27-

3.8K 402 65
                                    

04.09.23

Zehir Deliveren

Terlikle adam döveni görmüştüm, bastonla da ve hatta tuğlayla da! Ama tava nedir ya? Arkadaş bir tavayı neden insanın kafasında yamultursun? E be ırzını... Derin bir nefes alıp kafamdaki buzu çektim ve gülüşünü bastırmaya çalışan Yener'e sinirle baktım.

"Hiç de komik değil abi!" Tam konuşmak için ağzını açmıştı ki kahkaha atınca eliyle geri kapattı. "Ya adam, kardeşini tavayla dövdü ya! Tavayı kafama kafama çaldı, sen hâlâ gül."

"Serhat'a gıcık olurum, ama biri benim de kardeşime gözümün önünde kur yapsa aynı tepkiyi veririm. Özür dilerim abim," diyen Duahan abimle tüm güvenli limanlarım yıkılmıştı.

Kabil abim olsaydı o arkamda durur, Serhat'ı döverdi. Bunlarsa sanki bir çocuğa kızarmış gibi 'seni gidi seni' yapmadıkları kalmıştı. Buzu tekrar koyup başımı çevirdim. Kabil abimle babam hâlâ yok, yengelerim Yener'in restoranında çalışıyor, Neslihan annem torunlarına bakıyor, Levent'se Juniorla ilgileniyor. Ben de bunlara kaldım işte!

"Benim Yuşa abim nerede? Beni hemen güçlendirsin de gidip Serhat'ı dövebileyim," derken ayağa kalkmıştım.

Gidip onu döveyim de rahatça kardeşini sevebileyim.

"Yuşa yok aslanım, kaldın bizim elimize." Hâlâ gülen Yener'in açıklamasıyla küserek yerime oturdum. "Çok acıyor mu?"

"Tch. Geçti," derken buzu tamamen kafamdan indirdim. Şiştiği için garip duruyordu. İyi ki saçlarımı yakın zamanda kesmemişim de şişliği örtüyor. "Dua abi, ama kız çok güzeldi. Bir görsen..."

İç çekip birkaç saat önceki olayı düşündüm; Serhat'ın kardeşi Selin'e iltifat ettikten sonra kız çığlık atıp bana bir tokat sallamış, mutfaktan çıkmıştı. Serhat'sa 'sen kime yürüyon lan?' diyerek -tam böyle dedi- bıraktığı tavayı geri almış, onunla kafama vurmaya başlamıştı. Kendimi dışarı zor attığımda Lav bile Serhat'ın o öfkesinden korkarak at gibi dört nala koşmuş, sokakta gözden kaybolmuştu. Geriye beni getiren korumanın arabasının ön tarafında camdan sarkmış, öfkeyle havlarken dönmüştü. Arabadan inen koruma, Serhat'a silah çekerken arabanın arka koltuğuna atladığım gibi korumayı geri çağırmıştım. Canımı zor kurtarmıştım...

Senelerdir Serhat'tan dayak yiyordum, öyle böyle değil. Hatta bir keresinde bayıltana kadar dövmüştü. Ama hiçbir zaman o anki gibi sinirlenmemişti. Kuru öfkesi aniden harlanmıştı. Psikopat manyak.

"Duahan, benim restorana dönmem gerek." Yener abim ayaklandığında Duahan abim de ayaklandı.

"Zehir, benim de işlerim var. Tek kalabilir misin?" Onayladığımda onlara arabaya kadar eşlik edip gitmelerini izledim.

Seyis, çiftçi ve korumalarla yalnız kaldığımda içimde korku yoktu. Aksine bir güven duygusu vardı; ormanın derinliklerinde, beton duvarlarla çevrilmiş arazinin içinde, silahlı korumaların tam ortasındayım. Kimse dokunamaz bana. Saatler sonra kalabalık ailem gelecek ve tekrar etrafım dolacak. Gülerek evimin balkonuna geçip gökyüzüne doğru uzanmış ormanın ağaçlarına bakınmaya başladım.

Aslında tecavüze uğradıktan iki yıl sonra bunu kendi başıma yenmiştim, insanların tekrar bana dokunacağından korkmuyordum. Korktuğum nokta, benim kirimin onlara bulaşacağına dairdi. Aynada yüzümü hep ıslak görürdüm, ellerime baksam onların salyalarının ve diğer sıvılarının hâlâ orada olduğunu düşünürdüm. Aslında tek kişi bile yeterdi beni ikna etmeye. Ama yalnızdım. Yapayalnızdım. Birine sarıldığımda bana zarar vereceğinden hiç korkmazdım, sadece daha fazla sıvıya maruz kalacağım... 

Zehir -Erkek VersiyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin