18. BÖLÜM: HÜSRAN 1 CÜRM-Ü AŞK 🔥 SEDEFLİ HAYALLER RIHTIMI

508 17 0
                                    

                                                                                         Çok şey vardı anlatılacak, o yüzden sustum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



                                                                                         Çok şey vardı anlatılacak, o yüzden sustum.

                                                                                         Birini söylesem; diğeri yarım kalacaktı.

                                                                                          Sen duydun mu sustuklarımı?

                                                                                                                            OĞUZ  ATAY

       Beyaz gelinlik... Çocukluğumuzdan beri ne çok hayalini kurardık o anın. Gelinlikler içinde salınıp, tüllerle dolu o beyaz dünyaya girmeyi ne çok isterdik değil mi? Yapacağımız makyaj, saç modeli, giyilecek ayakkabılar, çiçek buketi... Unutulmaz heyecanlardı benim için bir zamanlar.  Şimdi... Karanlık, hüsranlı duygularım, ağzı kanlı bir canavara dönüşmüş; keskin dişlerinin arasında benliğimi öğütürken, kustuğum tüm hayaller ayağıma dolanmıştı. Artık ben ben değildim; kendim olmaktan vazgeçmiştim bu kör ayazda. Mervan'ın merhamet ipine tutunduğumdan beri tanıyamıyordum sudaki aksimi. Oysa ne çok severdim aynaları ve beni bana yansıtan her şeyi. Gururumla birlikte kırılıp paramparça olmuştu her şey. O kırıkların üzerinde debdebeli hülyalar, hakikatin kanlı sırtına tutunmuş beni kendi gerçekliğimde boğuyor gibiydi.

     Yaşamak zordu. Ölürken insanlara yaşıyormuş gibi yapmaksa hepsinden daha zordu. Bitik ömrüme tehlikeli oyunumuzun son rövanşını oynamak için hazırlanmaya koyuldum. Dilan isimli genç kız, gelinliğin iplerini belimden sırtıma kadar sıkarak geçirirken donuk donuk aynadaki yansımamı seyrettim. Bir gelinden beklenemeyecek kadar asık suratlı ve mutsuzdum. Beni hazırlamak için gönderilmiş olan iki genç bayan bu durgunluğumu fark etmiş gibi imalı imalı bakıştı. Şaşkındılar. Zengin ve soylu bir aileye gelin gidiyordum. Dudakları uçuklatacak kadar yakışıklı, güçlü bir eşe sahip olmuştum onların gözünde. Bu duruma üzülmek manasız bir aptallıktan başka bir şey değildi. Onlara göre hayallerimin kapısını tıklatmış; Allah'ın talih merdivenlerini, üçer beşer tırmanmıştım sualsizce. Mutsuz olmak haddime miydi ki? Ben kimdim?

        2 gün olmuştu. Kınadan bu yana 2 koca gün geçmişti. Öldürücü, korkunç 48 saat... İhanetin hançerleri sırtımı sızlatırken, dokunaklı yüzüme yaralı yaralı baktım. Bu ben miydim gerçekten? Yaklaşık bir yıl önce ablamın düğününü yapmıştık bu salonda; şimdi de bana nasip oluyordu bu tırabzanları gelinlikle aşmak. Salonda şatafatlı bir düğün hazırlanmıştı bizim için. Beyaz ve pudranın hâkim olduğu ambiyans gözümün değdiği her yerde hazır ol da bekliyor gibiydi.

    Beni hazırlayan kuaförüm son rötuşlarını yaptı ve birkaç dakika sonra odadan çıkıp beni yalnız bıraktı. Mervan, kapıyı tıklatıp içeri girdiğinde bulunduğum yere çivilenmiş gibiydim. Benden çok etkilenmiş görünüyordu; bense bakışlarımla bu eziyetin bitmesini istediğimi haykırıyordum adeta. Yanıma geldi, belimden kavrayıp kaygısızca sarıldı. Titreyen, sıcak nefesini boynumda hissedebiliyordum. Alnımdan öpüp, "Herkes bizi bekliyor!" diye fısıldadı. Mutlu olacağımıza kendini öyle inandırmıştı ki yalnızlığım ve kederim, onun için bir sorun olmaktan çıkmıştı sanki. Bana rağmen kendi hülyasını yaşamaktan bıkmıyordu.

HÜSRANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin