ŞEHADET - Vatan için / 13

938 92 21
                                    

Uzun uzun aralar verdim bu hikayeye ama siz isterseniz dikkatleri üzerimize çekeriz. Lütfen beğenmeyi, yorum atmayı ve askeri kurgu seven arkadaşlarınıza önermeyi unutmayın. Bu hikaye gerçek. Bu hikaye parlamayı hak ediyor...

*

OLCAY

"Bir hafta kalacağını söylemiştin."

Havalimanında vedalaşmak için sarıldığım küçüğümün cümlesi boş boğazlık yaptığım ilk günün eseriydi. Bana verilen izin o kadardı. Fakat görev dışında geçirdiğim tek bir saatin bile düşman hattına bir ay kazandırmak olduğunu onlar bilmiyordu. Annemin daha iyi hissettiğine dün gece şahit olmuştum ve ilk uçakla Hakkari'ye dönme kararı almıştım. Tabi ki bunu sabah öğrenen ev ahalisi şaşırmamıştı. Alışıklardı bir gecede çıkıp gitmelere... Sadece ufak sitemleriyle belli ediyorlardı aldığım kararın erkenliğini. Aygül bana daha da sıkı sarıldı. "Gitmeni hiç istemiyorum." Itır çiçeğine bulanmış saçlarının arasına gömdüm burnumu. Kim bilir tekrar ne zaman duyacaktım bu kokuyu... Ya da duyabilecek miydim?

"Biraz daha kalsaydın be oğlum."

Tüm ısrarıma rağmen beni yolculamaya gelen annemi de diğer kolumla sardım. "Sözüm olsun Gülsüm Sultan. Bir sonraki sefere..." Şakaklarına kısa ama onun için anlamlı olan bir öpücük kondurdum. Her göreve gittiğinde babamın yaptığı gibi... Hala kolumun altındayken aramıza, ellerini yüzüme yerleştirecek kadar minik bir boşluk koydu. Titrediğini fark ettim. Dünkü traşımın izini taşıyan sakallarımı, gül bahçesindeymişçesine okşadı. Parmak uçları kanıyordu belki de ama gık demiyordu dikenlerime. Şefkatli gözleri yüzümün her milimini tararken göz bebekleri acıyla harlanmıştı. Ağlamaya ramak kalmış hali el verdiğince "Söz verdin," dedi küçük harflerle. Sesi, onca yılın yükünü sırtlanmıştı. Yorgundu ama hala umut kokuyordu. Gidenlerin döneceğine inanan bir masumun umudu...

"Sen söz verdin mi tutarsın."

Aygül kenara çekilince birbirimize kenetlenir şekilde sarıldık. Bu seferki vuslat barındırdığı için daha gerçekçiydi. Özlemiştim onu. Varlığını hissetmeyi, onun verdiği güce sarılmayı özlemiştim. Uzun zaman olmuştu bu duyguyu hissetmeyeli. Çok uzun zaman...

Kokumu içine çektiğini hissettiğim an bu vedalaşmanın çok uzadığını düşündüm. Biraz daha fazlası, benim gibi biri için bile dayanılmazdı. Aldığı titrek nefesleri bahane ederek annemi kendimden ayırdım ve "Ağlıyor musun sen?" diye sordum yalancı bir sitemle. Saklama gereği bile duymadı. Yanağından nazlı nazlı süzülen yaşları, nasırlı parmak uçlarımla sildim.

"Sen de söz ver o zaman. Kendine dikkat edeceksin."

Avuç içlerimle yanaklarını kavrayınca buğulu bakışlarını bana çevirdi. "Ne olursa olsun, yaşamaya devam edeceksin," diye eklememle bir damlayı daha serbest bıraktı. "Evlatların için." Sanki cümlelerimin altına gözyaşlarıyla ıslak imza atıyordu. Ağlamasına dayanamayıp tekrar sarıldım. Bu seferki karşılığı hafif oldu. Her an kollarımın arasından kayıp gidecekmiş gibi...

"Hakkını helal et anne."

Sadece onun duyacağı şekilde fısıldadım. Yaşadığı şeyin ardından ağır gelecek bir istekti ama döndüğümde başıma neler geleceğini bilmiyordum. Fakat ondan helallik almadan çıktığım yolun bana hayırlı gelmeyeceğine emindim. Bir anda bedeninin kaskatı kesildiğini hissettim. Sırtımda duran ellerinden kanının çekildiğini. Anlık bir tepkiydi ama içine kim bilir neler sığdırmıştı. Kendine geldiği anda duruşu dikleşti. Kollarımın arasından itiraz istemeyen bir hareketle çıktı. Aynı benim yaptığım gibi ellerinin arasına yüzümü aldı ve beni kendine çekerek gözlerime şefkatli iki öpücük kondurdu.

ŞEHADETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin