"ee hadi o zaman." Çayan'da kavga çıksın, bu iki kız kendilerine saldırsın istiyordu ama herşey istemekle olmuyordu. Kızlar planlarının işe yaradığını görmenin mutluluğuyla, işe daha çok abartmış artık gülmekte yarılma kıvamına gelmişlerdi. Uras ve baran aynı anda hareket edip yürümeye başlamışlardı. Çayan'da komedinin tek bir anını dahi kaçırmak istemediği için arkadaşlarıyla beraber yürüyordu. Kızlar dört köşe olmuş, çıkacak kavgayı ardından gelecek öpücüğü onun ardındansa bütün okula dedikodu olup nasıl havalanacaklarını düşünüyorlardı. Allah'a şükürler olsun yıllardır çalışıp didindiler. Neden? Bir yakışıklı, kaslı, havalı bebe için. Boşuna dememişler sabreden derviş muradına ermiş. Eliz ve irem emindi bu iş olmuştu. Eliz kendini hazırlamış, baran onlara doğru gelip yumruğu çaktığında, yalanda 'ay n'apıyosun? Saçmalama, sanane' diye çemkirecek ve o arada baran susturmak için dudaklarına yapışacaktı. Tabiki yapacaktı. Irem'de arkadaşıyla aynı düşünceler içinde bekliyordu. Bu sefer tutmuştu.
-"ha, nasıl ya?"
-"oha, saçmalama. Şaka." Eliz gözlerinin yuvasından çıkacağını umursamadan, dahada açmıştı. Şimdi bu ukala dümbelekleri kendilerine yüz vermeden yanlarından geçip gitmişmiydi? Nasıl yani? Nerede kavga? Eliz artık çıldırmak üzereydi. Şimdi gidecek, o baran adisini alacak, zorla getirecek ve kavga ettirtecekti.
-"hayırdır kızlar? N'oldu?"
-"fazla merak iyi değildir. Bu merakla ilgili atalarımız ne engin laflar söylemişler bilirmisiniz?" Eliz karşısındaki çocuklara sinirle bakıyordu. Sanki onlar yüzünden baran ve uras yanlarında durmamış gibiydi. Çocuklara ters cevaplar verirkende umursamıyordu. Onları bir mendil gibi kullanıp atmakta hiç canını sıkmıyordu. Zaten amaçları bu çocukların dayak yemesini sağlamaktı. Her ne kadar Erol Taş havasında, kötüyüm ben kötüyüm diye takılıyor olsalarda iyiler kazanmıştı. Ama saçma olan iyilerin hep kaybetmesi gerekirdi.
-"ya bırak allasen, gidelim ya." Eliz irem'i konuşmaması için uyarmış, kolundan çekiyordu ama irem zaten konuşmuyordu. Misafirlikte çikolata uzatılan çocuğa hemen annesinin 'o yemez teyzesi' demesi gibiydi eliz. Bazen irem bile düşünüyordu, eliz'miydi annesi?
-"iyide zaten konuşmadımki."
-"irem'cim önceden arada sırada, şimdi ise sürekli salak olduğunu düşünüyorum. Safcım oradan uzaklaşmak için numaraydı. Zaten planımız tutmamış, sap gibi kalmışız hala konuşuyorsun. Ya konuşturma beni irem ya."
Eliz'in üşenmeden, yorulmadan söylediği sözler dinlerken irem'i yormuştu.
-"e daha ne konuşasın mübarek?" Eliz içinde planının tutmayışının acısını yaşıyordu. Oysaki dizilerde kızlar yapıyor, erkekler yiyordu. Nerde yanlış vardı?
~~~~
-"lan o değilde nasıl anladınız lan?" Mahşerin üç atlısı, çayan, baran ve uras gülmekten gözlerinden yaş geliyordu.
-"lan onlar giderken biz dönüyorduk oğlum. Akılları sıra bizleri kıskandırıp, dikkat çekecekler. Biz umursamayınca eliz cadısı nasıl irem'i aldı götürdü."
Üç erkekte kızların o yüz şekillerini görmüş ve iyice akıllarına kazımışlardı. Cin olmadan adam çarpmanın resmini çizebilirlerdi artık.
-"valla bir ara eller yumruk felan oldu, ben dedim tamam, kesin kavga var." Çayan konuyu deşiyor, gülmek için biraz daha malzeme arıyordu.
-" lan yok, ne kavgası? Iyi oldu o küçük cadılara. Kiminle dans ettiklerini bilsinler." Baran'ın sürekli 'cadı' diye hitap ettiği kızlar aslında tam bir cadıydı ama farkında değillerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKI FISILDA
RomanceBizim hikayemizde de sert, yakışıklı çocuklarımız var.. zaten bizdende başka türlüsüne kafayı takmamız beklenemez. Biz kimmiyiz? Tipik tür kızı.. Trip atmak için fırsat bekleyen, namuslu görünmek için yakışıklı bebeleri elinin tersiyle itin kızlarda...