Beste: Selam Sedef
Beste: Evet, kahve sözünü hatırlıyorum
Beste: Seni bıraktık bekletsem sorun olur mu? İşim var da
"Bunun yarısı nerde Kıvırcık? Yedin mi diğer soruları, bu nasıl test kağıtı?" Fulya soruları bir bir incelerken ben, onun önündeki sırada ters oturup onu izliyor ve dinliyordum. "Ben sana bu konuyu anlatmadım mı? Nerede benim emeklerim?" Elindeki kalemle yanlış sorulara çizikler atarken bir yandan da benimle konuşuyordu ve ben ellerimi sıranın üstünde birleştirmiş, tüm dikkatimi ona vermiştim. Birdenbire, "Anlatmadın." dedim tek nefeste. Fulya simsiyah gözlerini gözlerime çevirdiği an alttan alttan bana baktı; saçları gözünün üstüne düşüyordu fakat o an cesaretimi toplayıp saçlarını kulaklarının arkasına sıkıştıramadım.
Bana ters ters bakarken ona gülümsümekle yetindim.
"Sen anlamamışsındır." dedi burnunun dikine giderek. "Ben iyi bir öğretmenim. Ama görünüşe göre sen iyi bir öğrenci değilsin. Soruların hepsi yanlış Beste. Yeniden öğrenmen ve öğretmem gerekecek." Gözlerimi bir kaç kez kırptığım zaman Fulya, kendi defterini önüme itti ve elleriyle defterimi gösterip, "Al gözün defter görsün, iyi bir öğrenci nasıl olurmuş gör ve öğren." dedi. Sesimi çıkarmadan kalemi kavrayıp defterini önüme çekiğim zaman zaten bu soruların doğru olduğunu biliyordum çünkü hepsini ben yapmıştım.
Yine de şaşırmış gibi kalemi hareket ettirerek tüm sorulara doğru olduğunu bildirirmişcesine bir kaç çizik attım ve kaşlarımı kaldırarak kahve gözlerimi ona çevirdim. Şuan ona demin bana baktığı gibi alttan alttan baktığım için kıvırcık saçlarım tüm görüş alanımı kaplamış durumdaydı fakat onları gözümün önünden çekmedim. "Bu kadarını ben de beklemiyordum." dedim absürt bir şaşkınlıkla. Şuan tamamen oynuyordum. "Bu benim eserim ama farkındasın değil mi? Sana bu dersleri anlatan bendim." Fulya buna yarım ağız gülüp uzun parmaklarını bana yaklaştırıp saçlarımı gözümün önünden çekti ve o an kalbim büyük bir hızla atmaya başladı.
"Ne sandın? Öğreten sensin ama anlayan da benim, kıvırcık." dedi büyük bir egoyla. "Bana yapamazsın de ve otur izle demiştim, öyle değil mi?" Ellerini saçlarımdan tam çekeceği an sınıf kapısı açıldı ve Fulya'nın gözleri bir anlığına kapıya döndü. Bende başımı çevirip sınıf kapısına baktığım zaman gelenin Sedef olduğunu gördüm. Elinde iki kahve bardağı vardı. Altın sarısı saçları omuzlarından süzülürken, bakışları bizim üzerimizdeydi. Bir kaç saniye bana, Fulya'ya ve önümüzde duran defterlere baktı. Hiçbir şey demeden botlarını yere vura vura yanımıza geldi ve kahve bardağının birini benim, diğerini de Fulya'nın önüne koydu.
Bunları muhtemelen bizim için almıştı ama şuan benim ve Fulya'nın önüne koyuyordu. O an kendimi suçlu hissettim. Bu bir seçimdi. Ve ben Fulya'yı seçmiştim. Fakat yine de bizim için aldığı kahve bardaklarını benim ve Fulya'nın önüne koyması duraklamama sebep olmuştu.
Dilim tutulmuş gibi hiçbir şey demezken Fulya düz bakışlarla Sedef'in koyduğu kahve bardağını izlemeye başladı. Sedef bana dâhi bakmadan kahve bardaklarını sıraya bıraktığı zaman Fulya'nın dudağının kenarı hafifçe kıvrıldı. Sedef tam arkasını dönüp gideceği zaman Fulya, "Sağol." dedi yarım bir ağızla. "Fakat şovunu bana yapmana gerek yok Sedef. Al kahveni kiminle içiyorsan iç, senin kahveni içecek değilim." Sedef yere diktiğini bakışlarını yerden kaldırdığı zaman ilk önce bana baktı. Ardından döndü ve "Kalsın." dedi Fulya'ya. "İçine zehir atmadım merak etme. Henüz o kadar canileşmedim." Fulya gülümsediği zaman bacaklarını stres olmuş gibi titretmeye başladı ve "Henüz o kadar benden nefret etmiyorsun herhalde, öyle değil mi?" diye sordu.
Dizleri dizlerime değiyordu.
Sedef bu sorunun karşısında Fulya'ya doğru, "Ediyorum." dedi. O an gözlerimi Fulya'ya çevirdim. Buz gibi yüzünde bir mimik bile oynamadı fakat bakışlarında bir durgunluk sezdim. "Nefrette bir duygu." dedi Fulya. "En azından duyguların varmış Sedef." Sedef buna karşılık başını salladığı an, "Var Fulya." dedi. "Bende bir sürü duygu var ama en kötülerini sana besliyorum." Fulya bu sefer tüm dişlerini göstererek gülümsedi fakat dizi dizime değdiği için titrediğini bir ben fark ettim. "En azından bana bir duygu besliyorsun." dedi. "Ben senden nefret bile edemiyorum Sedef. Öyle düşün."
"Buna sevindim." dedi Sedef. Ardından önümüze bıraktığı kahve bardaklarını kaşlarıyla göstererek, "Afiyet olsun." dedi. Tam o an Fulya masanın üstünde duran iki kahveyi de tek hamlede sakince elinin tersiyle itti. Kahve bardakları yerle buluşunca defterlerimiz dahil her yer kahve oldu fakat ben kıpırdamadım. Fulya bana kısa bir bakış atıp ayağa kalktı ve Sedef'e bakmadan odadan ayrıldı. O an arafta kaldım; Fulya'nın peşinden gitmek istedim, Sedef'in yanında kalmak istedim, hangini yapmam gerektiğini bilemedim ve oturduğum sıradan ayağa kalkamadım. Sedef yere dökülen kahve damlalarını izlerken gözlerini az önce Fulya'nın çıktığı kapıya çevirdi ve en sonunda bana baktı.
O an beni Fulya için mi beklettin, demesini bekledim ondan. İşin bu mu, demesini bekledim. Yalancısın Beste, demesini bekledim. Oysa sıraların arasından geçti ve kendi sırasına oturup kulaklıklarını çıkararak ellerini hırkasının cebine sokup gözlerini bir noktaya sabitleyerek şarkı dinlemeye başladı. Dayanamadım ve ayağa kalkıp onun yanına ilerledim. "Özür dilerim Sedef." dedim ona doğru. "Sana Fulya'yla beraber ders çalıştığımı söylemeliydim." Sedef bana cevap vermedi. Ben yine de susmadım ve "Seninle kahve içmek isterdim ama Fulya'ya söz vermiştim. Sadece ders çalışıyoruz."
"Bana da vermiştin."
"Ama bu sözü bugün tutacağımızı bilmiyordum." dedim hemen. "Ben sadece.."
"Söyleyebilirdin."
"Biliyorum. Biz.."
"Umurumda değil Beste." dedi Sedef sertçe. Sözümü kestiği için susmak zorunda kaldım. "Açıklama yapma bana. Sormadım. Sorunca söylersin."
O an olduğum yerde ayaklarım buz kesti. Gözlerimi bir kaç kez kırpıştırdım ve saçlarımı kulaklarımın arasına sıkıştırarak, "Peki." dedim sadece. İki saniye içinde genzim yanmaya başlamıştı. "Nasıl istiyorsan. Ben sadece kendimi açıklamak istedim. Yanlış anlaşılma olmaması için." Sedef bana buz gibi gözlerle bakıp, "Yapma." dedi. "Açıklama da yapma, yanlış anlamadım, anlasam bile bu hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Biz arkadaş bile değilken ince detayları düşünme. Bu kendine yazık olur." Kuruyan dudaklarımı dilimde gezdirirken, "Arkadaş bile olmadığını düşündüğüm insanlarla kahve içme o zaman Sedef." dedim. Şuan sinirli olduğunu anlıyordum fakat sinirini benden çıkmasına izin vermezdim. "Sinirine veriyorum bunları. Sonra konuşuruz."
"Konuşmayalım." dedi Sedef ve o an gözlerimi Sedef'e diktim. "Mümkünse koridorda birbirimizi görünce bile birbirimize bakmayalım Beste. Bunu istemiyorum. Ne arkadaş olmak, ne konuşmak, ne görüşmek.. Hiçbirini istemiyorum. Eskiden nasıl yabancıydıysak, şimdi de öyle olalım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
12.12 (gxg)
ChickLit"Her tarihin bir anlamı vardır. Her tarih bir anlam taşır." 12.12.21 yuri 1