VI

3.1K 166 95
                                    

Uzun süre sessiz kalınca Ayşe Hanım merakla sordu: "Korkulacak bir şey olmadığını sana söylemiştim. Sadece Araf Bey her şeyin en mükemmeli olmasını ister."

Ben de gergin bir şekilde cevap verdim: "Evet, bunu anlamam kolay oldu."

Ayşe Hanım gülümsedi ve: "Alışırsın merak etme, benim birkaç işim var sonra yine görüşürüz." Diyerek odadan ayrıldı.

Onun gittiğini görünce rahat bir nefes aldım. Bir yandan da aklımın bir köşesinde Ayşe Hanım'ın söyledikleri vardı. Burada vakit kaybetmeden mutfağa gittim.

Dolaptan su alıp bardağa doldurdum. İçerken ne yapacağımı düşünüyordum. Kaçmaya cesaretim yoktu. Burada tutsak edilirsem Masal'a zarar verirler miydi?

Elbette gelmediğim için şüphelenen arkadaşım soluğu poliste alacaktı ve bu da onun sonu olacaktı. Bir şekilde ona engel olmalıyım.

Bir süre sonra Ayşe Hanım geri döndü. İçeriye girdiğinde yüzünde bir gülümsemeyle beni karşıladı. "Her şey tertemiz görünüyor. İyi iş çıkardın."

Söyledikleri tüyler ürperticiydi. Sanki el birliğiyle benimle dalga geçmek için toplanmışlardı. Kadına korkuyla baktım: "Ama ben hiçbir şey yapmadım ki."

Sadece dudaklarında alaycı bir gülümseme belirdi: "Sana güveniyorum Alisa, yaparsın sen.."

Ben de gülümseyerek, "Bana güvendiğiniz için teşekkür ederim ama neden bahsettiğinizi keşke ben de anlasam."

Tekrar şüphelenmeye başlamıştım. Birden Ayşe Hanım'ın bakışları arkamda bir şeyin olduğuna odaklandı. Arkamı döndüğümde o adamı gördüm. İşte yine buradaydı. Demek Ayşe Hanım'ın böyle konuşması bu yüzdendi.

Adam, bana doğru yavaş adımlarla yaklaştı ve ciddiyetle konuşmaya başladı: "Evet, seni hatırlıyorum. Arabamın önüne atladın. Tesadüfe bak ki, şimdi de burada karşıma çıkıyorsun. Sence bu bir tesadüf mü yoksa planlanmış bir şey mi?"

Buraya gelmeyi nasıl planlamış olabilirim ki? Beni zorla getirenler kendi adamlarıydı. Bir de hâlâ utanmadan arabamın önüne atladın diyor, çıldırmama ramak kaldı. Toz beziyle mi boğsam ne yapsam!

"Ben arabanızın önüne atlamadım, siz beni başka biriyle karıştırıyorsunuz." Diyerek itiraz ettim.

Yalanımı yememiş gibiydi. Kendinden emin bir şekilde konuştu: "Hayır, ben seni iyi hatırlıyorum. Üzerinde mavi bir elbise vardı. Saçlarına küçük zarif bir çiçek takmıştın. Ben sana çarpana kadar çok gergindin. Bir yere gitmek isteyen insanların geç kalmışlığı vardı halinde... Kolunu tutuyordun ve sana yardım etmemi ret ettin! Bu durumu hafızamdan silmeyeceğim."

Araba kullanan biri bu ayrıntıları nasıl hatırlıyor. Yola bakmak yerine beni mi izlemiş, diye düşünürken saçmaladığımın fark ettim.

Konuşmadığımı anlayınca bana doğru yaklaştı: "Sustun bakıyorum. Doğru hatırlıyorum değil mi?"

Cevap vermedim. Doğruydu ama yine de kendimi burada güvensiz hissediyordum.

Koskoca İstanbul'da bula bula bu adam beni bulmuştu gerçekten bana kocaman bir aferin!

Susmakla adamı sinirlendirdim mi diye düşünürken o da mutfaktan su alıp odasına gitti. O gidince Ayşe Hanım iyilik meleği gibi davranmayı bırakıp tekrar şeytansı hâline geri döndü:
"Sen kiminle konuştuğunun farkında mısın? Sana bir şey söyleniyor ve sen konuşmuyorsun! Hareketlerine dikkat et, yoksa bu işin sonu hiç iyi olmaz!"

Yorgun gözlerle kadının gözlerine baktım.
Köprüyü geçene kadar ayıya dayı demek gururumu incitiyordu. Neden bu hayatta istediğimiz en basit şeyler bile bir zorluktan ibaretti?

Gölgene Bile Acıma Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin