"Şart mı, ne şartı Araf Bey, ne kadar çıkarcısınız! Ben neyin derdindeyim siz neyin derdindesiniz?"
Araf umursamadan cevap verdi: "Çıkarım olmayan hiçbir şeyi yapmam. Burada kalmak istiyorsan şartımı önce kabul etmen gerekecek."
"Şartınızı öğrenebilir miyim? Makul bir şeyse kabul ediyorum."
Rahat bir ses tonuyla "Makul makul, sen merak etme, kabul ediyor musun etmiyor musun? Ona göre kovacağım!"
"Kabul ediyorum ama hâlâ ne olduğunu söylemediniz?"
"Sabah benimle erkenden koşuya geleceksin ve şirketteki işlerime yardım edeceksin. En önemlisi de çok konuşmayacaksın."
Alisa kafasına takılan soruyu sormadan edemedi:
"Şirketteki işlerinize yardım etmemi anlarımda niye koşuya beraber gideceğiz, onu anlamadım. Bensiz koşamıyor musunuz?""Çok soru sorma, kabul ediyor musun?"
"Tabii ki de evet! Sokaklar sizden daha acımasız! Koşmaktan yoruldum. Biraz dinlenmek istiyorum."
"Yukarıda boş odalar var. Herhangi birinde gidip uyuyabilirsin. Mutfağı dağıtmadan yemek yiyebilirsin. Canın ne istiyorsa onu yap. Yeter ki beni rahatsız etme."
Kız, adamın gözlerinde minnettar bir ifadeyle baktı: "Çok teşekkürler Araf Bey, gerçekten size nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum! Sizden hiç beklemezdim nasıl oldu kabul ettiniz hâlâ şaşkınım."
"Teşekkür etmene gerek yok. Sürekli konuşma yeter!
Alisa kendini savunacakken Araf, umursamadan yukarı çıktı. Kapıdan çıkarken duymamazlıktan geldiği cümleyi tekrarladı:
"İyi geceler Araf Bey..."
Adam yine duymamazlıktan geldi. Salonda tek kalınca o da yukarı çıktı. Karşısında bir sürü kapı gördü. Kendini yorgun hissediyordu. Hâlâ ormanda olmadığı için şükretti. Üstelik sabah erken kalkıp yola çıkmak zorunda değildi. Tabii Araf'ın sabah koşusunu saymazsa.
Odalardan birinin kapısını açıp içeri girdi. Hemen uymak istiyordu. Ceketini çıkartacakken bir ses duydu:
"Bir sürü oda varken seni benim odama getiren şey ne? "
Araf'ı odanın içinde yatağında otururken görünce duraksadı. Ne yapacağını bilemedi: "Şey... Araf Bey sizin burada ne işiniz var?"
Araf sabır dilercesine başını tavana kaldırdı, derin bir nefes aldıktan sonra tekrar kıza bakarak konuştu: "Sen iyi misin, burası benim odam!"
Alisa etrafına göz gezdirince buranın Araf'ın odası olduğunu anladı.
"Çok özür dilerim sanırım ben yanlışlıkla bu odaya geldim, tekrardan özür dilerim. "
"Bilerek yapıyorsun beni delirtmeye çalışıyorsun."
"Neyi bilerek yapıyormuşum?"
Sinirlenen Araf sesini yükseltti:
"Ben sana ne dedim?"Adam, Alisa'nın düşünmesine fırsat vermeden tekrar konuştu:
"Sürekli özür dileme demedim mi, niye aynı şeyleri tekrarlayıp beni sinirlendiriyorsun?"Kız, Araf'ı istemeden sinirlendirmeyi yine başarmıştı. Hemen kendini savunmaya geçti.
"Ne dememi bekliyorsunuz? Yanlışlıkla odanıza girdiğim için özür diledim, bunda sinirlenecek ne var?"
"Sürekli özür dilediğinin farkında mısın? Sen neden böylesin Alisa?"
Araf'ın söylediklerine gücenen kız nefes almadan konuştu: "Siz nezaketten gram anlamayan her şeye sinirlenen birisiniz! Hatamı telafi etmenin başka bir yolu varsa söyleyin de yapayım. Elimden sadece özür dilemek geliyor. Ben size soruyor muyum neden böyle davrandığınızı, siz de bana sormayın!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölgene Bile Acıma
Teen FictionAlisa'nın duygusuz ve titiz bir adamla yaşadıklarını anlatıyor. [Eğlence amaçlı yazılmıştır. Hikaye tamamlanınca yazımlar düzeltilecektir.]