24-

4.3K 428 57
                                    

03.09.23

Zehir Deliveren

Herkesin her şeyi bildiği ilk sabah, uyanmama rağmen odamdan çıkmaya halim yok. O dağda gördüğüm herifi yıllar önce tiyatroda gördüğümü, Sinek'in onu öldürmesi... Ya o eve girdiğimde beni isterler, gitmeme engel olurlarsa? Kabil ve Duahan abilerimi alıp gidemez miyim? Odamdan çıktığımda merdivenlerin başında durdum; direkt salon görünüyor. Kabil abim bir ölü kadar hareketsiz duvarı izlerken Duahan abim uyuya kalmış.

"Günaydın abim," diyen Kabil başını çevirip bana bakmıştı. Onları izlediğimi, burada olduğumu nasıl anladı? "İyi uyudun mu?"

"Bebekler gibi." Merdivenlerden inip Duahan abimin önünde diz çöktüm. "Kapıda çok ağladı. Benim yüzümden...  Nasıl affettireceğim kendimi?"

"Sen affedilecek bir şey yapmadın aslan parçası." Kabil abim tebessümle bana baktığında kalbim rahatladı. Gidip başımı dizine koydum. Kasıldığını ve şaşırdığını fark etsem de başımı çekmedim.

"Ben size nasıl alışacağım?" Sorarken gözlerim dolmuştu. "Sadece ikinizi alıp buradan gidemez miyim? Benimle kalsanız."

"Sen iste seninle Fas'a bile gelirim." Konuşurken saçlarımı da okşadığından tüy gibi oldum. "Şu kir..."

Sözünü kestim, "biliyorum, değilim. Senin ve abimin düşüncesi hep bu yönde abi, ama tüm düşüncelerimi de değiştiremiyorum."

"Zamanla abim. Şimdi kahvaltı edelim tamam mı?" Başımı kaldırıp yüzüne baktığımda tebessüm etti.

"Ya evdekilerin kararı olumsuzsa?"

"Öyle bir şeye gerçekten ihtimal verebiliyor musun? Deşerim lan onları." Bu sözüne kahkaha atacakken uyuyan Duahan abimin uyanmaması için ağzımı kapadım. "Gül gül. Gidip dürtmediğimiz sürece hiçbir sese uyanmaz, uykusu ağırdır."

"Olsun, rahatsız olmasın." Aramızda tekrar bir sessizlik olduğunda yine şakağımı onun dizine dayadım. "Biliyor musun, Sinek'i çok seveceksin."

"Neden?" Şaşırarak sormasıyla tekrar başımı kaldırıp ona baktım. "Seni korudu diye mi?"

"Yıllar önce, o tiyatro salonunun arka odasında, yanımda olanlardan biri dağdaydı. Önümüze çıktığında Sinek, onu düşünmeden öldürdü ve bunları bilmiyordu." Abimin yüzü her kelimemde değişip renge bulanırken tebessüm ettim. "Merak etme, o da beni tanımadı. Benim kafa o zamanlar uykudan matizdi, oysa Zahir'in oğluyum diye düşünemedi. Öldüğü anı görmenin beni rahatlatması kötü biri olacağıma mı işaret?"

"Asla! Kötü biri değilsin, olamazsın Zehir." Gülümseyerek tekrar başımı eğdiğimde Duahan abim kıpırdanmaya başlamıştı. "İstersen önce ben gidip evdeki duruma bakabilirim, yine de söyleyeyim; evdekiler merakla seni bekliyordur."

"Olsun abi, sen bir bak." Ondan uzaklaştığımda evden çıkıp gitti.

Uyuyan Duahan abime baktım, koca adam koltuğa sığamadığından kolları, ayakları ve başı dışarıda kalmış. Gülerek saçlarına uzandığımda ellerim öyle kirli geldi ki tam uzanmadan kendime çekip cebime koydum. Hiç abim olmamıştı, sahiplenilmemiştim. Şimdiyse beni öyle savunup koruyorlar ki neresinden alışacağımı bilmiyorum. Birkaç kere daha kıpırdanıp sonunda gözlerini açtığında bir süre evin tavanına baktı ve iç çekti.

"Allah'ım ben bu çocuğa nasıl şifa olabilirim, bana yol göster." Konuşurken gözleri dolmuş, bir tanesi şakağına doğru akmıştı.

"Junior..." Sesimi duyduğu an bana döndüğünden sustum. Anlık korkusu kayboldu ve tebessüm etti.

Zehir -Erkek VersiyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin