100. BÖLÜM: HÜSRAN 4 RUH-U REVAN❤️‍🔥YABAN

161 7 6
                                    


Merhaba arkadaşlar. Hüsran'ın son kitabıyla devam ediyoruz. Bu kitapta Nazar'ın günlüğünün yerini Mervan'ın günlüğü alıyor. Artık onu bu karanlık hayata neyin ittiğini öğrenme zamanı geldi. Bu hikayede farklı temaları bulacağız. Neden böyle demeyin gerçekten kitabın formatı bu. Bence bu yönüyle daha hoş. Ve heyecan verici...

Sizce Mervan'ın doktorluk yolundan çevirip suça iten ne olabilir?☺️☺️☺️

YABAN

           Mervan'ın Kaleminden Günlük

     Gün ağarmaya yüz tutmuş, ağrıyan sırtıma bir de boynumdaki sızılar eklenmişti. Gözlerimi kamaştıran güneşi selamlayıp arkamda mırıltılar halinde inleyen bebeğin sevimli seslerine kulak verdim. Simsiyah gözleri. Açık kumral teniyle bana benimkini aratmayacak kocaman bir tebessümle karşılık verdi. Yanağındaki o sevimli çukur içimin sıcacık olmasını sağlamıştı. Annesi alnından öptüğünde huzurlu yüz ifademi buruk bir tebessüm aldı.

     Acaba Raziye Hanım da beni alnımdan hiç öpmüş müydü? Bir kez olsun "Oğlum!" diye bağrına basmış mıydı? Hiç sanmıyordum. O evden bir daha dönmemek üzere ayrılmıştım ama içimde bir burukluk bile hissedemiyordum. Üzerimde kamburundan kurtulmuş yürekli bir adamın ruhu vardı. Bağ kuramadığım, aile olamadığım o insanlardan ayrılmak da beni üzüp yıpratamıyordu. İnsan bir şeylerini kaybettiğinde acı çeker, özlerdi. Ben ne annemi kazanabilmiştim bu hayatta ne de babamı. Bir aile olamamıştık. Kazanamadığım bu insanların hayatından çekip gitmem ayrılık değil vuslat olurdu.

     Beni özgürlüğe kavuşturup sırtıma iki büyük kanat bahşedecek bir vuslat hem de... Hayallerime ulaştıracak kutlu bir vuslat... Ben geçmişe dönüp baktığımda bir bebek olduğumdan bile emin değildim. Sanki bu halimle ağaç kovuğundan çıkıp Kadir Bey'in nefret haykıran malikanesine düşmüştüm. Oyun oynamasına bile izin verilmeyen, boyama kitaplarıyla birlikte çocukluğu da elinden alınmış bir bireydim. Çok şey ıskalamıştım hayatımda. Emeklemeden koşmak yorucu ve bir o kadar da bıktırıcıydı. Bu yüzden onun istediği gibi biri olmamak için kaçıp kendi hayallerime kucak açmıştım.

            Otobüs tenhaydı. Kimsenin olmadığına sevindiğimi söylemeliydim, zira hâlâ Diyarbakır'dan yeterince uzaklaşmış sayılmazdık ve her an otobüsün önü kesilebilirdi. Kadir Bey'in sadık köpeklerini karşımda görsem ne yapacaklarını tahmin etmek hiç de güç değildi. Beni yaka paça indirip babamın önüne atacaklarından en ufak bir kuşkum yoktu. Önce okkalı bir tokat hemen ardından da tabuta çivilenip iki gün karanlığa hapsedilme cezalarına yaralı hissiyatım eşlik edecekti.

    Yo hayır şaşırmayın! Çocukluğumda bundan daha iyi şeyler yaşamamıştım. Tazyikli suyla ıslatılıp duygusal şiddete maruz kalmam, fareli kilere kapatılmalar, aç yattığım zifiri geceler, ağlayamadığım anlar hem aklımda hem de kursağımdaki hezimet çukurundaydı.

       Bir baba nasıl evladını bir caniye çevirmeye çalışırdı, bunu şu an bile idrak etmekte zorlanıyordum. Doktorluk benim en büyük hayalimken böyle birine dönüşmeye asla tahammül edemezdim. O eylül sabahı hayatımın en zor kararını verdim. Ölmek pahasına düşlerimin peşinden gidecek, beni karanlık dünyasına hapsetmesine izin vermeyecektim. Onca yaşanmışlıktan sonra tek dostum Battal'ın desteğiyle babamın kanlı pençelerinden kurtuldum. Artık bahar güneşi hiç de uzağımda değildi. Yer değiştirip yurtdışına kaçtığım yalanına Kadir Bey'i ikna etmek zor olmamıştı. O kayıp oğlunu dağda ararken ben bağda ideallerime adım adım yaklaşacaktım.

      "İzmir otogarında inecek yolcu kalmasın." Başımı yanımda horlayan delikanlıya çevirdim. Hiç kalkmaya hevesli görünmüyordu. Onu ürkütmeyecek şekilde birkaç kez dürttüm. Neyse ki sonunda kumral kirpiklerinin arasında kahverengi gözbebekleri görünmüştü.

HÜSRANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin