***
İthaflar sana: @egemanya (:
***
«⸻Από την Ίμβρος⸻»
Bir araç ve içinde beş kişi.
İkisi önde, ikisi arkada, birisi bagajda.
Bagajda olan ölü.
Diğerlerinde ise ölüm sessizliği.
Kurbanın katile, failin maktule döndüğü yerden büyük bir sessizlikle uzaklaşıyorlar. Dikiz aynasında ela harelerle kesişen mavi gözlerin feri, gecenin koynunda çakmak çakmak parlamasa, içeride başka hiçbir hayat belirtisi olmayacak.
Neyse ki var.
Nefretin parlattığı bağa, karanlık bir yolun ortasında fosforlu bir pusula gibi tutunan apoletli bir adam var. Ve omzunda taşıdığı yıldızları, koca bir ordunun üzerine kurşun gibi yağdırmaya şimdiden hazır...
◃ ◂ ◅ Ίμβρος ▻ ▸ ▹
3 Eylül 2039 - Gökçeada
Marmaros'taki o iri gövdeli ağacın önü, dördü için bir yol ayrımının eşiği olmuştu. Yüzbaşı Aris, yanlarına sonradan gelen çavuşu, kaçan iki kişinin izini sürmesi için görevlendirmiş, Gökçe ve Ezgi'yi ise Teğmen Adoni'nin kullandığı askeri araca bindirmişti. Kimsenin birbiriyle tek kelime etmeden yaptığı yolculuk, karargahın önünde sonlandığında Aris arka koltukta oturan Gökçe ve Ezgi'ye dönerek, "İçeride kısa bir işim var, siz buradan bir yere ayrılmayın" dedi. Sonra bakışlarını sürücü koltuğundaki Teğmen Adoni'ye çevirdi. "Sen de burada kal."
"Emredersiniz, Yüzbaşım!"
Aris, araçtan iner inmez hemen bagaja yöneldi ve içerideki cesedi sırtına çuval gibi yükleyerek hızlı adımlarla karargaha doğru yürümeye başladı.
Arkasından meraklı gözlerle bakan Gökçe ise başını cama yaslamış halde oturan ve dakikalardır ağzından tek kelime çıkmayan Ezgi'ye döndü. "Bitanem" dedi, yumuşak bir sesle. "İki dakika lavaboya kadar gitsem, sorun olur mu?"
Ezgi, 'sorun yok' anlamında başını sallasa da Adoni aynı fikirde değildi. "Gokçe Hanım, niyetinizin lavaboya gitmek olmadığını biliyorum ancak-..."
"Ben de senin niyetinin Ezgi'yi korumak olmadığını biliyorum, Teğmen." Gökçe'nin sesi Adoni'yi susturmuştu. "Ama merak etme, şimdilik aramızda... En azından, bun niye yaptığını öğrenene kadar." Sonra Ezgi'ye dönerek göz ucuyla Adoni'yi işaret edip kulağına fısıldadı. "Teğmen sana en ufak bir rahatsızlık verirse beni hemen çaldır, kapat. Tamam mı?"
Gökçe, sözlerinin ardından arabadan inip Aris'in peşine düşerken Adoni hiçbir şey söyleyememişti. Dikiz aynasından Ezgi'yi gördüğünde içindeki pişmanlık daha da alevlendi. Saatler önce yüzüne öfkeyle bakarken yeşilin bin bir tonuyla parlayan gözleri, şimdiyse safi bir matlıkla gölgelenmişti. Ne diyeceğini ölçüp tartmadan "Ben-..." diye atıldı o an Adoni. "Çok ozür dilerim. Belki inanmayacaksın ama-... Berbat hissediyorum. Toren alanına girmemen için askerlere sana dikkat etmeleri gerektiğini ben söyledim. Seni-... Hedef gostermis oldum. Hiç istemeden... Yasadiklarına sebep oldum."
Ezgi, önce hiçbir cevap vermedi. Yutkundukça boğazında hissettiği düğüm daha da genişliyordu sanki. Sonra hissiz bir tonda "Seninle ilgisi yok" dedi. Başını hala yasladığı camdan kaldırmamıştı. "Grubun içindeki tek kız bendim. O yüzden beni aldılar... Keşke, yok yere vicdan yapıp yalan söylemeseydin komutanına, diğer iki kişi bulunduğunda nasılsa her şey ortaya çıkacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmrozlu
قصص عامةBir ada ve ortada duran iki kişi. Biri Türk biri Yunan. Biri isyancı biri işgalci. Birinde steteskop birinde künye. İkisi birbirine her şey olur. İkisinden birbirine hiçbir şey olmaz. . 1 Eylül 2039'da, kimine göre Gökçeada kimine göre İmroz'day...