Eliz bütün gece uyuyamamış, hayatını düşünmüştü. 'Neden ben?' Demek istemiyordu ama elinde değildi işte. İnsan ister istemez düşnüyordu. Hayatında bir çok eksik vardı ve neresinden tutup düzeltmeye çalışsa elinde kalıyordu. Ne boş bardak, ne de dolu bardak kabul ediyordu. Aslında eliz gidenlerin arkasından üzülmüyordu. Yanında kalanların, gidenleri uğurlayamadığı için üzülüyordu. Hayat zor değil, yaşanması zordu! Kimse kendisini anlamıyor, sürekli gülüyor diye mutlu sanıyorlardı. Belki mutluydu bilmiyor ama, işte bilmemezlik yoruyordu. Hayat kısa, kuşlar uçuyor. Eliz bütün gece düşünmüş, uyuyamamıştı. Uyuyamadığı gecelerde her zamanki gibi Ahmet Kaya yoldaşı olmuştu. Sabah yatağından uykusuz, yorgun kalktığında dahi gece düşündüklerini düşünüyordu. Her zaman, sürekli düşünen biri değildi ama taktımıda takıyordu. Sessizce çantasını alıp evden çıktığında, yaz mevsimi olmasına rağmen sabahın ayaz'ı yüzüne vuruyordu. İrem kendisini çok bekletmeden gelmiş, koluna girmişti bile.
-"günaydın beybisi"
-"sanada" eliz'in isteksizce gülümsemesi, konuyu uzatmaması irem'in dikkatini çekmişti.
-"n'oldu?" Eliz konuşmaya bile üşeniyordu. Sadece omuzunu silkip cevap vermedi. Ama tabiki irem peşini bırakmazdı.
-"numara yapma bana, doğruyu söyle." Eliz böyle zamanlarda çileden çıkıyordu. Sormayın! Zaten diyecekleri tek şey 'takma' demek. Başkaları takma dedimi sanki herşey düzeliyordu. Eliz kendi üzülür, kendi sorunlarını içinde hallederdi. Farkındaydı genç kız, kimin zor gününde yaninda olsa, yardım etmeye çalışsa kendi zor gününde kimse etrafında olmuyordu. Bazen 'nasılsın' bile diyemiyorlardı. Eliz herzaman kestirilip atılan, kırılmaz o sanılan insanlardan oldu.
-"her zamanki hallar, boşver." Irem kafasını sallayıp arkadaşının üzerine gitmedi. Hayret (!) Eliz'de buna hiç şaşırmadı. Zaten daha öncede kimse kendisini ilgiden bunaltmamış, olmazsa olmaz dememişti. Eliz kafasındaki düşüncelerle okula nasıl geldiğini bilmedi. Masada oturan baran bile dikkatini çekmedi. Şuan kopmuş, olmak için ordaydı. Zaten üzgünken kimse eliz'e yetmiyordu, yetemiyordu. Şuan belki baran'da yetmezdi.
-"aa eloş bak, baran'lar orda." Eliz zaten görmüştü.
-" sen git istersen."
-"yok, sen yoksan bende gitmem" Irem'in bu masum sözleri bile sinirlerini bozuyordu. Neden göbekleri birmi kesilmişti. İsterse gidebilirdi. Şuan itiraz edip konuyu uzatmaya hiç niyeti yoktu. Derslerde sadece önündeki defteri karalamış, dinlememişti. Hocası oyun öğret dediğinde bahanelerini öne sürüp kalkmamıştı. İrem'de arkadaşındaki değişikliğin farkında üzerine gitmemişti.
-"hadi kalk aşağı inelim." İrem çantasını almış eliz'in kalkmasını bekliyordu. Arkadaşıda yerinden kalkınca, ikisi kol kola aşağı inmişti. Baran, uras ve çayan'ı görememişler, zaten çokda bakınmamışlardı.
-"bak, sana ne aldım" irem elinde en az on tane çikolatayla arkadaşına bakıyordu. Bu eliz'i mutlu ederdi.
-"ooo, harika" eliz hemen elindekilerden birini alıp açmıştı bile. Yerken bir tedirgin olmadıda değil. Bekledi, şimdi baran gelir, elimden alır yer diye ama olmadı. Her zamanda olmuyordu zaten.
-" yavaş, yavaşmı yesem acaba?"
-" neden be?" İrem neden yavaş, yavaş yediğini anlamıyordu. Normalde hayvan gibi dalardı eliz.
-"belki baran gelir elimden alır yer."
-"haa bekle, gelir." Eliz ters ters arkadaşına bakmış, gözlerini fazla abartılı bir şekilde devirerek çikolatasını yemeye koyulmuştu. Biri bitince araya mesafe koymadan diğerini açıp yiyordu. Çikolata candır ama eliz en son diyetteydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKI FISILDA
RomansBizim hikayemizde de sert, yakışıklı çocuklarımız var.. zaten bizdende başka türlüsüne kafayı takmamız beklenemez. Biz kimmiyiz? Tipik tür kızı.. Trip atmak için fırsat bekleyen, namuslu görünmek için yakışıklı bebeleri elinin tersiyle itin kızlarda...