Baran eliz'in kafasını kendisine çevirmiş sertçe bakıyordu.
-"baran, n'oldu? Bu saatte gelinirmi?" Eliz korkak gözlerle etrafına bakıyor, bir taraftanda baran'a odaklanmaya çalışıyordu. Şimdi mahallenin dedikoducusu görse yarın annesine soracaklardı.
Resmen 'millet ne der" diye yaşıyorlardı.
-" demek en son verdiğinizde benim gibi konuşuyordu öylemi eliz hanım? Ben seni, o piçi ne yaparım biliyormusun?"
Eliz'in keyfi şimdi yerine geliyordu. Demek kıskançlık çanları çalıyor, hatta çalmıyor sağır ediyordu. Bu iyi birşeydi. Biraz teknik hatalar olsada; atalarımız işi biliyordu. Kesinlikle kıskandırmak, kaçmak işe yarıyordu. Ne tatlı atalarımız var işi gücü bırakmış ilişki, uçkuru derdine düşmüşler.
-"hah, hiçbir halt yapamazsın." Eliz şuan korksada diklenecekti. Baran'ı çileden çıkaracak, aşkını, kendisini sevdiğini itiraf ettirecekti. Tabi seviyorsa! Eliz'in gıcık oyunuyla daha sinirlenen baran, sertçe çenesini dahada kavramıştı. Bu kadarı fazlaydı.
-"senin karşında kız arkadaşın yok. Bana bak, seni döverim. Eliz, benimle oynama, benim yanımda başka bir erkeğin adıni ağzına alma tamammı?" Baran sakin sakin konuşuyordu ama sözlerinden ateş çıkıyordu. Şuan sadistçe bir zevk alıyordu eliz. Baran'ı kızdırmak kesinlikle hoşuna gitmişti.
-"yok ya, dövemezsin. Hem sanane. Sen neden karışıyorsun baran? Sürekli kızıyorsun, engel koyuyorsun neden? Hangi hakla, hangi sıfatla?" Baran eliz'in çenesini sakince bıraktı. Doğru söylüyordu; çünkü hangi hakla olduğunu kendiside bilmiyordu. Karışmak istiyor ve karışıyordu.
-"istersen ineyim baran; çünkü sen birazdan kovarsın zaten." Evet, bu gece eliz kendisini tebrik edecekti. Güzel laf çarpmıştı. Arkadan bir alkış efekti hak etti.
-"eliz, sorma olurmu? En azından ben kendimi toparlayıp, neler olup bittiğini anlayana kadar sorma."
-"ne demek sorma? Ya sen farkındamısın, bana sürekli karışıp kızıyorsun." Eliz artık birşeyleri yoluna koymak istiyordu. Baran'la ne olacaksa olsun istiyordu. Belirsizlik, olmayan şeyler canını sıkıyordu. Eliz sabırsız bir kızdı. Ne olacaksa hemen olsun bitsin istiyordu.
-"kusura bakma. Senin canının istediği gibi hareket edemem. Istediğin zaman gel eliz, istemediğin zaman git olmaz. Ben yapamam. Belki şimdiye kadarki sevgililerin senin istediğin gibi hareket etti ama ben yapamam." Eliz sin söyleyeceklerini söylemiş, arabadan inmişti. Baran kendisinin olmuyordu ama acı çekiyordu. Tatlısını yiyemeyeceği bir ilişkide acı çekmeninde anlamı yoktu. Ayakları gitmek istemesede, baran'dan kopmak istemesede yavaş yavaş ilerliyordu. Bilerek ağır hareket ediyordu; belki baran peşinden gelirdi. Eliz yine hiç şaşırmamıştı. Tabiki peşinden gelmemişti. Hayır, kendisininde gözü çok yükseklerde değildi. Illa beş yıldızlı bir ilişki istemiyordu. Üç yıldız yeterdi. Beş karış suratıyla eve girdiğinde annesi eliz'i görünce yolunda gitmeyen birşeyler olduğunu fark etmişti.
-"hayırdır, irem boşaltamadımı içini?"
-"ne?" Anneside tam zamanında sormuştu. Bu kafayla ne yalan söylediğini nerden hatırlayacaktı.
-"kızım sen irem'e yardım etmeye gitmedinmi?"
-"gittim."
-"ee tamam, onu diyorum ne oldu."
-"haa, oldu ya. Valla baya iyi oldu. Bende kendime bu kötülüğü yapmak istemediğim için çıktım geldim." Gül konuyu uzatmak istememişti. Tamam, öyle diyorsa olmuştur. Zaten kızının ilk tohaflıkları değildi. Doğurduğu günden bu yana hep tohaftı. Eliz farklı bir kızdı. Herkesle samimi görünür, şakalasır ama genelde kendi dünyasındaydı. Kendi kararlarını kendi verirdi. Annesi dahil insaara sadece öylesine sorar, yine kendi bildiğini yapardı. Yaptığı her hatanın, her doğrunun bedelini tek başına ödemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKI FISILDA
RomanceBizim hikayemizde de sert, yakışıklı çocuklarımız var.. zaten bizdende başka türlüsüne kafayı takmamız beklenemez. Biz kimmiyiz? Tipik tür kızı.. Trip atmak için fırsat bekleyen, namuslu görünmek için yakışıklı bebeleri elinin tersiyle itin kızlarda...