan olduğum yerden önünde durduğum apartman girişini izlemeye devam ettim. Bu apartman Fulya'ların kaldığı apartmandı. Her sabah evden çıkıp Fulya'nın kaldığı apartmanın önüne geliyor, onu bekliyor ve daha sonra da onun bir adım arkasından yürüyerek onunla beraber okula gidiyordum.

Bu garip gözükebilirdi; insanların gözünde sapık, tacizci ve ya takıntılı gibi gözükebilirdim ama öyle değildim. Sadece Fulya'dan hoşlanmaya başlamıştım, bunu ona söyleyememiştim, cesaretim olmamıştı ama düşürdüğü kolye beni onunla tanıştırmıştı. Artık daha rahattım ve en azından onunla konuşmaya başlamıştım.

Bu ne zamana kadar böyle devam ederdi bilmiyordum.

Az sonra Fulya dağılmış kahve saçlarıyla, önünü kapatmamış montuyla, kolunda sürüdüğü çantasıyla kapıdan çıktı ve hızlı hızlı yürümeye başladı. Bir kaç dakika sonra ders başlıyordu, Fulya geç kalmıştı; Fulya'nın geç kalması demek benim de geç kalmam demekti.

Yanımdan hızlıca geçip gitti. Gözlerini bana değdirmedi bile. Ardından çantasını düzeltti ve adımlarını hızlandırdı. Ayaklarına baktığım zaman ayakkabısının tekinin fermuarını dâhi kapatmadığını görmüştüm. Yine de hiçbir şey yapmadan ona ayak uydurmaya çalıştım ve telefonumu montumun cebinden çıkardım.

B: Günaydın

B: Okulda mısın?

Telefonunun bildirim sesi kulaklarıma doldu. Fulya saçlarını geriye atıp, adımlarını durdurmadan montunun cebinden telefonunu çıkardı ve ekrana baktı. Bir kaç saniye ekrana baktıktan sonra telefonunun kilidini açtı ve bana yazmaya başladı.

Fulya: Sana da günaydın

Fulya: Hayır değilim, geç kaldım

Fulya: Ama yetişeceğim, az kaldı

Fulya: Bekle, beni gözetleyen sensen okulda olup olmadığımı da sen bilmelisin öyle değil mi?

Fulya: Çünkü anonimlik bunu gerektirir

B: Senin okulda olmadığını bende biliyorum

B: Ayrıca önünü kapat Fulya, hasta olacaksın

B: Fermuarını da kapatmayı unutma

12.12 (gxg) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin