***
İmrozlu'yla ilgili son bir haftada yaşananlar, söylenenler sabrımı iyice taşırdı. Tehdit, hakaret, küfür... Bunların hepsi artık yargının konusu zaten buna girmeyeceğim ama tepkilerin odağındaki sahneyle ilgili birkaç şey söylemek istiyorum.
Malum sahne, 5. bölümde geçiyor. Kızın tecavüze uğradığı da tecavüzün güzellendiği de yok. Linç aşerenlerin kitabı okumadığı, hatta hiçbir fikir sahibi olmadığı da buradan belli. Kaldı ki İmrozlu, işgal şartlarının hüküm sürdüğü bir Türkiye'yi anlatan distopik bir kurgu. Bu temadaki bir kurgudan çiçek, böcek betimlemeleri beklenmemesi gerektiğini anlamak için, kitabın sadece tanıtım bölümünü okumanız dahi yeterli. Savaşlara, savaş gerçeklerine, işgal altında kadınların ve çocukların uğradığı muamelelere, ne yazık ki bizzat kendi mazisinden hareketle vakıf olan bir milletiz. Savaş, çok üzgünüm ki tecavüz demektir, savaş katliam demektir, yağma demektir, işgal edilen toplumların tüm değerlerinin aşağılanması, yerle bir edilmesi demektir. Bunu idrak etmek için yüz yıl öncenin Türkiye'sine gitmeye de gerek yok, kafanızı kaldırıp yıllardır Ortadoğu bataklığında dönen zulümlere, sapkınlıklara, talanlara bakın.
Bu gerçekliği kaldıramıyor, sinemada edebiyatta görmek istemiyor olabilirsiniz ama bunun anlatılmasına karşı çıkma gibi bir hakkınız yok. Zira bu hak değil, şımarıklık. Kimse kurgusunu sizin kişisel hassasiyetlerinize göre yazmaz. Dünya döndüğü müddetçe bu konular kendine hem edebiyatta hem de sinemada yer bulacak. Üzgünüm ama karşınızdaki yüzünüze tutulan bir aynadan başka bir şey değil. Bu tip yaygın travmaların kitaplarda, filmlerde karşılığının olması, ortaya çıkan eserin değil, o eserin içinden çıktığı toplumun çarpık olduğunu gösterir. Kısaca, rahatsız olduğunuz şey esasen bizzat kendinizsiniz.
Buradan hareketle, "Kurgu da olsa böyle bir sahne yazılmaz" şeklindeki bir suçlamayı asla kabul etmiyorum. Güzellenmediği, yüceltilmediği sürece kurguda her şey yazılır, çizilir, gösterilir, anlatılır.
"Bunları çocuklar okuyor" çıkışına da çok affedersiniz, gülüyorum. 'Savaş kurgusu' demek, kafadan 'yetişkin içerik' demek, ki zaten kitaba başlamadan bunu belirtiyorum. Hem kitaba, hem de ilgili bölümün giriş kısmına bu uyarıyı koymuşsam ama o çocuk hala bu kitabı okuyorsa, burada sorumluluk bende değil o çocuğu yetiştiren ailede, eğitim sisteminde, toplumsal bilinçtedir.
Eminim aynı profildeki çocuk, basit bir Google aramasıyla benim betimlediğim sahnenin gerçeklerini, hatta çok daha beterlerini de izleme kabiliyetine sahiptir. Ne yapalım yani? Siz doğru düzgün çocuk yetiştiremiyorsunuz diye her şeye sırtımızı çevirip Kayu mu izleyelim ülkece?
Bir de utanmadan bana "Kitabı kaldır, lince son verelim" diye mesajlar atıyorsunuz. On bir yıllık gazeteciyim ben ve sizin gibi şantajcı, ağzı bozuk siber zorbalarla pazarlık etmek hiç adetim değildir. Hepinizle yargı önünde hesaplaşacağım.
İmrozlu da alnının akıyla yazılmaya, yayınlanmaya devam edecek. Hem Kırmızı Anahtar serisiyle hem de yolun başındaki İmrozlu'yla gurur duyuyorum. Ben hep suya sabuna dokunan biri oldum. Kitaplarımda da söyleyecek sözü, hayatla kavgası olan karakterleri anlattım bu yüzden. Bundan sonra da yazacağım kurgularda sizin gibi çarpık insanlar yetiştiren bu çarpık sistemi kalemimle eleştirmeye devam edeceğim.
TEŞEKKÜRLER!
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmrozlu
General FictionBir ada ve ortada duran iki kişi. Biri Türk biri Yunan. Biri isyancı biri işgalci. Birinde steteskop birinde künye. İkisi birbirine her şey olur. İkisinden birbirine hiçbir şey olmaz. . 1 Eylül 2039'da, kimine göre Gökçeada kimine göre İmroz'day...