Odamın içinde dört dönerken sol elimi belime, sağ elimi de kıvırcık saçlarımın içine daldırdım ve başımı kaldırıp odamın içine bir kez daha göz gezdirmeye başladım. Yatağımın üzerindeki küçük yastıkları bir kez daha düzelttim, perdemi biraz daha açtım ve çalışma masamı iyice düzene saldım. Çünkü yaklaşık on beş dakika sonra Fulya beni görüntülü arayacak, bana konu anlatacaktı ve ben eve geldiğimden beri deli gibi odamı düzenliyor, sanki odaya çok göz gezdirecekmiş gibi her yeri düzene sokmaya çalışıyordum.
Son olarak aynanın karşısına geçtiğim zaman kıvırcık saçlarımı tek hamlede dağınık bir topuz yapıp bir kaç tutamını da yüzüme döktüğüm zaman aynaya iyice yaklaştım ve parmak uçlarımı yüzümdeki çillerin üzerine koydum. Aslında çillerimi hiçbir zaman kapatmamıştım fakat hep onlara kafamı takmıştım. Benim derdim kendimleydi; kabarık saçlarımla, göze batan çillerimle, vücudumla, gözlerimle, burnumla.. tamamen bedenimle. Ne olursa olsun aynaya baktığım zaman kendimi tam anlamıyla güzel hissetmiyordum.
Çevrem bana güzel olmuşsun derken bile onlara inanmıyordum. Herkes saçlarıma imreniyorken ben saçlarımı sevmiyordum. Diğer kızlar kendilerine sahte çiller yaparken ben onların üzerini kapatmayı düşünüyordum. Zayıf olduklarımı söyledikleri zaman ben, buna inanmıyor, sürekli tartıya çıkıyordum. Bu bir takıntı mıydı bilmiyordum ama ben, küçüklükten beri kendime yeterli gelememiştim ve benim de en büyük sorunum buydu. Bunu çözmek benim için çok zor; kendisini sevmeyen bir insan için bu imkansızdı.
Elime aldığım en hafif nemlendiriciyi hem yanaklarıma hem de dudaklarıma dokundurduğum zaman ellerimle onları yaymaya başladım. Bir kaç dakika daha ayna karşısında oyalanırken aniden telefonumun sesi tüm odaya yayıldı ve o an kalbim hızla çarpmaya başladı çünkü daha ekrana bakmadan bile beni kimin aradığını biliyordum.
Fulya kişisi sizi görüntülü arıyor...
Bir kaç ay önce ben Fulya hastayken onu anonim olarak aramıştım ve o da açmıştı.
Masamın önündeki sandalyeye oturup telefonumu duvara yasladım ve derin bir nefes alıp aramayı tek hamlede açtım. Gözlerimi ekrana çevirdiğim zaman görüş açıma Fulya girdi. Üstünde siyah bir askılı, altındaysa klasik, kısa bir ev şortu vardı. Uzun siyah saçları her zamanki gibi açıktı ve omuzundan beline doğru süzülüyordu. Gözlerinde hiç görmediğim bir gözlük vardı, bunu süs olsun diye taktığına eminken o, siyaha boyadığı uzun sivri tırnaklarını gözlüğünün kenarına yerleştirerek bana kısık gözlerle bakıyordu. Şuan gördüğüm kadarıyla odasının duvarları plaklarla, şarkı albümleriyle, fotoğraflarla doluydu ve duvarına kocaman bir elektronik gitar asılıydı.
Ben onu incelerken o, "Topuz yapmışsın saçlarını." diye mırıldandı. "Yakışmış sana." Ardından gözlüğünü orta parmağıyla burnunun dibine doğru bastırıp ekrana yakınlaştı ve pür dikkat suratımı inceleyip, "Dudakların ve yanakların da her zamankinden daha kırmızı." diye mırıldandı. Her şeyi nasıl bu kadar çabuk anlayabiliyordu? Başımı hafifçe sallarken, "Öyle mi?" diye sordum sanki bilmiyormuş gibi. "Odam sıcak biraz. Yanaklarım ondan kızarmıştır." Ona senin için hazırlandım diyemedim. Fulya bıyık altı gülerken sandalyesine yaslandı ve "Hep yapsana sen böyle." dedi.
Boğazımı temizledim ve kaşlarımla odasını göstererek, "Gitar mı çalıyorsun?" diye mırıldandım. Başını gitarına çevirdiği zaman, "Evet." dedi. "Bir zamanlar çalıyordum. Şuan pek hatırlamıyorum çünkü çalmayı bıraktım." Onaylar gibi bir ses çıkardığım zaman test kitaplarımı masaya koymaya başlamıştım bile. "Şarkıları çok seviyorsun galiba. Her yer şarkı albümü duvarında." dedim ve kendime de bir kalem seçtim. Fulya omuz silkerken, "Şarkıları kim sevmez ki Beste?" diye sordu. "Herkes ne kadar seviyorsa, ben de o kadar seviyorum." Ardından durdu ve kısa bir süre susup devam etti. "Belki mezuniyete gitarımı getiririm."
Gözlerim anında parladığı zaman, "Gelecek misin?" dedim saf bir heyecanla. Fulya başını onaylar anlamda salladı ve "Kıvırcık bir hanımefendiden davet aldım." dedi. "Geleceğim. Ama çok kalacağıma söz veremiyorum." Dilimi dudaklarımda gezdirip bakışlarımı kaçırdığım zaman test kitabımı açtım ve "Ben bunları çözdüm." dedim konuyu değiştirmek için. Şuan kafam burada değildi ama çokta heyecanlı gözükmek istemiyordum. Fulya kolundaki toka sayesinde saçlarını yukarıdan at kuyruğu toplarken bir yandan da eline bir kitap aldı ve kitabını sayfalamaya başladı.
(At kuyruğu. Eylem. Eylem Kaya.)
"Şimdi," dedi ve gözlüğünü bir kez daha düzeltti ve bana alttan alttan bakmaya başladı. "Anlamadığın soruları bugün okulda biraz çalıştırdım sana. O yüzden bence başka bir konuya daha geçmeliyiz. Bugün tarih dersin vardı öyle değil mi?" Başımı onaylar gibi salladım. "Tamam o zaman. Sen bugünün konusunu bul ve sorularını çöz. Ben de burada matematik çözeceğim. Sonra soruları kontrol edip son bir kez daha birbirimize anlatırız, olur mu?" Söylediğine karşılık sadece kafamı bir kez daha salladım ve test kitabından söylediği konuyu bulmaya başladım.
Dakikalarımız sessizce, karşılıklı soru çözmekle geçti. Bu ders çalışma olayını başlattığımız zaman bu kadar ileri gideceğimizi hiç düşünmemiştim bile. Sadece bir kaç gün ders çalışır, sonra da aramızdaki iletişimi keseriz diye düşünmüştüm ama Fulya, benimle konuşmayı kesmemişti ve bu halimden hiç şikayetçi değildim. Bazen bana gece yarısı matematik soruları atıyor, bunları detaylı çözsene kıvırcık, diyordu. Bazense tarih testleri atıyor, bunları yapıp yarın yanıma gel diyordu ve ben, saat kaç olursa olsun dediğini yapıyordum; artık anlamıştım, o geceleri uyuyamıyordu. Aklını da böyle dağıtmaya çalışıyordu.
Saatlerce kaçamak bakışlarla birbirimize bakarak karşılıklı soru çözdük.
Artık bu benim üçüncü kahvemdi. Topuz yaptığım kıvırcık saçlarım dağılmış, yüzüme dökülmüştü; bu yüzden onları açık bırakmış, yeniden test çözmeye odaklanmıştım. Bir kaç saniye sonra tek elimi başıma yaslayıp telefon ekranına baktığım zaman Fulya'nın pür dikkat beni izlediğini fark ettim. Bende bakışlarımı çakırmadan ona baktığım zaman Fulya da aramanın başında topladığı saçlarını açmış, gözlüğünü çıkarmıştı. Simsiyah saçları omuzlarından dökülürken, ellerini göğüsünde birleştirmiş kısık gözlerle beni izliyordu.
"Seni buldum." dedi en sonunda. Düşünceliydi. Ben kafa karışıklığıyla ona bakarken, kafasını hafifçe eğdi ve devam etti. "Aylar önce bana anonim olarak yazan, kendisini bana B diye kaydettiren sensin." Bir kaç saniye ne dediğini idrak edememiştim. "Kafan o kadar karışmıştı ki bana gerçek numaranı vermek yerine anonim numaranı verdin Beste."
Wattpad'in Türkiye'de kapanmasına rağmen ben bölüm atmaya devam edeceğim çünkü aranızda bir kaç kişinin de bildiği gibi ben Türkiye'de yaşamıyorum. Umuyorum ki wattpad geri açıldığı zaman bölümleri keyifle okursunuz. Görüşmek üzere.<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
12.12 (gxg)
ChickLit"Her tarihin bir anlamı vardır. Her tarih bir anlam taşır." 12.12.21 yuri 1