39. Bölüm: Yıkım

3.8K 720 2.7K
                                    

***

Selamlar! 39. bölüm, İmrozlu evreninin şimdiye kadar yazılmış en kısa bölümü oldu. O yüzden ben kendisine "mini bölüm" diyorum ama etkisi sanıyorum ki, çok da mini olmayacak. :) Aşağı yukarı 4 bin kelimemiz var.  Satırları bolca yorumlandırıp, yıldızları parlatmanızı diliyorum. İnanın bu, DM'lerinizden daha büyük bir motivasyon ve destek benim için. Kurguyu okuyan ve okuduğunu "göstermekten" yana herhangi bir çekincesi olmayan herkesin, bölümlerle ilgili olumlu/olumsuz tüm görüşlerini Wattpad ve sosyal medya platformları üzerinde paylaşmasını rica ediyor, hepinizi öpüyorum.

***

«⸻ Ο ίμβριος ⸻»

"Bir hıçkırık bulamadan yanıyor sızı,
dengeye kavuşmadan çöküyor yıkım..."

Odisseus Elitis

◃ ◂ ◅ Ίμβρος ▻ ▸ ▹

11 Şubat 2040 - Gökçeada

Yüzbaşı Aris, saatler gece 10 buçuğu gösterirken, dakikalar sonra camında patlayacak taştan habersiz, İmroz Meyhanesi'nde buluştuğu Üsteğmen Kerim'i dinliyordu.

Görüşme talebi Kerim'den gelmişti. Bir saat kadar önce Aris'i arayan Kerim, önemli bir mesele hakkında yüz yüze konuşmak istediğini söyleyince iki adam, meyhanede buluştular. Konu 31 Aralık günü Marmaros'ta yaşananlardı.

Kerim, Aris'in görevlendirmesiyle bir aydan fazladır o gün olanları araştırıyor ama bir türlü işin içinden çıkamıyordu. Elinde çok fazla eksik parça vardı. Aynı gün, aynı yerde, aynı saatte Gökalp, Refak, Yusuf ve Ali'yi buluşturan neydi? Gökalp, Refak'i niye öldürmüş, Yusuf'u kim vurmuştu? Dahası tüm bu denklemde Ali'nin yeri neresiydi?

Bu soruları Aris'e tek tek sordu Kerim. Kendi cevaplarını onunkilerle karşılaştırdı. Aklındaki şüpheleri, çelişkileri, olası ihtimalleri anlattı. Ardından masadaki rakıdan bir yudum içti ve "Gökalp ve Ali'yi tekrar bi' sorgulamak gerek bence..." dedi. "Özellikle Ali'yi. O çocukta bi' iş var."

Aris, "Gökalp'i sorgulamana gerek yok" diye cevap verdi. Onun Refak'ı niye öldürdüğünü biliyordu. "Ali'yi al. Ama ne kadar işine yarayacağı şupheli. Bir aydır takip ettirerek açığını bulamadığın adamı sorguda konuşturamazsın."

Kerim'in kaşları havalandı. "Açığını bulmak için takip ettirmiyordum ki. Önce güvenliğini sağlamak içindi. Yusuf'u vuran adam, onun da peşine düşer diye düşündüm. Kimsesi yok, zavallı bir çocuk dedim. Korumak istedim onu ama... Zamanla halinden kuşkulanmaya başladım. Çünkü tedirgin oluyordu bundan. Onu korumamdan, peşindeki sivillerden besbelli rahatsızlık duyuyordu. Bunu güvenlik değil de tehdit olarak algılaması şüpheli değil mi sence de? Belki de Yusuf'u vuran oydu?"

Aris, "Bilmem..." diyerek omuzlarını yukarı çekip kollarını bağladı. "Belki de sadece gözetlenmekten hoşlanmıyordur. Surekli üzerinde bir gözün olması canını sıkıyordur. Bunun için suç işlemesine gerek yok ki..."

Kerim, şaşkın bir halde, "Suçsuz diyorsun yani?" dedi.

"Hayır." Aris başını iki yana sallayarak önündeki kahveden bir yudum içti. "Sadece aksini ispatlayacak bir şey yok elinde diyorum. Bir aydır peşindesin adamın ama hala dosyaya girecek tek bir delilin yok. Sadece sezgilerin ve şuphelerin var. Bize bunlardan fazlası lazım."

"Yusuf Müdür'ün uyanması lazım!" dedi Kerim. "Bize bunlardan fazlasını ancak o verebilir."

Aris, rahat bir tavırla "Uyanır belki..." diye yanıt verdi.

İmrozluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin