Araf, saatlerdir telefonu kapalı olan Alisa'ya ulaşamayınca sinirlendi. Toplantıdayken gelen aramaya cevap verememişti ama şimdi de Alisa telefona cevap vermiyordu. Akşam olunca eve gitti. Anahtarıyla içeri girip mutfağa doğru yürüdü. Işıklar kapalıydı ve ortada Alisa yoktu.
O sırada Alisa, hastanede Halide Teyze’yi ikna etmeye çalışırken yaşlı kadının tansiyonu sürekli artıyordu. Gözlerini kısarak Alisa’ya baktı ve sesi titreyerek, "Kızım, ne demek düğün yapmak istemiyoruz! Delirdin mi? Hiç düğünsüz evlilik olur mu? Oğlanın maddi durumu yerinde, şükür!" dedi.
Alisa derin bir nefes aldı, sabırlı olmaya çalışıyordu. "Halide Teyze, ben sadece bazı şeylerin aceleye gelmesini istemiyorum. Düğün elbette önemli fakat bazen aşkla başlayan bir hikaye, ihtişamlı bir kutlama olmadan da güzel olabilir."
Halide Teyze, Alisa’nın gözlerinin içindeki kararlılığı görerek biraz yumuşadı fakat hâlâ hoşnutsuz görünüyordu. "Peki ya aileler? Onlar ne düşünür? Bunu nasıl açıklayacaksın?” diye sordu.
Kız başını eğip gözlerinin dolduğunu göstermek istemedi: "Benim ailem yok ki onlara bir açıklama yapayım."
"Özür dilerim kızım, öyle demek istemedim. Yaşlılık işte seni de üzdüm yok yere.."
O gece, Alisa hastanede sabahlamıştı. Gözlerini açtığında, telefonunun kapalı olduğunu fark etti; güç düğmesine basıp açılmasını bekledi. Bir an için, Araf'ın dün gece onu evde bulamayınca ne yaptığını da merak etti.
Telefon ekranı açılır açılmaz birkaç saniye oldu. Tahmin ettiği gibi, Araf'dan hiçbir mesaj yoktu. Cevapsız aramalardan çoğu ona aitti ama Alisa, bunu umursamadı.
Araf, dün gece Gökay’ı aramıştı ve Alisa’nın nerede olduğunu öğrenmişti. Alisa’yı aramaktan vazgeçip odasına döndü ve çalışmaya gitti. Sabah çalışma masasında uyanınca, hemen banyoya geçti. Duş alıp giyinmeden önce, Alisa’nın gelip gelmediğini kontrol etmek için odaları dolaştı. Ancak evde sadece kendisi vardı. Her yerde Alisa’yı ararken, onu özlediğini fark etti ve duraksadı. Yine de, en iyisi hiçbir şey olmamış gibi devam etmekti. Hızla banyoya gidip duş aldı ve giyindikten sonra evden çıktı. Yolda, Alisa'yı aradı fakat kız telefona cevap vermedi.
O sırada, Alisa hastane odasında Halide Hanım’a dönünce yaşlı kadın konuştu: "Galiba yokluğun, kara oğlanın aklına yeni geldi! Seni şimdi nasıl merak etmiştir, kim bilir? E hadi aç merakta bırakma çocuğu..." dedi.
Alisa, "Arasın dursun dünden beri beni sadece bir kere aramış! İnsan hiç mi merak etmez, bu kadın nereye kayboldu diye!" diyerek sinirle yanıtladı. Halide Teyze, başında nöbet tutan Alisa'nın içindeki öfkeyi dindirmek yerine, onu dışarı çıkmaya teşvik etmek istedi.
Hastanenin bahçesine çıktığında, hafif bir esinti hissetti. Gözleri, güneşin parıltısıyla aydınlanan ağaçlara ve rengarenk çiçeklere takıldı. Bu güzel manzara, Alisa'nın kafasını dağıtmasına yardımcı olmaya çalışıyordu. O sırada, telefon çaldı ve Araf’ın ismini görünce kalbi hızlandı. Telefona cevap verdi, sesi titreyerek “Alo?” dedi.
Araf’ın sesi mutlulukla doluydu. Alisa bu sıcak tonu duyduğunda içi kelebeklerle doldu. “Alisa! Neden aradığımda telefona cevap vermiyorsun?” diye sordu.
"Hastanedeyim Araf, ne oldu, neden beni merak ettin?"
"Neden mi merak ettim! Haber vermeden ortadan kaybolduğun için olabilir belki!" dedi Araf, sesinde hafif bir gerginlik var.
"Aradığımda telefonu açmayan sendin Araf! Bilerek açmadığını biliyorum!"
"Eve ne zaman dönmeyi düşünüyorsun, hanımefendi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölgene Bile Acıma
JugendliteraturAlisa'nın duygusuz ve titiz bir adamla yaşadıklarını anlatıyor. [Eğlence amaçlı yazılmıştır. Hikaye tamamlanınca yazımlar düzeltilecektir.]