3.8

158 20 14
                                    

Mutfağa geçer geçmez Fulya ellerindeki poşetleri masanın üzerine bıkarıp bana döndü ve  "Geçen yaptığın kurabiyelerden yapsana yine." dedi. Elimdeki poşetleri onun gibi masanın üzerine bıraktığım ona çatık kaşlarla bakmaya başladım.

Şuan benim evimde ikimiz beraberdik.

Ve yarın yılbaşıydı.

"Yapalım de. Yapsana ne?" dediğim zaman Fulya kendisini sandalyeye bıraktı ve "Poşetlerin hepsini ben taşıdım." diye mırıldandı. "Yoruldum. Hem sen daha iyi yapıyorsun." Poşetlerin hepsini tek tek açarken omuz silkerek, "Bana verseydin." dedim çocuk gibi. "Marketin ortasında yok ben taşıyacağım diye artistlenen sendin, ben değil." Ardından ona döndüm ve ellerimi belime yasladım. "Kalk hadi, kalk. Orada oturmaya mı geldin?"

Fulya bana bıkkın bir surat ifadesiyle baktığı zaman, "Susmayacaksın değil mi?" diye sordu.

Hevesle başımı salladım ve "İstediğimi alana kadar hayır." diye mırıldandım.

Fulya hafifçe güldüğü zaman, "Peki madem." dedi ve kollarını sıyırarak ayağa kalktı. Poşetin içindeki mazemeleri çıkarıp tezgaha koydum. Yumurtaları küçük bir kaba kırarken bileğimi Fulya'ya uzattım ve tokamı gösterip, "Saçlarımı toplasana." diye mırıldandım. Fulya kolumdan tokamı çekip aldı ve arkama geçip kıvırcık saçlarımı iki eliyle kavradı. Tokayla saçlarımı ensemden hafifçe toplarken, ellerini belime sarmadan hemen önce saçlarımın arasına küçük bir öpücük kondurdu.

"Bir planın var mı?" diye sordum kabın içine azar azar un eklerken. Fulya omzumdan yüzüme baktığı sırada, "Ne gibi?" diye sordu. Omuz silktim. "Yarın yılbaşı sonuçta." dedim düşünerek. "Gece bir planın var mı?" Fulya alayla gülümserken, "Bilmem. Bir planımız var mı?" diye sordu. Ani olarak elimi durdurdum ve ona baktım; "Bizim mi?" Fulya başını iki yana sallayarak bana baktığı zaman, "Beste benim senden başka bir işim yok." dedi. "Her seferinde sevgili olduğumuzu unutuyorsun. Sensiz ne gibi bir işim olabilir?"

"Belki arkadaşlarınla bir planın vardır diye dedim."

"Hiç kimseden önemli değilsin."

Belimdeki eliyle beraber tezgâhta birlikte yürürken elime bir çırpıcı aldım. "O zaman," diye mırıldandım. "Ne yapıyoruz?" Fulya hafifçe omuz silkerken saçlarımı diğer omzuma attı ve çenesini açıkta kalan omzuma yaslayıp dudaklarını büktü. "Bilmiyorum," dedi. "Bu geçirdiğimiz ilk yılbaşı. Dışarı da çıkabiliriz, evde de olabiliriz. Ev boş olacak mı?" Aniden bedenimi ona çevirmemle beraber yüzlerimiz yaklaşırken, "Ev boş mu olacak?" diye sordum. Fulya buna gülümserken, "Dünyanın en basit sorusunu sordum aslında." diye mırıldandı.

Omuz silktiğim zaman, "Muhtemelen boş olacak." dedim. "Annem bana bir şey söylemedi."

Ardından buzdolabına yönelmek için kollarından çıkmak istediğim zaman kaşlarını kaldırarak kollarını geri belime sardı ve bana bir adım daha yaklaştı. Kaşlarımı çatarak ona bakmaya devam ettiğim zaman tezgaha yaslı kolları, aniden belimi sıkıca kavradı ve açıkta kalan omzuma küçük öpücükler bırakmaya başladı. Şaşırmış bir surat ifadesiyle ellerimi omzuna sardığım zaman tenime değen küçük öpücükleri yüzünden hafifçe güldüm.

Küçük öpücükleri ilk önce boynumun her bir tarafında, ardından çenemde, yanağımda, şakaklarımda gezindikten hemen sonra dudağımın kenarına derin bir öpücük bıraktı. Ardından kısa bir süre duraksayıp dilini dudaklarında gezdirdi ve iki elini de belime sabitleyip aniden beni tezgaha oturttu; şaşkınlık dolu bir nida dudaklarımdan kaçarken bu onu gülümsetti. Beni bu kadar kolay kaldırması normal değildi.

Tezgahta oturmama rağmen yüzyüzeydik.

Eliyle boynumu kavradığı zaman yüzümü yüzüne doğru çekti ve o an dudaklarını dudaklarıma bastırdı. İlk önce tüy kadar hafif olan öpücükleri, benim sivri tırnaklarımı açıkta kalan tenine sürtmemle beraber sertleşirken diğer elini de bacaklarıma attı. Giydiğim eteğin boyu zaten kısaydı; şuan eteğim açılmış, bacaklarımın arasında da Fulya duruyorken, parmak uçları bacaklarımda gezindi.

Her günümü geçirdiğim bu mutfakta bir gün bizim sesimizin yankılanacağını hiç düşünmemiştim.

Tek bacağımı kaldırıp aniden beline sararken iki elimi de çenesine yasladım ve onu kendime doğru bastırdım. Ağzından kaçan mırıltı dudaklarımı aralamama sebep olurken artık birbirine değen tek şey dudaklarımız değil, aynı zaman da dilimizdi de. Bir kaç saniye sonra dudaklarımı benden ayırdığı zaman sulu öpücükleri köprücük kemiklerimde gezindi; parmak uçları yavaş yavaş bacak arama yükselirken kendimi kastım ve başımı geri atıp ona yer açtım.

"Fulya," dedim. "Kurabiyeler yanacak."

"Yanan sadece kurabiyeler değil." cümlesi kıkırdamama sebep olurken o, yüzünü boynuma gömdü ve ıslak öpücüklerini tenime bırakmaya devam etti.

O an mutfak kapısından bir ses yükseldi.

Bu Fulya'yı itmeme sebep olurken aniden yere atladım ve eteğimi dizlerime kadar çektim. Annem dalgın bir şekilde mutfağa girdiği an başını kaldırıp ilk bana daha sonra da Fulya'ya baktı ve kaşlarını kaldırarak, "Yine mi sen?" diye sordu. Araya girip uyarıcı bir ses tonuyla, "Anne!" diye mırıldandığım zaman bana baktı ve "Ne?" diye sordu. "Kötü bir şey demedim ki, sana da söyledim. Gelirken haber verin bari." Ardından fırına dikkatli baktığını gördüğüm zaman öne atılıp fırın kapağını açtım.

Yüzüme vuran sıcak duman yüzünden geri çekilirken Fulya, beni kolumdan tutup ayağa kaldırdı ve eline bir bez alıp fırından kurabiyeleri çıkardı. Üçümüz de kurabiyelere dikkatlice bakarken annem Fulya'nın yanına gelip, "Hani benim kızım beceriksiz, eli iş tutmayan, cahil birisi.." dedi ve parmak ucuyla kurabiyelerden birini eline aldı. "Sende mi öylesin kızım? Bunlar ne? Kurabiyeyi fırına verip ne yapıyordunuz acaba?"

Mercimeği fırına veriyorduk.

"Unutmuşuz." dedi Fulya. "Telefona bakıyorduk." Annem eliyle alnını sıvazladığı zaman başını iki yana salladı ve "Zarar ziyan oldu hepsi." diye mırıldandı. Ardından eliyle bizi kovup, "Hadi hadi, geçin içeri. Ben yaparım şimdi yeniden." diye mırıldandı. Fulya tam gidecekken, "Biz zaten dışarı çıkıyoruz anne." dedim. "Sen yap yarın yeriz beraber." Annem kolundaki saate bakıp bize döndüğü zaman, "Pardon?" diye sordu. "Bu saate ne dışarı çıkması Beste?"

"Anne saat daha on." dedim ona doğru. "Fulya'yla gideceğiz."

Annem başını hızla iki yana salladığı zaman, "Hayır." dedi. "Saat geç olmuş. Bu yılbaşını da evde kutla, n'olucak?"

"Ama söz verdim!"

"O zaman Fulya da bu gece bizde kalsın."

Dudaklarım hafifçe aralandığı zaman göz ucuyla Fulya'ya baktım. İlk önce şaşırdı, ardından durumu toparlamak adına hızlıca başını salladı ve "Olur," diye mırıldandı. "Olur kalırım."

"Güzel." dedi annem. "Beste sana uyumak için pijama falan verir, birlikte kardeş kardeş uyursunuz odasında. Yatağı büyük zaten."

Kardeş kardeş.

🥰

12.12 (gxg) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin