Alisa elinde telefonla kalakalmıştı. Gökay telefonu kapatıp akşam için çoktan hazırlanmıştı. Kol düğmelerini özenle taktıktan sonra ceketini giydi. Ayna karşısına geçip nasıl göründüğüne baktı ve aşağı indi. Araf henüz giyinmemiş, salondaki koltukta oturup elindeki bilgisayarla meşgul görünüyordu.
Evin içinde bir telaş hakimdi. Çalışanlar, her biri üzerine düşen görevleri eksiksiz bir şekilde yerine getirerek akşam için hazırlıkları tamamlamaya çalışıyordu.
Gökay salonda arkası dönük olan adamı merak edip bakmak isteyince oturanın Araf olduğunu gördü. Şaşırarak ve biraz da sinirlenerek kaşlarını çattı: "Ulan, ben hayatımda senin kadar rahat bir insan görmedim. Sanki akşam bana kız istenecek, şuna bakın hele!" Yanındaki kadınlardan biri durup Gökay'a hak verir gibi başını salladı.
Sabahtan beri koşturmakta olan kadın, işlerinin çoğunu bitirmiş olmanın verdiği rahatlıkla söze karıştı: "Dedeniz için oda hazırlandı. İstediğiniz çiçekler de yolda gelmek üzeredirler." deyip sustu.
Araf, gözlerini bilgisayardan ayırıp önce kadına teşekkür eder gibi gülümsedi, sonra Gökay'a bakıp konuştu.
"Hayatın boyunca beni böyle tanıdın zaten ne bekliyordun ki?"
"Peki güzel kardeşim, Alisa'ya haber verdin mi? Ona sordun mu ki akşam seni istemeye gelelim mi diye? Kız, belki hazır değil, belki akşama kadar hiçbir şeyi yetiştiremeyecek, belki kız seninle evlenmek istemiyor."
"Onu Halide Hanım'ın yanında bana masum numarası yapmadan önce düşünecekti. Kadın beni oklavayla dövdü! Yetmemiş gibi duygularıyla oynadığımı söyledi, beni kötü biri gibi gösterip daha çok kışkırttı. Şimdi ben ona duygularla oynamak nasıl olurmuş göstereceğim."
"Bu nasıl bir gözü karalıktır, yani oraya şimdi kızı istemeye değil rezil etmeye mi gideceğiz?"
"Aynen öyle. Görsün bakalım benimle uğraşmak neymiş! Sakın Alisa'yı aramayı düşünme, bırak hiçbir şey yokmuş gibi hazırlansın ne de olsa akşama kadar hiçbir şeyi yetiştiremeyecek."
"Bence Alisa, söylediklerine inanmadı ve akşam için hiçbir hazırlık yapmadı. Hamdi Dede anlamayacak mı, sormayacak mı? Peki, sen o zaman Hamdi Dede'ye ne açıklama yapacaksın?"
Düşünmek için evin içinde dolaşmaya başlayan Araf duraksadı. Çözüm yolunu bulmuş gibi gülümseyerek, "Bu görev sana düşüyor sevgili kardeşim. Git ve Alisa'yı akşam için geleceğimize inandır. Ona ben söylersem şüphelenebilir."
Gökay unuttuğu bir şeyi hatırlamış gibi "İyide ben zaten Alisa'yı aradım. Akşam için hazırlık yapmalarını bile söyledim." Dedi.
Araf gülümseyerek aklına gelen planı Gökay'a anlattı: "O zaman sorun halloldu demektir."
Araf tekrar bilgisayarı eline aldığında, Gökay bir ân ne yapacağına karar veremedi. Alisa'ya akşam hazırlanması için yardım etmeli miydi, yoksa Araf'ın herkesin içinde kızı rezil etmesine izin mi vermeliydi?
Kapı çaldı. Kadınlardan biri, isteme için hazırlanan çiçeği salondaki masaya bıraktı. Gökay çiçeğe yaklaşıp eline aldı. Elinde evirip çevirdikten sonra sordu: "Bu ne şimdi, çiçek mi bu?"
Araf, gözlerini bilgisayardan ayırmadan cevap verdi: "Bildiğimiz çiçek işte! Neyine şaşırıyorsun?"
"Bunun dikenleri var. İki tane gülü pakete sarmış, gülü de dikenleriyle göndermişler."
"Özellikle öyle olmasını zaten ben istedim."
"Sebep?"
"Gökay, şu an çok önemli bir işim var. Seninle uğraşamam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölgene Bile Acıma
Teen FictionAlisa'nın duygusuz ve titiz bir adamla yaşadıklarını anlatıyor. [Eğlence amaçlı yazılmıştır. Hikaye tamamlanınca yazımlar düzeltilecektir.]