Eliz ne demeli bilemiyordu. Bundan nefret ediyordu. Insanlar neden bu kadar meraklıydı? Her ortamda böyla sorular gelecek, nasıl cevap vereceğim diye korkardı ve hep başına gelirdi. Karşısındaki haluk bey çok sert ve şaşırmış duruyordu. Acaba kızacak veya bunu bahanemi edecekti?
-"şey... biz görüşmüyoruz. Nerede bilmiyorum." Haluk karşısında utana, sıkıla cevap veren kıza üzülmüştü. Belli iyi kızdı.
-"bu hayatta herşey biz insanlar için kızım. Normaldir. Hem sen bırak bunları, zaten başında canını sıkacak hayta bir oğlum var." Eliz haluk beyin samimi sözleriyle rahatlamış, derin bir nefes vermişti. Karşısında rahatlayan eliz'i gördüğünde haluk'da rahatlamıştı. Sevmişti bu tatlı kızı. Olurda baran bu cici kızla evlenirse seve seve babalık yapardı.
-"izin verde sevgilimi alayım baba. Zaten bilmeden canını sıkmışım" baran ayağı kalkmış yanında eliz'ide elinden tutup kaldırmıştı. Eliz şimdi 'kayın babam burd' demiyecek yapıştıracaktı baran'a. Neden herşeyi pat diye babasının yanında söylüyordu?
-"tamam oğlum, o zaman sonra yine yanıma uğrarsınız." Baran babasının eliz'i sevdiğini anlamıstı. Zaten evine ilk getirdiği, ailesinin gördüğü ilk sevgilisiydi. Eliz'de gülümseyerek baran'ın yönlendirmesine uymuştu. Şimdi elinden geldiğince trip atacak, hatta işleri iyice yokuşa sürecekti. Bir daha yapmamalıydı. Hoş, bir dahası olursa tabi...
-"evet eliz, seni dinliyorum. Söyle bakalım nedir bu tavırlar, bu hareketler." Eliz sinirle önüne düşen parlak, siyah kıvırcık saçlarını arkaya attı. Çocuk resmen yüzsüzlüğün kitabını yazıyordu.
-"baran lütfen, ya hadi utanmadan bi'de beni suçlu çıkar." Baran yatağın kenarında oturmuşken eliz'in önünde bir aşağı, bir yukarı dolaşmasına sinir olmuştu. Hızla kızı kolundan tutup yatakta dibine oturtturdu.
-"aay salak" eliz o panikle baran'a hakaret ettiğini unutmuş, minik bir çığlıkla ağzından kaçırmıştı.
-"eliz otur, bana doğru düzgün anlat."
-"bak baran, ben seni cumartesi gecesi aradım ve sen dışarıdaydın. Müzik sesleri geliyordu. Ben sana 'nerdesin, n'apıyorsun' deyincede birden kızdın. 'Sana hesap vermek zorunda değilim, sen kimsin, bana hesap soramazsın' dedin kapattın telefonu. Ertesi gün, yani dünde hiç arayıp sormadın. Baran ben senin için kimim? Neden sana hesap soramıyorum? Ya da giderken neden haber verme gereği duymuyorsun? Bak ben böyle birşey istemiyorum. Anladığım kadarıyla sende sevmiyosun zaten. Ben seni zor durumda, birşeyler mecbur bırakmak istemem. Olmuyorsa ayrı-"
Eliz hızını alamamış; üzgün, tane tane anlatırken baran'ın dudaklarını istila etmesiyle söyleyeceklerini yuttu. O seksi dolgun dudaklar yine istediğini yapıyor, kendisini öpüyordu. Eliz şuan nerede, kiminle olduğunu unutmuştu. Sahi en son ne konuşuyorlardı?
Baran eliz'i susturmak, daha fazla saçmalamaması için öpmüştü. Tabi öperken kendisinede en büyük ödülü vermiş, dünden beri ağrıyan başını rahatlatmıştı. Bu kızın dudakları ilaç, bal, şekerdi. Ama küçük cadı rujunu değiştirmişti. Baran istemesede o sevdiği dudaklardan ayrıldı. Konuşup bu yaptığı- hatırlamadığı- yanlışı düzeltmeliydi.
-"eliz'im, öncelikle çilekli rujuna geri dönüyorsun. Buda senin dudaklarında güzel ama onu daha çok seviyorum. Ve gelelim bu yaptığım saçmalığa. Eliz ben tek bir karesini hatırlamıyorum güzelim. Sana haber vermem gerektiğini düşünemedim. Aradığında sarhoştum sanırım ve aptalca konuştum. Dün aramamın sebebi baş ağrımdı. Ağrı kesiciyle beslenip sadece uyudum. Inan bana evde olduğum halde annem bile beni görmedi."
Baran'ın sözleri içtendi ve nedense eliz gözlerine baktığında inanmış, ya da inanmak istemişti. Kalbi deli gibi 'inan inan' derken mantığı 'yetmez süründür' diyordu. Kalp hep bokluk çıkardığı için eliz az daha mantığını dinlemeye karar verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKI FISILDA
RomansBizim hikayemizde de sert, yakışıklı çocuklarımız var.. zaten bizdende başka türlüsüne kafayı takmamız beklenemez. Biz kimmiyiz? Tipik tür kızı.. Trip atmak için fırsat bekleyen, namuslu görünmek için yakışıklı bebeleri elinin tersiyle itin kızlarda...