20. BÖLÜM: HÜSRAN 1 CÜRM-Ü AŞK 🔥SENDEN ÖNCE

586 15 4
                                    



23. SENDEN ÖNCE!

                                                         Sana bir şiirler olmuş sevgilim; yüzün, gözün söz içinde.

                                                         Hangi imla kitabına baksam, "ben" den ayrı yazılıyorsun.

                                                                                                                                   ÖZDEMİR ASAF

    

       Hayatımın uğradığı bu korkunç türbülans, içimde kanayan derin yaralara gebeydi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

       Hayatımın uğradığı bu korkunç türbülans, içimde kanayan derin yaralara gebeydi. O zamanlar gözyaşlarımda gizlediğimi sanırdım olanları; oysa tahribat çok daha büyük olacaktı. Ellerim gözümü her açtığımda sızlarken, beynim aynı sese ve dokunuşa kulak veriyordu. İçimdeki karanlık sokaklarda kaybolmuştum. Dudaklarımın vaveylası dinmiyor ve kaybettiğim çocukluğum ıssız bir yokuşun en tekinsiz harabelerine sığınıyordu ürkerek. Yalınayak çok yürümüştü ve soluklanmaya, dinlenmeye ihtiyacı vardı. Şimdi o enkaz, darmadağın olmuş duygularına dikiş atacak ve belki görmeyi reddettiği yaraları örtbas edecekti.

     Çocukluk... Ne lanetli bir maziydi benim için. Artık büyümüştüm, çok daha güçlüydüm; ama içimi tarayan yara, genç bir kadın olduğumda bile yanıp kavrulmaktan vazgeçmiyordu. Kılıç yarası derler ya böylesine, geçiyordu acısı geçmeye ama; izi olduğu yerde, kalem kalem işlenmiş gençliğimin hoyrat sandallarına galebe çalıyordu acımasızca.

Hangi gündeyiz, hangi aydayız bilmiyordum; hatta bazı zamanlar geceyi mi gündüzü mü yaşadığımdan bile emin olamıyordum. Bu beyaz, rahat yatak beni kendine hapsetmişken yastığın gül kokusu yüzümü kollarını almış; uykunun esaretinde tüketip duruyordu. Uyuşukluk hissi perde perde hatıralarımı örttüğünde, yalancı bir huzur zihnimin kurak bahçelerinde dolandı. Yorgundum... Oysa günlerdir bu yataktan hiç kalmamıştım. Yürümemiştim, koşmamıştım... Sıradan günlük işlerimi bile başkaları yapıyordu benim için. Adeta uyuşuk bir kedi gibi kendi etrafımda, yatağın üzerinde dönüp duruyordum işte.

     Gözlerimi araladığımda hep aynı yüzün beni izlediğini görüyordum. Mervan... Gölgem gibi beni sürekli izliyordu. Uyandığımda onu ya baş ucumda saçlarımı okşar buluyordum ya da benimle aynı yatakta uyurken. Hayatımın yutan elemanı gibiydi. Oradaydı. Vardı; ama sahip olduğum her şeyi bir bir çalıp götürüyor, varlığımı varlığına mahkûm ediyordu. Ve ben onun kokusunu her alışımda içimde beni ben yapan pek çok şeyin eriyip tükendiğini hissediyordum. Her duygum yavaş yavaş silinirken; önceliği cesaretim ve onuruma vermiştim.

   Onun hayatında etkisiz eleman gibiydim. Vardım ama aslında yoktum da. Hayatına sonradan dahil ettiği, yatağını süsleyen küçük bir detay gibiydi varlığım. Burada uyuyor ve onun beni saatlerce seyretmesine müsaade ediyordum. Ölmeyecek kadar yiyor ve kokup cazibe mi kaybetmemek için yardımcılar tarafından düzenli olarak yıkanıyordum. Ellerimin ayna kırıklarıyla yaralanmış olması beni sadece Mervan'a değil, varlığıma tahammül edemeyen diğer kişilere karşı da zayıf düşürmüştü. Şimdi karşılarında en normal ihtiyaçlarını bile görmeyi beceremeyen, sürekli başkalarına ihtiyaç duyan aciz bir cariyeydim. Mervan'ın canını yakmaya çalışırken yine kendi ayağına kurşun sıkmıştım.

HÜSRANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin