I

9.9K 249 676
                                    

Karanlık bir orman ve kasvetli bir hava. Tepede tabak gibi bir inci tanesi parıldıyor. Issız bir yerde kapalı bir oda ve birkaç adam. Yarı aydınlık yüzlerinde hep aynı ifade...

Biri odaya girdi. Kapıyı kapattıktan sonra karşındaki masaya yaklaşıp yanındaki sandalyeye oturdu.

Masada oturan sordu: "Neden tek geldin, kız nerede?"

"Kızı bulamadık abi."

Elindeki kalemi masaya ritimle vurmakta olan adam oturduğu koltukta sakin kalmaya çalışıyordu. Ayaktaki adamlardan biri utana sıkıla devam etti:

"Abi, şimdi ne yapalım?"

Oturduğu masada yüzü karanlıkta kalan adam cevap verdi: "Aramaya devam edin. Onu bulduğunuz zaman ne yapacağınızı biliyorsunuz."

"Peki abi.."

Dağıldılar. Yalnız, masada oturan adam odada tek başınaydı.
....

Sabahın erken saatlerinde açık camdan gelen bağırış sesleriyle uyandım. Umursamayıp geri kalan uykuma devam etmek istedim. Sesler giderek daha da artmaya başladı. Kalkıp pencereyi kapatırsam asla geri uyumayacağımı biliyorum. Sanırım birileri taşınıyordu.

Gözlerimi ovuşturup yataktan doğruldum. Sıkıntıyla nefes aldıktan sonra odamı seyretmeye başladım. Sanki hiç işim yokmuş gibi boş boş etrafıma bakıyordum.

Dün yanlışlıkla kestiğim işaret parmağıma gözüm takıldı. Acımıyordu ama baktıkça kesildiği ânı yaşıyor gibi irkildim. Boş vermişiğlimi üzerimden atıp hızlıca yataktan kalktım ve banyoya gittim.

İşlerimi bitirdiğimde odama geri geldim ve iş için hazırlanmaya başladım. Bugün ilk iş günüm falan değildi. Başlayalı iki hafta olmuştu. Zengin bir ailenin küçük çocuğundan sorumluydum.

Aylar önce her yerde iş arıyordum. Hiç beklemediğim bir ânda gelen bu fırsatı kaçıracak lükse sahip değildim. Gönül isterdi ki kira, faturalar, mutfak masrafları, temizlik derdi olmadan da yaşayabilseydim ama böyle bir şey çoğu insan için mümkün olmadığı gibi benim içinde geçerli değildi.

Bakıcısı olduğum küçük çocuk dört yaşındaydı ve deli gibi oraya buraya koşturuyordu. Tıpta buna hiperaktif diyorlarmış. Yorulmak nedir bilmeyen biriydi. Çekilecek dert değildi ama maaşı çok iyi olduğu için tekliflerini kabul etmekten başka çarem yoktu. Bazen o çocuğu özlediğim bile oluyordu.

Adı Kubilay olan bu küçük enerji bombasıyla uğraşmak hiç de kolay değildi. Her gün parkta saatlerce koşup oynuyor, döndüğümüzde ise hiç durmadan evin her köşesinde zıplayıp duruyordu.

İşe gitmek için hazırlanırken çok aç olduğumu hissettim. Yumurta, peynir, zeytin ve taze ekmekle dolu bir tabak, açlığımı gidermek için idealdi. Yanına da sıcak bir bardak çay aldım ve keyifle yemeye başladım.

Masal, hızlı adımlarla mutfağa girdi ve masaya oturdu. Gözleri kahvaltı tabağıma takıldı ve yüzünde bir gülümseme belirdi. "Ben de kahvaltı yapabilir miyim?"

Ev arkadaşım Masal, benden iki yaş küçük, üniversiteye gidiyor. Onunla aynı evi birlikte paylaşıyoruz. Çok eğlenceli biri, ara sıra anlattığı dedikodularla gülmekten karnıma ağrılar giriyor. Şu hayatı yaşanabilir kılan insanlardan biri desem abartmış olmam.

Gölgene Bile Acıma Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin