"Senin gerçekten de hiçbir yerde şansın yok Beste. Benim de maşallah dediğim bir gün bile sürmedi. Benim mi gözüm değdi acaba?"
Ecem'le birlikte az önce Sedef'le oturduğumuz bankta otururken Ecem'in söylediğine karşılık hafifçe gülümsedim; artık herkes yavaş yavaş okuldan çıkmaya, bahçeye doluşmaya başlamıştı ve biz, şuan burada oturmuş benim durumumu konuşuyorduk.
Açıkçası beni şaşırtan şey Sedef'in bana karşı olan hissleriydi. Ecem ısrarla bunun göz önünde olduğunu savunuyor, sadece benim anlamadığımı söylüyordu oysa Sedef, her şeyden öte bana karşı iyi bir arkadaştı. Aramızda onunla hiçbir şekilde böyle bir konuşma geçmemişti, üstelik benim Fulya'ya karşı olan hisslerimi ilk bilen kişilerden birisi de oydu; bana hiçbir zaman ne kendi hisslerini söylemiş, ne de benim Fulya'ya olan hisslerime bir şey söylememişti.
Bana anlamsız geliyordu. Eğer içinde biriken sevgi bu kadar büyükse bunu gizlemeyi nasıl başarmıştı?
"Nasıl hissediyorsun şuan?" diye sordu Ecem bana doğru. Dudaklarımı büzerek omuz silktim; içim Fulya'nın benimle bir inat uğruna koştuğuna inanmıyordu. Bu bir hiss miydi, yoksa onu sevdiğim için kabul mü etmek istemiyordum bilmiyordum. Fakat bir yanımda Sedef adına buruktu; söylediklerini düşünüyor ve aklımda tartıyordum. Ben ona bir daha nasıl arkadaş gözüyle bakıp yanında rahat olacaktım? Nasıl eskisi gibi davranacaktım ona? Yüzüme vurduğu önce itiraftan sonra yanında nasıl gezecektim?
İki kişiyi aynı anda kaybetmiş gibi hissediyordum.
"Bilmiyorum." dedim Ecem'e. "Fulya birazdan çıkıp beni burada görecek. Bahçede buluşacağız diye konuşmuştuk." Ellerimle yüzümü kapattım. "Ne yapacağımı ve ne diyeceğimi bilmiyorum." Ecem elini hafifçe sırtımda gezdirirken, "İçinden ne geliyorsa onu yap Beste." dedi. Böyle durumlarda bana akıl vermekten hoşlanmazdı, içimden ne gelirse onu yapmam gerektiğini söylerdi. "Konuşmaya devam etmek istiyorsan konuş, konuşmak istemiyorsan da konuşma. Ben sana bunu yap onu yap diyemem." Başımı omzuma yatırdım ve ne yapmam gerektiğini düşündüm. "Ama fikrimi soracak olursan ondan hesap sormalısın. Sedef meselesini sonra düşünürüz, önceliğin Fulya."
Önceliğin Fulya.
Derin bir nefes alıp okul kapısına bakarken bir kaç saniye sonra Fulya, küçük adımlarla merdivenleri inmeye ve bir yandan da gözleriyle beni aramaya başladı. O an ne ayağa kalkıp ona kendimi gösterdim ne de oradan çekip gittim. Fulya'ysa bir kaç saniye sonra beni gördü ve o an gözgöze geldik; yaptığı her şeyin yalan olduğunu bilmeme rağmen bana baktığı an kalbim, eskisi gibi hızla atmaya başladı. Hafifçe gülümsediği an ben hiçbir şey yapmadan ona bakmaya devam ettim; Fulya büyük adımlar atarak yanıma adımladı ve Ecem bunu fark edip yanımdan yavaşça kalktı.
"Ne istersen onu yap Beste." dedi bir kez daha. "Kim ne düşünür umurunda olmasın." Bense ona cevap bile vermedim. Çünkü gerçekten de hisslerimin karmakarışık olduğunu, şuan hiçbir şey yapmak istemediğimi ama bir şeyler yapmaya zorunlu olduğumu hissediyordum. Fulya yanıma vardığı zaman Ecem'in kalktığı yere oturdu. Yüzümden ve ona bakmamamdan anlamış olacak ki, "Ne oldu?" diye sordu bana. "Neden suratsızsın?" Aynı şekilde düz bakışlarla ona döndüğüm zaman, "Suratsız mıyım?" diye sordum. Fulya bana karşılık olarak düşünceli bir yüz ifadesiyle başını olumlu anlamda salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
12.12 (gxg)
ChickLit"Her tarihin bir anlamı vardır. Her tarih bir anlam taşır." 12.12.21 yuri 1