42. BÖLÜM: HÜSRAN 2 DÎL-İ VİRAN 🥀 İNTİKAMIN KANLI SIRTI

322 14 0
                                    

             İNTİKAMIN KANLI SIRTI

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İNTİKAMIN KANLI SIRTI

Birisi beni arıyor, bana ihtiyaç duyuyordu.

İlk kez bu dünyaya ait birisi için var olduğumu hissediyordum.

STEFAN ZWEİG

    Beyaz güller, bakışlarımın iliştiği noktada havanın o ürkek, güzel vedasını gözlerime sunuyordu.  Baharın tebessümleri kulaklarımdan kirpik uçlarıma kadar esmiş ve beni hoş bir sedaya tatlı tatlı yaklaştırmıştır. Nazar Ateş bugün iyiydi. Günler sonra ilk defa gerçekten iyiydi. İki gün boyunca yemekleri hep Mervan yapmıştı. Evde kafa dinlediğimden midir bilinmez; kendimi çok daha huzurlu ve dingin hissediyordum.  Bu sabah gözle görülür düzeydeki değişimimin hevesi ile mutfağa geçmiş; beyaz gül desenli önlüğümü boynumdan geçirip kahvaltı hazırlamaya koyulmuştum. Mervan ise bir türlü uykunun kollarından kurtulamamıştı. Onu öylece bırakıp bana aldığı yeni elbiseyi giydim. Ve ne yazık ki o da beyazdı.

Bugün beni günlerce esir olan o donuk ruh halim üzerimde değildi. Duşumu kendim almıştım ve kıyafetimi giyerken de hiç yardım istememiştim. Çıplak ayaklarımı parke zemine sürerek mutfağa geçtim. Annemden öğrendiğim harika bir çörek tarifi vardı. Olabildiğince hızlı olmaya çalışarak hamurunu güzelce yoğurdum. Mervan, kaşar peynirden çok hoşlanıyordu. Peynirli çöreklere gül şeklini verip fırına göndermek ve diğer kahvaltılıklara yönelmek istiyordum. Hiç ummadığın bir anda bir çift elin arkamdan karnımı sardığını hissettim.  Yüzümü dönmeye kalmadan yanaklarım tutkulu bir öpücüğün sıcaklığına karıştı. Ürkmüştüm...  İşime öyle odaklanmıştım ki   bir serap gibi yanımda dolaşırken uyandığını fark edememiştim. Başı omuz boşluğuma ilişmiş, sımsıkı sarılarak beni tenine mahkûm etmişti.

"Günaydın prenses!" Gerildiğimi fark ettirmemeye çalışarak, "Günaydın." dedim. Sımsıkı sarılmış, omuzlarımın üzerinden hamurları şekillendirişimi izliyordu. Yanımda o kadar mutluydu ki bazen saçma hikayemizin nasıl başladığını unutur; bu tuhaf aşk oyunlarına hayretle katılırdım. Beni öpücüklere boğuşunu, sarılışını, ilgisini gören herkes deli bir aşk hikayesinin ana karakterleri olduğumuzu düşünürdü herhalde. Zalim, kara şövalyenin prensesi bu kulede zorla tuttuğu kimsenin aklına bile gelmezdi. Hatta bazen ben bile unuturdum olanları. Ne abime dayadığı silah ne tehditleri ne de kaçtığımda verdiği Mervansı cezalar hatırıma düşmezdi. Mervan Hanzade, keşfedilmeyi bekleyen koca bir imparatorluk gibiydi ve ben daha şimdiden onun çıkmaz sokaklarında koşuşturmaktan yorulmuştum. Yolun sonunu getirmeye takatim olmadığını bilerek beni sürüklercesine alıp götürüyor, isteyip istemediğimi sormak aklının ucundan bile geçmiyordu. Yarattığı bu aşk filminin hem senaristi hem yönetmeni hem de oyuncusuydu. O istemişti bizde oynamıştık; başka türlüsü düşünülemezdi elbette(!)

"Uyandığımda ilk seni görmek öyle güzel ki!" Çörekleri fırına bırakırken alayla gülümsedim. "Yaaa! Ne demezsin?" Belimden tutup gövdemi usulca kendisine çevirdi. Gözleri gözlerime mühürlenmiş okyanuslar dolusu sözü çağlar olmuştu. "Dudaklarındaki kor, teninden yüreğime aksa. Ruhun ruhuma düğüm olsa da bir daha asla çözülmesek. En kıymetli kelepçem; tenime esen en tutsak manimsin." Gözlerimi acı çekiyormuş gibi sımsıkı yumdum. Dudaklarını meltemimi umarak dudaklarıma yaklaştırdı. "Gözlerinin okyanussu maviliğinde boğulmama izin ver!" Heyecandan, aşktan öleceğim (!)Aman ne güzel! Ağzı iyi laf yapıyordu Hanzade'nin. Kadın ruhuna değmeyi de en az nefret ettirmek kadar iyi biliyordu. Yüzüme anbean yaklaştığı o birkaç saniye bir ömür kadar uzun gelmişti. Kurduğum saatin çalmasıyla anlık bir şekilde irkildik. Mervan'dan uzaklaştım ve fırına yönelip pişen çörekleri çıkardım. Bugün ablamlar gelecekti ve uzun zaman sonra bir araya gelip hasret giderecektik. Bu halimden oldukça rahatsız olmuştu. Bozulan moralini fark etmemek imkansızdı.

HÜSRANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin