48. BÖLÜM: HÜSRAN 2 DÎL-İ VİRAN 🥀 NİYAZİ VE İLK AŞK

202 8 0
                                    

Medya: Dedublüman: Günü Gelir (Leyla ile Niyazi'ye yakıştı sanki🤗)

Medya: Dedublüman: Günü Gelir (Leyla ile Niyazi'ye yakıştı sanki🤗)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Günümüz


Çalar saatin sinir bozucu sesi ani bir irkilmeyi yorgun bedenine taşımıştı. Elinin tersiyle saate vurup kafasını kurşun yağmuruna tutan nesneye öfkeyle baktı. Çalar saatlerden nefret ediyordu ve erken kalkmak konusunda da pek iyi fikirlere sahip değildi. Sızlanmayı bırakıp banyoya yöneldi. İşini seviyordu. Bu işi yaparak vatanına hizmet ettiğini düşünüyor ve bunun verdiği mutluluğu hiçbir şeyle kıyas edemiyordu. Başlarda yadırgasa da cesetlerle uğraşmaya da hayli alışmıştı. Üzerine sinen o kötü kokuyu saymazsak cesetleriyle mutlu olduğu bile söylenebilirdi.

Karşısında bazen genç bir kız, bazen yaşlı bir adam, bazen de ağzı süt kokan zavallı bir bebek buluyordu. Kimi zaman kâbuslarında bile onları ağırlıyor, işinin verdiği stresten ne yapsa kurtulamıyordu. Vicdan azabı çekmemek için gerçeklerin peşini asla bırakmamalıydı. Binlerce suçun işlendiği bu dünyayı bir ucundan olsun tutmak ve gerçekleri su yüzüne çıkarmak zorundaydı. Başını huzurlu bir şekilde yastığa rahatça koyabilmesi için buna ihtiyacı vardı.


Duştan çıkıp bornozunu üzerine geçirdi. Kaslarının akademideki haline kıyasla zayıfladığını, bedeninin eskiye nazaran hantallaştığını görebiliyordu. Yaşadığı kötü şeyler içindeki tüm hayat enerjisini söküp almış ve onu yürüyen bir ölüye çevirmişti. Kızını er ya da geç bulacak ve eğer yaşıyorsa Leyla'ya tüm yaptıklarının hesabını soracaktı.

Keşke zamanı durdurabilsem diye düşündü. Kızının kendisinden ayrı kutladığı her yaş gününü yanarak geçiriyordu. Şimdi beş yaşlarında olmalıydı. Saçları gittiği güne kıyasla uzamış, yüzü ve gözleri biraz daha çocuksu ve canlı bir hal almıştı belki de. İlk sözcüklerini duyamamış olmanın verdiği eksikliği hiçbir şey kapatamayacaktı. Onu bulsa bile içinde kalan bu anları nasıl telafi etmeyi başaracaktı, kendisi de bilmiyordu.


Leyla'yı tanıdığı o ilk gün geldi aklına. Arkadaşlarının ısrarıyla bir çocuk şenliğine katılmıştı. Rengarenk balonların arasında çocukların neşeyle koşuşturmalarını izliyordu. Kendisine ikram edilen çilekli pastadan birkaç çatal aldı ve karşısında türlü şebeklikler yapan palyaçoyu izlemeye koyuldu.

Kırmızı, kıvırcık, kısa saçları ve mürdüm eriğini andıran burnuyla gören herkesi kahkahaya boğabilirdi. Yanaklarında kırmızı kalp şeklinde desenler vardı ve dudakları kocaman olacak şekilde çizilip boyanmıştı. Elindeki küçük sarı topları havaya atıyor, suratını usta bir pandomim sanatçısı gibi mükemmel şekilde kullanıyordu. Elindeki toplar kafasına çarpıp düşünce dudaklarını büzüp kendini yere attı ve komik sesler çıkararak ağlamaya başladı. O arkasındaki ses kaydına uyup yanındaki kız arkadaşıyla birlikte performansını sergilerken Niyazi ve arkadaşları da dahil olmak üzere herkes kahkaha tufanına tutulmuştu.

HÜSRANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin