93. BÖLÜM: HÜSRAN 3 AŞK-I DİLHUN 🔫 YALANCI BAHAR

161 10 3
                                    


    Medya: Taşkın (Bahar)

Hançer olsa ellerin, bağrıma basarım
Kor ateş olsa gözlerin, ben yine yanarım
Bir taraftan bir tarafa savurdu hayat
Elde kalan biraz acın, bir de kırık kalp
Dağların karları erimeden gel
Yazım senin, kışım senin yâr
Hasretin boynuma dolanmadan gel
Adın cennet, gözlerin bahar

     Mervan kollarının arasındaki karısına sevgiyle baktı. Uzun kirpiklerinin ince gölgelerini, yüzündeki çekici kıvrımları yanağındaki sevimli gamzesini hayranlıkla izledi. Başını çıplak göğsüne yaslamış geçmişin tüm acılarından habersiz ne kadarda masum uyuyordu. Saçlarını okşayıp yanağına sevgi dolu bir öpücük kondurdu.

"Söylediğim tüm yalanlar için affet beni Nazar. Keşke geçmişteki acılarının sebebi olmamış olsaydım. Keşke bambaşka hayatlardan kopup gelen ve birbirine bir tesadüf sonucu âşık olan iki yabancı olsaydık. Olamayız biliyorum. Kader bize ağlarını çoktan ördü. Bize sunulan ömrü istesek de istemesek de yaşamak zorundayız. Bize verilen bu şansı bir daha elimden kaçırmak istemiyorum. Tek umudum gerçekler ortaya çıktığında da beni anlayıp şimdiki gibi sevebilmen."

Nazar'a sımsıkı sarılıp varlığını hissetti. Çalan kapı ikisinin de irkilmesine sebep olmuştu. Saat sabahın sekizi bile değildi. Bu saatte kapılarını kim kapılarını çalardı ki? Yataktan kalkıp giyindi ve silahını alıp pencereden dışarıya baktı. Gördüğü yaşlı adam zihnini allak bullak etmişti. Kapısını karanlık birinin çalmayacağını tahmin etmişti etmesine ama polisleri ya da eşkıyaları görse bu kadar şaşırmazdı. Silahını beline sokup kapıyı hafifçe araladı.

Yaşlı adam yüzündeki durgun ifadeyi bozmadan ona yaklaştı. Üzerinde yeşil bir süveter bulunuyordu. Süveterin içinde ise beyaz gömlek vardı. Ayağındaki sarı çizmeler balıkçı teknesinde kaçıp geldiğini gösteriyordu. Kır sakalları ve zayıf yüzü, o yüzü tamamlayan minik yeşil gözleriyle uyum içindeydi. Yaşlanmıştı Hamsili Baba fakat yaşlılık gözlerindeki ışıltıyı eskitememişti.

"Mervan..." Genç adam onu görmezden gelmek istedi fakat kalbi bu duyarsızlığa mani olmaktan başka bir şey yapamamıştı. Giysilerini düzeltti ve dışarı çıkıp kapıyı ardından kapattı. "Beni nasıl buldun?" Karşısındaki yaşlı adam geçmişin hislerini bir huzme gibi zihnine yansıtmıştı. Hamsili Baba yüzünü asıp teessüf dolu bakışlar attı.

"Görmeyeli yol yordam unutmuşsun Mervan. Tanrı misafirine böyle mi davranır?"

Mervan dolan gözlerini kaçırıp içini acıtan duygulara direnmeye çalıştı. Hamsili Baba da durumun zorluğunun farkındaydı ama birinin cesaret edip bu küskünlüğü bitirmesi, yuvadan kaçan hırçın güvercini vatanına kavuşturması gerekiyordu.

Yaşlı adam, yüreği kinle yıkanan Mervan'ın yanına gelip dostça omzuna dokundu. "Demek buralara kadar gelip Hamsili Babanı görmeden gidecektin ha!"

Mervan elinde olmadan gülümsedi. Geçmişinin tozlu raflarına sakladığı adam alicenaplığından hiçbir şey kaybetmemişti. Bakışlarını kaldırdığında aynı tebessümün onda da açtığını gören Mervan, gururu kenara bırakıp boynuna sarıldı. Bu adamı yaşadığım hiçbir şeyden mesul tutamazdı. Tek suçu ona maziyi hatırlatan yaralayıcı bir hançer olmasıydı. Sımsıkı kucaklaşıp geçmişteki Mervan olmaya çalıştı. Küçücük bir bile olsa o temiz kalbi, güçlü ruhu dur durak bilmeyen deli yüreğinde hissetmek istiyordu.

Kokusu bile aynıydı Hamsili Babanın hacı yağına çalım atar gibi ortaya çıkan balık kokusu... Elleri yine suda dolaşmaktan çatlak çatlaktı. Muhtemelen akşam yorgunluktan kremlemeyi unutmuş hep oturduğu sallanan koltuğunda şömineye karşı uyuyakalmıştı. Alın çizgileri tatlı bir kavisle aşağıya iniyordu. Göz altları yaşlılığın emareleriyle hafifçe çökmüştü. Minik dişleri ise hâlâ hatırladığı gibi aralıklıydı.

HÜSRANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin