22. Bölüm: Değişim rüzgarları

10.1K 1.2K 2.4K
                                    

***

★ LÜTFEN YILDIZ TUŞUNA BASARAK OY VERMEYİ VE PARAGRAF ARALARINA YORUMLAR BIRAKMAYI UNUTMAYALIM ★

***

İTHAF:

Yorum şelalelerinin coşkun seli; Hallederizikibin :) İthaflar sana geliyor. 

***

Yine ve yeniden uzun ve zorlu bir bölüm olacak. Hadi sizi bekletmeden içeri alalım. Kocaman sarıldım hepinize!

***

«⸻Από την Ίμβρος⸻»

"Kopuşlar acı veriyorsa bağlar hakiki demektir."

Byung-Chul Han

◃ ◂ ◅ Ίμβρος ▻ ▸ ▹

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

◃ ◂ ◅ Ίμβρος ▻ ▸ ▹

Değişim rüzgarları... Birileri bu bürokratik esintiyi çok daha evvelden hissetmişlerdi. Fakat rüzgarın şiddetini hesaplamada büyük bir yanılgıya düştüler. Kehanet kendini adım adım gerçekleştirirken tutunulacak dalın kopması ve adadan savrulup Atina'ya sürüklenmesi hesapta yoktu. Zira restleşen bir baba oğulun yaratacağı yıkımı öngörmek olanaksızdı. Şimdiyse ayakta kalmak için bu kopuşu durdurmaktan başka çareleri kalmamıştı.

Peki, nasıl olacaktı bu?

***

"Çavuş Leander Demetriou'yu sen mi öldürdün?"

Askeri barikatın önünde, ellerini belinde birleştirmiş halde yeşil gözlerini Aris'in yüzüne diken Amiral Markos, oğluna böyle sormuştu.

Aris'in meydan okuyan ela hareli gözleri ise babasıyla koşulsuzca restleşti. Bastıran sağanak yağmurun altında, çenesini dikleştirerek "Evet!" dedi, tok bir sesle. "Ben öldürdüm."

Markos, oğlunun ağzından çıkan son kelimenin ardından elini yukarı kaldırdı ve Aris'in sol yanağına var gücüyle sert bir tokat geçirdi.

Aris'in başı, yüzünde patlayan tokatla birlikte sağ yanına dönerken, ıslanan saçlarından süzülen damlalar etrafa savrulmuştu. Henüz daha başını önüne çeviremeden ise babasının sesini tekrar işitti. "Albay Petrus'tan özür dileyip sana verilen görevi kabul edeceksin! Ben de bu yediğin haltı temizleyeceğim. Duydun mu beni?!"

Kıpkırmızı olan yüzünü Markos'a döndüğünde, dudağının kenarına yapay bir tebessüm kondurarak "Asla" dedi, Aris.

Markus'un çenesini saran bembeyaz sakalları öfkeden titriyordu. Bir süre oğlunun gözlerine, aksini görmeye çalışırmış gibi baktı ama aksinin esamesi bile yoktu orada. Kaşlarının ortasını çatarak "Asla, öyle mi?" diye mırıldandı. "O halde bunun sonuçlarına da katlanman gerekecek." Elleri, Aris'in göğsüne uzandı ve üniformasındaki KOT armasını, velcro'sundan sertçe çekip çıkardı. "İtaatsiz bir askerin, profesyonellerin arasında yeri yok" dedi, küçümseyici bir tavırla. "İmroz'daki vazifenden alındın! Atina'ya geri dönüyorsun." Sonra sesini yükselterek "Tabii önce işlediğin cinayetin hesabını vereceksin" deyip başını, arkasında bekleyen askerlerine çevirdi. "Yüzbaşı'yı karargaha götürün!"

İmrozluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin