I

10K 249 677
                                    

Karanlık bir orman ve kasvetli bir hava. Gökte tabak gibi bir inci tanesi parıldıyor. Issız bir yerde kapalı bir oda ve birkaç adam. Yarı aydınlık yüzlerinde hep aynı ifade taşıyorlar...

Bir adam odaya girdi, kapıyı usulca kapatıp, masanın yanındaki sandalyeye oturdu. Masada oturan kişi, merakla sordu: "Neden tek geldin, kız nerede?"

"Onu bulamadık, abi." diye yanıtladı.

Elindeki kalemi masanın üzerine ritmik bir şekilde vurmakta olan adam, oturduğu koltukta sakin kalmaya çalışıyordu. Ayaktaki adamlardan biri, utana sıkıla devam etti: "Peki, şimdi ne yapalım abi?"

Oturduğu masada yüzü karanlıkta kalan genç adam cevap verdi: "Aramaya devam edin. Onu bulduğunuz zaman ne yapacağınızı biliyorsunuz."

"Tamam abi..." dedi ve dağıldılar. Yalnız, masada oturan adam odada tek kaldı.

***


Soğuk bir sabah, gri bulutlar gökyüzünü kaplamıştı. Derin bir uykunun ardından gözlerimi araladığımda, odanın aydınlığına kendimi alıştırmaya çalıştım. Gözlerimi ovuşturup yatağımdan doğruldum ve derin nefes aldıktan sonra odamı incelemeye başladım. Yorgun gözlerimle etrafa bakarken, boş vermişliği üzerimden atmam gerektiğini fark ettim; hızlıca yataktan kalkıp banyoya yöneldim.

İşlerimi bitirdiğimde odama geri döndüm ve dolaptan uygun bir kıyafet seçip giyindim. Aynadaki görüntüme baktığımda hazır olduğuma karar verip odadan çıktım. İşe gitmek için hazırlanırken çok aç olduğumu hissettim. Birkaç dakika bir şeyler atıştırmakla geç kalmayacağımı düşünüp aceleyle mutfağa gittim.

Masal benden bir saat önce kalkmıştı. Kahvaltı alışkanlığı olmayan arkadaşım, kahvaltımı hazırlarken yardım etmek istediğini belirtir gibi kollarını sıvadı. Birlikte masaya oturduğumuzda komik bir ifadeyle yüzüme baktı. "Gerçekten, sabahları böyle kahvaltı yapacak kadar seviyor musun bu hayatı?"

Masal'la beraber, kahvaltımızın tadı daha da keyifli hâle gelmişti. Gülümseyerek ona baktım ve hızlıca bir bardak çay doldurdum.

Yorgun sesiyle konuştu: "Keşke senin gibi sebepsiz yere mutlu olabilsem ama sınavlar buna izin vermiyor."

"Bütün gece ders mi çalıştın, yine uykusuz görünüyorsun?" Sorumu sorarken aynı zamanda ekmeğimin üzerine peynir sürdüm. Bir yandan da sohbet ediyorduk.

"Bugün dersim çok, beni bekleme yemeğini ye sen."

Saate baktıktan sonra bir açıklama da ben yaptım: "Bugün, Kubilay'ın ailesi dışarı çıkacaklarmış. Onunla vakit geçirmem gerek o yüzden ben de geç gelebilirim."

Masal garip bir şey söylemişim gibi yüzüme bakıp konuştu: "Kubilay'ı yanlarında neden götürmüyorlar?"

"Durmuyor ki, her yere koşturuyor ama çok şirin bir görsen Masal! Annesi üvey falan ama kötü bir kadın değil, ilgisiz biri olsaydı eğer, küçücük bir çocuğa Fransızca dersi için özel hoca tutmazdı."

Alaylı bir bakışla süzdükten sonra sandalyesine doğru yayılarak "O yaştaki çocuğun Fransızca öğrenmesi çok mu önemli, İngilizce olsa neyse diyeceğim. İşin zor valla...Zengin çocukları biraz şımarık oluyor be, nasıl katlanıyorsun anlamıyorum. Çocukları severim ama her gün yanımda olmalarını istemem."

Gölgene Bile Acıma Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin