110.BÖLÜM: HÜSRAN 4 RUH-U REVAN ❤️‍🔥 BIÇAĞIN KARANLIK YÜZÜ

119 6 7
                                    



🎶yirmi7-Muhtemel aşk 🎶

            Güç, para, hırs bir insandan en fazla ne alırdı? Aşkı, hayatı, vicdanı... Belki de hepsini... Ama en çok da insanlığını alıp götürürdü. Her şeyin senin mutluluğun ve çıkarın için olduğunu düşündüğünde çevrendeki insanları harcanması gereken bir piyon olarak görmeye başlardın. Dünya sadece sana hizmet etmek zorundaydı. En saygın ve en muhteşem olan sendin. Mutlu olmak da yetmezdi bir süre sonra. Sen mutluyken başkaları mutsuz olmalıydı ki senin mutluluğunun bir anlamı olsun. En önemli sendin. Başka insanların duyguları, aileleri, hayalleri yoktu. Onlar hayatı parayla satın alınabilecek değersiz birer maşa, güçlülere hizmet etmek için var olan birer cansız kuklaydı. Bu zavallı kuklalara ne olduğu kimin umurundaydı ki?

O gün deli gibi uyumuş, gözlerimi her açtığımda sımsıkı yumup gerçeklerimden ve gördüklerimden kaçmaya çalışmıştım. Ne kadar acı veriyordu gerçekler! Unutmak istiyordum. Kabuslar peşimi bırakmıyordu. Kader'i ve bebeğini görmediğim tek bir rüyam bile yoktu. O karanlık, kanlı gece sabaha kadar ateşler içinde sayıklamış, "Ölme!" diye için için ağlamıştım. Gözlerimi açtığımda gördüğüm o yüzle saatler sonra biraz olsun kendime gelebildim. İlk doğum günü partim başlamadan bitmişti. Ortama öyle bir giriş yapmıştım ki kimsede beni kutlayacak hâl kalmamıştı. Gözlerim hayal meyal gördüğüm Revan'a odaklandı. Üzerinde sade, mavi bir elbise vardı. Koyu kahverengi tonlarındaki saçlarını kat kat kesmiş ve dümdüz olacak şekilde omuzlarının üzerine bırakmıştı. Yüzünde her zamanki gibi masum, sevimli bir ifade vardı. Revan'ın yakınımda olması içimdeki kör kuyunun kapağını kapatmış ve beni yeniden hayata bağlamıştı.

            Yatağımda bedenime iğneler bata bata doğrulmaya çalışırken yine hiç anlamadığım bazı hareketler yaptı. Ben de anlamış gibi manasızca başımı salladım. Ziya aramızdaki iletişim bozukluğunu fark etmiş olacak ki konuya dahil olmakta bir sakınca görmedi.

"Uşak, ha bu kız sana geçmiş olsun diyo. Yengem ahrazdu oradan bileyrum." Revan'ın benden cevap bekleyen gözlerine minnetle bakıp, "Sağ ol Revan!" diye karşılık verdim. Bana masumca gülümseyip elindeki tabağı uzattı. Üzerindeki kâğıt havluyu kaldırdım. Kaldırmamla birlikte koca bir tabak dolusu kıymalı börek nemli gözlerimin önüne düştü. Etrafı saran lezzet kokusu iştahımı açmasa da kalbimden kopan feryada destek olmuştu. Kıymalı börek... Kader'in sık sık yapıp bana getirdiği şefkat ve güven kokan kıymalı börek... Tabağı sımsıkı tutup başımı bana tuhaf gözlerle bakan Revan'ın kalbinin üzerine gömdüm.

            Ziya hayretle bakarken haykırışlarım eski evimizin tüm duvarlarına çarpıp dağılarak bana geri dönüyordu. Ağlamak ne güzel bir eylemdi. Çaresizlik her yanı sardığında bebekliğimizdeki o ürkek günlere geriliyor ve ezelden beri bildiğimiz gözyaşlarıyla yüreğimizdeki yangını söndürüyorduk. Ne alnımıza yazılan değişiyordu ne de içimize kazınan. Yemin etmiştim. Kader'in intikamını ne olursa olsun alacak, bu işin peşini sonunda ölüm olsa bile bırakmayacaktım.

            Olanları çaresizce arkadaşlarıma anlattım. Hepsi öfke ve nefretle bu zulmü yapanlara kin kustu. Olaydan iki gün sonra önüme gelen haberlerle nefretten deliye dönmüştüm. "Ölümüne Kürtaj" başlığı atılmıştı. Yazılanlara göre Kader gayrimeşru bir ilişki sonucu hamile kalmış ve bebeğini yasal süre dolduğu halde aldırmak istemişti. Tam teşekküllü bir hastanede bunu yapma imkânı olmadığından merdiven altı bir muayenehanede, işinin ehli olmayan bir doktora kendisini bırakmıştı. Doktor, beklenmeyen komplikasyonlara yeterli müdahaleyi yapamadığından genç kadın hayata gözlerini yummuştu. Haberin yanında kelepçelenen doktorun başı eğik bir fotoğrafı vardı. Kaç paraya satın alındığını bilmiyordum ama tüm suçu üstlenecek deliliği ne yazık ki yapmıştı.

HÜSRANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin