Yalnız başına kalınca: "Bravo Alisa, yine kendi kendini rezil ettin!" Diye söylendi.
Odanın kapısını açtı ve içeri girdi. Çantasını sandalyenin üzerine bıraktı. Üstündeki ceketi çıkarttıktan sonra onu da sandalyenin üzerine attı.
Yatağa uzanıp gözlerini kapadı. Uyumaya çalışsa da bir türlü düşünceleri son bulmuyordu. Peşinde olan adamı gördüğü ilk anı gözlerinin önüne getirdi. Sonra olayları çözmeye çalıştı. Zihnini bir türlü toparlayamıyordu. Yatakta dönüp duruyor, sorularına cevap bulmadan uyuyamayacağını biliyordu. Odanın sessizliğinde yalnızca nefes alıp verişini duyabiliyordu. Gözlerini kapatıp olayı zihninde tekrar canlandırmaya çalıştı. O adamın niye peşinde olduğunu bir türlü anlayamamıştı. Birkaç gün geriye gidip o gün neler olduğunu hatırlamaya çalıştı. Uykuya daldığında rüyasında sokak lambalarının titrek ışığında dolaşıyordu. Eve vardığında bir süre dinlenmek istemiş ama birden kapının zorlanarak açıldığını duymuştu. Ardından hızlı adımlarla evden kaçmaya başlamıştı. O kaçarken, arkasından gelen kişi onu bir türlü bırakmamıştı. Ayağı takılıp düştüğünde rüyasından irkilerek uyanmış ve gözlerini açmıştı. Sessizce oturduğu yerden kalkarak pencerenin önüne gitti. Karanlık orman ürkütücü görünüyordu. Yataktan kalkıp odadan çıktı.
Araf'ın odasına doğru gidecekken yatak odasının yanındaki odanın altında ışığı görünce o tarafa doğru gitti. Kapıyı çalıp içeri girmekte tereddüt etti. Fakat cevapsız sorularının yanıtını ona ancak Araf verebilirdi. Derin bir nefes alıp kapıyı tıklattı ve gel sesini duyunca içeri girdi.
Alisa odaya göz atınca düzenlenmiş olan sade ve şık mobilyalara, kitaplıktaki kitaplara ve pencere önünde duran masadan burasının çalışma odası olduğunu anlamıştı.
"Sizi bu saatte rahatsız ettiğim için kusura bakmayın."
Araf bakışlarını üzerimde gezdirerek konuştu: "Sen hâlâ uyumadın mı?"
"Uykum var fakat aklımdaki soru işaretleri uyumama izin vermiyor."
"Buraya geldiğine göre cevapları bende olan sorularına yanıt aramaya geldin demektir. Yanılıyor muyum?"
"Peşimdeki o adamlara ne oldu? Neden bir ânda yok oldular?"
"Onlar yok olmadı. Biz bulduk. Seni havuzun başında izleyenin adı Ferruh. Peşinde olan o adamlar artık bizim elimizde. Yani seni artık rahatsız edemezler."
"Demek onları yakaladınız. Yani artık bu evime gidebilirim demek oluyor, öyle değil mi?"
Başını olumsuz anlamda salladı: "Henüz değil.."
"Onları yakaladığınızı söylemiştiniz. Kaçmadılar değil mi?"
"Kimsenin bir yere kaçtığı yok."
"Onunla konuşmak istiyorum. Benden ne istiyorlar her şeyi bilmek istiyorum. Nedenini bilmediğim bir şey yüzünden burada esir gibi yaşıyorum."
"Onunla konuşman imkansız. Böyle bir şeyi duymamış sayıyorum. "
"Neden imkansızmış acaba?"
"Çünkü kendinde değil."
Alisa şaşkınlıkla sordu: "Ne demek kendinde değil ne yaptınız ona, dövdünüz mü?"
"Yok liyakat madalyası taktım! Merak etme dövmedim sadece birazcık korkuttum o kadar!"
"Ne söylemiş olabilirsiniz ki?"
"Adam dövmek gibi huylarım yok. Sadece biraz sohbet ettik o da dayanamadı."
"Ayılacağı zaman konuşmak istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölgene Bile Acıma
Ficção AdolescenteAlisa'nın duygusuz ve titiz bir adamla yaşadıklarını anlatıyor. [Eğlence amaçlı yazılmıştır. Hikaye tamamlanınca yazımlar düzeltilecektir.]