16-

4.9K 402 89
                                    

02.09.23

Kabil Deliveren

Bizim araziye yaklaşırken ani fren yapan Cüneyt hızlıca arabadan inmişti, yoldaki cam kırıklarına bakarak küfretse de o camların hiçbirine dokunmadan geçirmişti arabayı. Kapısını açtığı kardeşimi araçtan indirip camlara bakmasını sağlarken belindeki silahı çıkarmış, onun tam ense köküne vurmuştu. Kardeşim yere düştükten sonraysa telefonundan birilerini aramış.

"Kan çok fazla," dedi Yuşa tekrar tekrar aynı kaydı oynatırken. "Çok fazla... Beynine zarar gelmiş olabilir."

"Baba, Cüneyt tam 13 yıldır bizimle! Ondan nasıl şüphelenmezsin?" diye bağıran Yener ayağa kalkıp gözyaşlarını sildi. "Abi Altın Saat geçti! Siktir ya!"

"72 saattir kayıp, evet... Hayır hayır! Kaçıran kişi belli, kimliği falan var... Bakın 72 saatte arabayla bile ülke değiştirilirken... Senin ben beynini sikim, orospu çocuğu dinlesene! Kaçıran pezevengin kimliği, her boku belli. Kaçırılan da belli! 72 saat ananın ağzına girsin!" Telefonunu duvara fırlatan Duahan sinirle bana baktı. "Kabil ara şu arkadaşlarını, araya kimi sokuyorlarsa soksunlar ve kardeşimizi bize getirsinler. Hadi!"

"Aradım," diye soğukça cevap verdim kudurmuş Dua'ya. "Babam da aradı. Tüm sınırlara devriyeler koydular, her şey tek tek aranıyor."

"Baba bir şey de artık ne olur." Yener, babamın yakalarına yapıştığında yorgun adam ona baktı. "Baba, kardeşimi aldılar. Ben daha ona hiç sarılamadım. Annem daha ona hiç gülemedi. Kardeşimi aldılar."

Hıçkırıklarıyla ağlayan Yener'e sarılan babam, gözyaşlarını onun saçlarına sakladı.

"Kimmiş bu Cüneyt? Soruşturdunuz mu?" Yuşa'nın yorgun sesiyle sorduğu soruya başımı salladım.

"Türk vatandaşı, karnında kordonla çöpte bulunmuş... Biliyorsunuz hayat hikayesini, tek yanlış yok. Beyni yıkanmıştır, başka açıklama yok." Açıklamasız açıklamamdan sonra Duahan yere çöküp yüzünü kapadı.

"Benim tertemiz meleğimi kim bilir hangi iğrenç arabalara bindirdiler. Maske de vermemişlerdir ona! Sevmez ki o, mikroplu bulur." Ağlayan Yener'e sinirle güldüm. Ensesine aldığı o darbeden ölmediyse iyi, gelmiş mikrop diyor...

"Cüneyt'e ulaşabilen var mı? Neredeymiş?" Duahan'ın sakinleşmiş sorusuna başımı iki yana salladığımda küfretti. Cüneyt yoktu, buhar olup uçmuş, kardeşimi de yanında götürmüştü.

"Yok böyle olmayacak..." Ayağa fırlayan Yener'in sözünü babamın çalan telefonu böldü. Bir süre ekrana çatık kaşlarıyla baktıktan sonra ayağa kalktı.

"Telefonuma bağlan Yuşa, arayanın konumunu öğrenelim." Yuşa anında programları başlatırken babam aramayı yanıtlamıştı. "Alo?"

Özeldi babamın numarası, öyle reklam aramaları falan gelmezdi. Bir askeriyeden bilinir bir de ailemiz. Arayan numaraysa tanımadıklarımızdan.

"Vay vay vay vay! Zahir komutanın sesine gel. Komutan komutan. Ölmemişsin."

"Goril." Babamın dudakları beyazlayıp sendelediğinde son anda tuttuk onu. Zorla koltuğa oturturken hoparlördeki telefonu masaya koymuştuk.

Zehir -Erkek VersiyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin