0.9

654 72 70
                                    

"Harbiden siz neden küstünüz Nil ile? Size çift yumurta ikizleri derdik, hangi olay sizi birbirinizden bu kadar ayırdı?"

Beden dersi öncesi soyunma odasında giyinirken şu dört duvar arasında ben ve Ecem'den başka kimse yoktu. Gömleğimin düğmelerini tek tek açıp çıkarmaya başladığım zaman Ecem saçlarını toplayarak, "Soğudum ondan." dedi bana doğru. "Ve bunun bir nedeni var." dedi sakince. "Fakat söylemeyeceğim. Çünkü her şeyin zamanı var."

Tişörtümü başımdan geçirdim ve kıvırcık saçlarımı omzuma aldım. "Peki o halde." dedim fazla uzatmadan. "Bu durumu pek kurcalamayacağım ama umarım bu olayla her hangi bir bağlantım yoktur." Ecem'in sessizce saçlarını topladığını gördüğüm de ona döndüm ve "Ne?" diye mırıldandım. "Cidden bu olayın ucu bana mı bağlanıyor? Şaka yapıyor olmalısın."

"Öğreneceksin." dedi Ecem. "Belki de hissedeceksin." Ardından koluma girip beni yürütmeye başladı. Spor salonuna doğru ilerlediğimiz zaman gözlerimi etrafta gezdirdim. Ecem bana doğru, "Bugün oyun oynayacakmışız. C'lerle beraber. O yüzden salon biraz kalabalık." dedi. Gözlerimi kocaman açıp Ecem'e döndüğümde an, "Şaka mı yapıyorsun?" diye sordum dehşet içinde. "Fulya C sınıfından Ecem."

"Ne?" dedi Ecem şaşkınlıkla. "Tamamen unutmuşum." Ardından ona döndü ve "İyi görünüyor muyum?" diye sordum. "Saçlarım dağınık mı? Dağınıksa düzelt, toplamadım bile." Ecem parmak uçlarıyla bakır rengi saçlarıma dokunup bir kaç tutamı arkaya iteledi ve "Çok iyi görünüyorsun Beste." diye mırıldandı. "Fulya seni nasıl fark etmiyor anlamıyorum." Ona gülümsediğim an tişörtümün uçları kavradım ve bakışlarımı etrafta gezdirmeye başladım.

Gözlerimi salonda gezdirdiğim sırada Asya ve Ufuk'ta bakışlarım durdu. Asya uzun tahtalardan birine oturmuş Ufuk'u dinlerken Ufuk, Asya'nın yanında ayaktaydı ve başını aşağı eğip Asya'ya bir şeyler anlatıyordu. Başımı çevirmeden Ecem'e doğru, "Bu aralar çok yakınlar." diye mırıldandım. "Baksana şuraya."

Ecem dönüp Asya ve Ufuk'a baktığı zaman, "Ufuk Asya'ya ders çalışıyor." dedi. "O yüzden hep birlikteler. Yani Ufuk," dedi Ecem ve sustu. Ona döndüm ve "Yani Ufuk?" diye sordum. "Ufuk ne?" Ecem derin bir nefes verdiği an, "Bence Ufuk Asya'dan hoşlanmıyor Beste. Başkasından hoşlanıyor." dedi.

Benim yine hiçbir şeyden haberim yoktu.

"Peki sen ve Anıl?" diye sordum ona doğru. Ecem bakışlarını benden kaçırdı ve "O konuya hiç girme." diye mırıldandı. "Ne arkadaşız ne flörtüz ne de sevgili. Ama hiçbir şey de değiliz." Ardından koluma hafifçe vurdu ve "Böyle konular açmasana." diye söylendi. "Ben hiç Fulya konusu açıyor muyum?"

"Evet."

Bunu dedikten sonra kapıdan içeri Nil ve Fulya girdi. Fulya Nil'e bir şeyler anlatıyor, Nil ise Fulya'yı dikkatle dinleyip kafasıyla onu onaylıyordu fakat yorgun gözüküyordu, çünkü hastaydı. O an yanına girmek, ellerinin arasına sıcak bir kahve koymak ve ona kollarımı sarmak istedim fakat istediğimle de kaldım.

Onların arkasından salona sol eliyle altın sarısı saçlarını karıştıran Sedef girdi. Altına kısa bir şort geçirmişti, üstündeyse uzun ve bol bir tişört vardı. Spor ayakkabılarını yere vura vura yürüdüğü an bileğine taktığı birden fazla bileziğin sesi yavaş yavaş dolan salonda yankı yapıyordu.

Kışın neden şort giydiğini gerçekten merak ediyordum. Yine de hiçbir şey yapmadan Ecem'in yanında durmaya devam ettim fakat gözlerimi Sedef'in üzerinden çekmedim. İlk önce yavaş ve sakin adımlarla kapıdan geçti, kimseye bakmadan en köşe duvarı seçti ve sırtını duvara yaslayıp gözlerini etrafta gezdirdi.

Benimle gözgöze geldiği an ondan gözlerimi çekmedim; bir kaç saniye sonra kafasını eğip yarım bir şekilde gülümsedi. O an kafamı çevirip başka şeylerle ilgilenmeye başladım.

"Çocuklar toplanın." dedi bize yaklaşan bedenci yüksek sesle. Ecem'le beraber ortaya yürürken gözlerimi geri Sedef'e çevirdim. Duvara sırtını yaslamış, kollarını önünde birleştirmiş altın sarısı saçlarının omzundan aşağı dökülmesine izin verirken gözü bizim üzerimizdeydi ve herkes gibi ortaya topanmak yerine olduğu yerde durmayı tercih etmişti.

"Takımlara ayrılmanızı istiyorum. Bir takım filenin diğer tarafında, birini de bu tarafta kalsın." dedi beden hocası sakince. Ben yerimden kıpırdamazken bir kaç saniye içinde herkes takımlara ayrıldı; Nil Fulya'nın koluna yapıştı ve diğer tarafa yürütmeye başladı.

Bedenci takımları kontrol ederken bizim takıma döndü ve "Burada bir kişi eksik." dedi. Gözlerimle etrafı taradığım an öne atıldım ve "Hocam eksik değiliz." diye mırıldandım. "Sedefte var." Bedenci bana garip garip baktığı an içimizden birileri, "O kim?" diye sordu. Kendisini hiç görmemiştim, o Sedef'in sınıfındandı.

Okulda görünmezdi.

Sedef yaslandığı yerden ayrılmazken hiçbir şey demeden dümdüz bakmaya devam etti. Hoca Sedef'e baktı, daha sonra bize döndü ve topu ortaya atıp geri çekildi. Ecem topu kaptığı gibi oyunu başlattı fakat ben ortada kazık gibi durmaya devam ettim. Şuan gözlerim ne Nil'in ne de Fulya'nın üzerindeydi; doğrudan yere bakıyordum.

Bir kaç saniye sonra ayaklandım ve geri geri giderek Sedef'in tam yanında durdum. Açık yeşil gözleriyle bana baktığı an kollarını önünde birleştirmişti; beni görünce kollarını açtı ve arkasında birleştirdi. "Neden oynamıyorsun?" diye sordum ona doğru. "Sevmez misin voleybol?" Omuz silktiği an, "Pek ilgi alanım değil." diye mırıldandı. "Kendimi ortaya sokup beni tanımayan ve görmezden gelen insanlarla oyun oynamak prensibim de değil."

Kaşlarımı kaldırdığım an, "Belki de sorun sendedir." dedim pat diye. Gözleri anında bana döndü. "Kendini gizleyerek başkalarının seni fark etmesini bekleyemezsin Sedef." Sustuğu an daha fazla uzatmadan onu izlemeye devam ettim. İlk önce bakışlarını benden çekti, gözlerini kıstı ve geri bana döndüğü zaman, "Ama sen fark ettin." dedi.

O an ne diyeceğimi bilemedim. Tam ağzımı açıp bir şeyler söyleyecekken Sedef'in yanına, tam duvara bir top atıldı; hem de sertçe. Refleksle Sedef'in kolunu kavradım ve onu kendi tarafıma aldım. Başımı çevirip arkaya döndüğümde Fulya'nın doğrudan Sedef'e baktığını gördüm. Muhtemelen topu da Sedef'e o atmıştı. Bize sesini duyurmak için yüksek sesle, "Pardon." dedi. Ardından bana baktı ve omuz silkerek, "Yanlışlıkla attım." diye mırıldandı.

Bunu Sedef'i oyuna sokmak için yapmıştı. Şuan Fulya Sedef'e meydan okuyordu. Geri Sedef'e döndüğüm an kısık gözlerle Fulya'ya baktığını gördüm. Bir kaç saniye sonra aşağı eğilip topu aldı ve hiçbir şey demeden fileye doğru yürümeye başladı; bu sırada kolumdan tutup beni de yürütmeyi unutmadı.

Bu kez Sedef'in safındaydım. Sedef Fulya'ya meydan okurken bense Nil'in tam karşısına geçmiştim.

Sedef ve Fulya'nın arasında ne olabilir? Ve sizce Fulya mı yoksa Sedef mi?

12.12 (gxg) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin