115. BÖLÜM: HÜSRAN 4 RUH-U REVAN ❤️‍🔥 BİR YAŞAMAK KAVGASI

148 10 8
                                    

Can evimde bi' telaş, yangın
Beni sarmalasan durmaz
Sel olur da cayamam yalnız
Beni masum ele koyman
Müşküle tabi zulüm
Peki derdime dert ne diye
Beni anlamadın da kanatma canım' ne olur
Müşteki zati gönül
Bana vermeli ya hediye
Kaderimde gülerse bu hali kederden alır
Beni cümle cihan tanır anlamadın yanarım
Meftun anacım, yorgun
Bu zararı ziyanı sorma
Perişanım âyan, soldum
Sana el pençe durmam

(Emre fel)



❤️‍🔥Merhaba arkadaşlar. Öncelikle şunu önceden belirtmeliyim. Bu bölüm olumsuz örnek oluşturacak davranışlar, şiddet ve korku unsurları içermektedir. Yazılanlar röportajlardan araştırılarak kaleme alınmıştır. Hikayenin bu kısmı akran zorbalığı ve önyargı gibi olumsuz unsurlara dikkat çekmek için hazırlanmıştır. +16 olmayan okurlarımın hiçbir şekilde bu bölümü okumasını tavsiye etmemekteyim.
Yıldızlarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum. 🥰

İnsan en çok alın yazısına yanarmış bu hayatta. Hayatımıza giren insanların bize ne getireceği bizden ne götüreceği çoğu zaman bilinmezmiş. Hissediyordum. Kara kış kapıma dayanmıştı. Banu'ya susuşlarımın diyeti çok ağır olacaktı. Zamanında doğru karar veremiyor olmam benden çok şey alıp götürecekti. Biliyordum kötü şeyler olacağını, ama bu kadarını ben de tahmin etmiyordum. O deli rüzgarın benden hayallerimi, umutlarımı, asla sarsılmaz denen kişiliğimi alacağını tahmin etmiyordum. Kabus gibi doğrularıma çöreklenen bir kadının beni çıktığım kara deliğe düşüreceğinden habersizdim.

Gökkuşağının tüm renkleri o gün silinmişti. Ben cennetten kovulmuştum sanki ve kaçışım cehennem olmuştu. Şeytan o gün kancasını boynuma saplamış ve yarenim olmuştu. Ben o gün Mervan olmaktan çıkıp Aslanhan'a dönüşmüştüm. İyilik skor üstüne skor kaybederken galibiyet kötülüğe ve fitneye yâr olmuştu. Eğer zamanı geri alma hakkım olsaydı bunu en doğru yerde kullanır ve benden tüm değerlerimi alacağını bildiğim o kadından dostlarımı kaybetme pahasına kaçabildiğim kadar kaçardım. Satranç tahtasının başıma alelade bir kütük gibi inmesini beklemezdim.

Aylardan hazirandı. Son sınavlarımı vermiş diplomamı alacağım günü iple çekiyordum. İçimde açan güneş kırçların saplanıp kanatacağı ömrümden habersizdi. Tus sınavına hazırlanıyordum. Olabilecek en kısa sürede öğrencilik hayatımı noktalayıp başarıyla mesleğime başlamak istiyordum. Doktorluk benim bu hayatta en çok istediğim şeydi. Bunun için herkesi karşıma almış, Kadir Bey'den ve kan kokulu servetinden elimi eteğimi hiç düşünmeden çekmiştim. Bu idealimi gerçekleştirmek için kardeşlerimden bile vazgeçmiştim. Zeynep, Zehra, Korkut abim, Haşim, Baran... Hepsi burnumda tütüyordu. Onları görmeyeli yıllar olmuştu. Bazen elim telefona gidiyordu. Malikanenin numarasını birkaç dakika seslerini duymak için de olsa çevirmek istiyordum ama yapamıyordum. Kadir Bey bana karşı öfke doluydu. Onlara ulaştığımda kardeşlerimi de benim yüzümden incitebilirdi.

Onun gözünde babasına isyan eden, onun doğrularını kabullenmeyen zayıf bir evlattım. Kimse böyle olmayı tercih ettiğim için pişman olduğumu söylemezdi. Ben babamın yüreğine hiçbir zaman sığamamıştım.Ve asla da sığamayacaktım.

Tarihler 14 Haziran'ı gösterdiğinde en güzel giysilerimizi giyip okulun kongre merkezinde yerimizi almıştık. Kendimle gurur duyuyordum. Bu gün tıp fakültesinden mezun olacaktım. Yıllar süren uğraşlarım sonunda meyvesini vermişti. Ektiğim gönül fidanları yeşermiş, umutlarım sonunda hayat bulmuştu. En güzel takım elbisemi üzerime geçirdim. Saçlarım için kuaförde epey zaman harcamış, istediğim kesime kavuşmadan kuaförümün yakasını bırakmamıştım. Ben heyecan içinde kıpırdanıp dururken arkadaşlarım hazırlığıma yardım ediyordu. Orkun kıravatımı bağlıyor, Ziya ise bana rağmen hacı yağını sürmek için etrafımda dolaşıp duruyordu. Berk yine hayal bulutlarının üzerindeydi. Nişanlısı Banu'ya kendini öyle kaptırmıştı ki ondan arta kalan zamanlarda bile bedenen bizimle olduğu halde ruhen uğur böceğinin yanındaydı.

HÜSRANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin