1.9

257 38 52
                                    

Oylamayı unutmayın.

Kıvırcık saçlarımı arkaya doğru itip seçtiğim banka otururken kulaklıklarımı düzelterek ellerimi kucağımda birleştirdim. Aslına bakılırsa bugün okula gitmemiştim, o yüzden şuan evin yakınındaki bir parkta oturmuş, sessizce şarkı dinleyerek düşünüyordum. En son yaşadığım olaydan sonra Ecem'in telefonlarını açmamış, gruba bile bakmamıştım fakat tüm mesajları üstten okumuştum. Ecem onlara her şeyi anlamıştı. Bu yüzden hepsi bana bir sürü mesaj atıyor, beni arayıp duruyorlardı. Bense sessiz kalmak dışında hiçbir şey yapmıyordum çünkü kafam karmakarışıktı.

Kulağımda çalan şarkıyla beraber gözlerimi kapatıp dizlerimi kendime çektim ve başımı da dizlerimin tam üzerine yasladım. Garipti. Daha düne kadar Fulya'nın bir adım arkasından yürüyor, ona kimliksiz bir şekilde mesajlar atıyor, onu uzaktan izliyordum. Şimdiyse onun tam yanı başında olma şansını kazanmıştım fakat kaybettiğim bir kişi daha vardı. Bu Sedef'ti. Kaybettiğim ama neden kaybettiğimi anlayamadığım Sedef. Ne arkadaşım, ne sevgilim, ne de sırdaşım olan Sedef.

Sedef'i bu denli tanımıyorken onu kaybetmek neden canımı sıkmıştı anlamamıştım fakat ben buydum.

Bir kelebek dâhi görsem onun yarını göremeyeceğini bildiğimden ona üzülürdüm. İçimden gelen buydu. O kelebeğe bir kaç saat içinde alışırdım. Kendimi değiştiremezdim evet ama yine de böyle olmaktan hoşlanmıyordum. Şimdiyse iki gündür hayatıma giren Sedef için üzülmem dışarıdan absürt dursa bile bana normal geliyordu çünkü onu tanıyordum. Aslında tek üzüldüğüm nokta Sedef değil, dün duyduklarım ve ne yapacağımı bir türlü bilemememdi. Sedef'e yalan söylemem ve bu yalan yüzünden onun bana bir yabancı olalım demesiydi.

Biz birbirimizi bile doğru dürüst tanımıyorken nasıl yabancı olacaktık ki?

Asla arada kalmış gibi hissetmiyordum fakat kimseyi kaybetmek de istemiyordum.

Birini kazanmak için başkasını üzmek istemiyordum.

Zaten ne tür bir olayın içinde olduğumu daha ben bile anlamamıştım. Ecem her ne kadar benim ikisiyle de arkadaş anlamında konuşmadığımı iddia etse bile ben kendimi biliyordum. Ben Fulya'ya aittim. Ben en başından beri onu seviyordum. Ama yine de içimde garip bir boşluk vardı ve ben bu boşluğun ne olduğunu çözememiştim. Ben tam bunları düşünürken bir anda yanıma birileri oturdu ve o an düşündüklerim zihnimden kayboldu. Kapalı gözlerimi yavaşça araladığım zaman başımı yanıma oturan kişiyi görmek için çevirdim.

Bu Sedef'ti.

Doğru ya, Sedef'le evlerimiz çok yakındı.

Ellerinde resim defterleri, kurşun kalemler, boynunda asılı olan o lacivert kulaklığı ve alttan at kuyruğu yapmış o soğuk sarı saçları. Şuan tam yanıma oturmuş sağ eliyle resim defterine bir şeyler karalarken sol elini kapşonlusunun cebine sıkıştırmıştı. Ben kısık gözlerle ona bakarken o, bana bakmak yerine sessiz sedasız resmiyle ilgileniyor ve sanki benim yanıma oturmamış gibi davranıyordu. Dudaklarımı konuşmak için araladım ve "Uzakta olmak istediğin kişiye fazla yakınsın." diye mırıldandım.

Bu onun resim yapan elini yavaşlatırken tamamen durdurmaya yetmedi. Bana bakmadan, "Olur öyle." dedi ve devam etti. "Bazen söylediklerimiz ve yaptıklarımız üst üste düşmüyor Beste." Bana döndü. "Öyle değil mi?" Kahve konusuna atıfta bulunuyordu. "O aniden gelişen bir şeydi." dedim kendimi açıklamaya çalışarak. Bu okulda yaşadığımız o olaydan sonra konuştuğumuz ilk andı. "Haklısın, sana işim var derken Fulya'yla olduğumu söylemeliydim fakat o an bunu düşünemedim. Yine de bu aramıza koca bir duvar örmen için yeterli bir sebep değil çünkü gerçekten de işim vardı."

12.12 (gxg) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin