VII

3.2K 168 323
                                    

Eve dönmek için bir süre düşündüm. Ayşe Hanım'ın arabasıyla gitmek istesem de o çoktan gitmişti. Yürüyerek gitmek de çok uzun sürecekti. Kapının önünden ayrılıp epeyce yürüdükten sonra orman yolundan çıkmıştım. Henüz şehirden uzaktaydım ve biraz daha yürüyünce buralarda bir taksi durağı olduğunu hatırladım ve hemen oraya doğru yürümeye başladım.

Durağa vardığımda, boş bir taksiye binmek için bekledim. Çok geçmeden bir taksi geldi arabaya bindim ve şoföre, adresi tarif ettim. Şoför gaza basıp hızla yola çıktı. Yolda, sessizce düşüncelere daldım. Yarın erken kalkacaktım şehirden uzakta olan bu eve gelmek için kaçta kalkmam gerektiğini hesapladım.

Taksi, eve vardığında ödeme yaparak arabadaki eşyalarımı alıp indim. Apartmana girdiğimde merdivenleri çıkacak gücü kendimde zar zor buldum. Kapıyı anahtarımla açıp içeri girdim. Işıklar sönmüştü. Masal uyumuş olmalıydı. Sessizce odama gidip üzerimdekileri değiştirdikten sonra yatağıma uzandığımda başımı yastığa koyduğumu hatırlıyorum.

Ertesi sabah normal günlerimden daha erken uyandım ve hızla hazırlanıp Ayşe Hanım'ın söylediği saatte orada olmak için evden çıktım. Yolda telefonuma bakarken yine aynı numaradan gelen bildirim dikkatimi çekti.

*******19: Herkes seni orada çalışıyormuş zannedecek. Bundan en yakın arkadaşına dahi bahsetmeyeceksin. Söylediklerimi yapmazsan seni biz bile koruyamayız.

Sabahın erken saatlerinde tatlı gelen kuş cıvıltılarından çok kargaların gaklamaları duyuluyordu. Sokakta henüz kimseler yoktu.

Bir insan evladı bu saatte kahvaltı yapar mı? Uykusuzdum ve yorgundum.

Esneye esneye ağzım gergedan gibi açılıyordu. Yüzümü yıkamama rağmen bir işe yaramamıştı. Hiç uyumamışım gibi yorgundum. Gözlerim istemsizce kapanıyordu. Her ân bir yere düşüp uyuyakalacağımdan şüphe yoktu.

Bu çocuk kendini askeriyede falan mı zannediyor, diye düşündüm.

Araf'ın evine yaklaşmıştım. Hava tam aydınlanmamıştı ve sabahın soğuğunda içim titreye titreye yürüyordum. Kapıda Ayşe Hanım ve Araf Bey ayaküstü konuşuyorlardı. Geldiğimi görünce Ayşe Hanım: "Günaydın Alisa." Diyerek gülümsedi.

Ben de aynı şekilde gülümsemesine karşılık verip "Gün daha aymadı Ayşe Hanım, on üç dakika var." Diyerek cevap verdim.

Soğuktan uykumun geldiğini bile unutmuştum. Yetişir miyim, diye boşuna telaşlanmıştım. Soğuk bir rüzgar yüzüme esince üşüdüğümü tekrar hatırladım.

Baştan ayağı siyahlara bürünmüş dikkatli bakmasam cenazeye gittiğini zannettiğim patronumun üzerinde spor kıyafetleri vardı.

"Günaydın Araf Bey." Dedim istemsizce.

Tüm enerjisini spora harcamış olan Araf bana bakmakla yetindi sadece.

Eve girip mutfağa yöneldim. İçerisi sıcacıktı. Güzel bir kahvaltı hazırlamak için önce ellerimi yıkadım, ardından gerekli olan kahvaltılıkları çıkardım. Yapacağı tek şey buzdolabındaki kahvaltılıkları masaya dizmekti, hepsi bu! Bunun için erken saatte uyandırılmak hiç hoş değil.

Çay demlenirken banyoya gidip tekrar yüzümü yıkadım. Biraz rahatlamıştım. Banyodan döndüğümde Ayşe Hanım demlediğim çayı çöpe döküyordu. Sinirlerim tepeme çıksa da sakin olmaya çalışarak konuştum: "Ayşe Hanım o çayı yeni demlemiştim. Neden döktünüz?"

"Araf Bey sabah kahvaltısında çay içmez!"

Lan başlayacağım şimdi sana da Araf Bey'ine de demek varken "Öyle mi, Araf Bey sabahları ne içiyormuş?" Diyerek lafımı kıvırdım.

Gölgene Bile Acıma Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin