29. Bölüm: ''Mendilimin Yeşili''

11.7K 1.1K 2.9K
                                    

***

★OY VE YORUMLARINIZI EKSİK ETMEYİNİZ!

***

İTHAF:

İthaflar sana geliyor; Passion_Elf (: Doğum günün kutlu olsun hayatım, nice yaşlara!

***

«⸻ Ο ίμβριος ⸻»

◃ ◂ ◅ Ίμβρος ▻ ▸ ▹

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

◃ ◂ ◅ Ίμβρος ▻ ▸ ▹

***

"Mendilimin yeşili, ben kaybettim eşimi... Al, bu mendil sende kalsın. Sil gözünün yaşını..."

Kulağında sürekli başa saran bir türkü, saçında yeşil puantiyeli beyaz bir mendil, elinde çilekli dondurma ve mavi gözlerinden boncuk boncuk dökülen yaşlar... Gördüğü manzara, cılız omuzlarına fazla... İliklerine kadar ihanete uğramış hissediyor Gökçe ve elindeki dondurmayı öfkeyle yere atıp ağustos sıcağına aldırmadan koşmaya başlıyor. Nereye gittiğini, ne yaptığını bilmeden dakikalarca koşuyor. Sonra her şey bir anda bulanık, kopuk ve belirsiz bir hal alıyor; ışıl ışıl yanan o atlıkarınca hariç... Gökçe'nin adımları onu gördüğünde yavaşlıyor. İki yana örülü saçları bozulmuş, kırmızı elbisesi ıpıslak olmuş, ayağındaki ayakkabısının teki düşmüş... Hiçbirine aldırış etmeden atlardan birine binip yakaladığı boynuzları sımsıkı kavrıyor. Sonra atlıkarınca dönmeye başlıyor. Onunla birlikte her şey dönüyor. Her şey ayrışıyor ve tekrar birleşiyor. Gökçe, dakikalar sonra kendini yerde bulunca minik bedeninde keskin bir acı hissediyor. Etrafında bir sürü insan var. Bir sürü yüz, bir sürü ses... Oysa o sadece tek bir yüz görüyor ve tek bir ses duyuyor. Leo. Sonrası Gökçe'nin kâbuslarına ekilen ilk tohum; simsiyah gözler, hırıltılı bir nefes ve tabula rasa'nın kusurlu dizilimi... Leo. Küçük bir kızın ilk aşkı mı yoksa bir cinayetin faili mi?

***

3 Aralık 2039 - Gökçeada

Gökçe, ertesi sabah gözlerini bir türlü aralayamadı. Uykusu aymak bilmiyordu. Gece öyle çok rüya görmüştü ki... Yaşadığı ilk kalp kırıklığını, yeşil puantiyeli mendilini, atlıkarıncadan düştüğü anı ve paramparça olan dizkapaklarını... Demek ki Passiflora'yı şarapla karıştırmak iyi bir fikir değildi.

Gözünün önüne dün gece olanlar gelince, yorganı hızla başına çekti. Karanlık bir garaj, ansızın bileğinde hissettiği bir el, birleşen dudakları, kulağına fısıldanan sözler... İçi hemen kelebekleniverdi Gökçe'nin. Oysa dün hepsinin kanatlarını koparmak istediğini söylüyordu. Ufak atsın da civcivler yesindi! Kelebeklerin kanatları besbelli çeliktendi, üstelik midesine de zimmetliydiler.

İmrozluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin