02.09.23
Zehir Deliveren
Kurşun sesleri... O kadar çok ki ses yüzünden beynim uyuştu. Bağrışlar, bombalar, kurşunlar mağaranın dışından geliyordu. İçinde bulunduğum mağaradaysa hiçbir şey olmuyor, kimse yok. Bilmem kaçıncı bomba patladığında kulaklarımı daha sıkı kapattım.
"Zehir! Zehir lan!" Bir çocuk içeri koşup bana baktı ve derin bir oh çekti. "Hadi kalk. Korkmanın zamanı değil, kaçmamız lazım."
"Babamı istiyorum," dedim ağrıyan başımı susturmak için bağırırken.
"Tamam, ben de seni babana götüreceğim. Ama kimseye inanmadan benimle gelmen gerekiyor, içeride hain varmış. Beni hatırlıyor musun?" Sorusunu reddettiğimde küfrederek yüzünü buruşturdu. Bileğimden tutup mağaranın derinliklerinde yürümeye başladığımızda korkudan sürekli arkama bakıyordum. Önümüze bir adam çıktığında çocuk küfrederek durdu.
"Nereye götürüyorsun çocuğu?" diye sordu adam. Bunu hatırlıyorum, sabah gelip babamla bilmediğim bir dilde konuşup durmuştu.
"Goril istedi, saklayacağım." Çocuğun verdiği cevaba gülen adam, söylediklerini tekrar ederken elindeki tüfeği bize doğrulttu. Çocuk da boş durmayıp o da tüfek doğrulttu. Karşımızdaki adam kırklarındayken yanımdakiyse en fazla yirmilerindedir. Ölmesini istemiyorum. Benim yüzümden zarar gelsin istemiyorum...
"Ahh!" diye bağırarak başımı tuttum. İkisi aynı anda adımı bağırırken bozguna uğramış hallerini fırsat bildim. Yanımdaki çocuğa göz kırptığım an silahını karşımızdakinden önce hazır hale getirip ateşledi ve adamın bedeni kayalıklardan aşağıya düştü.
"Ulan kimin kardeşisin be! Var ya ölürüm oğlum sana," diyerek alnımdan öptü ve koşmaya devam etti. Onu takip ettim. Babama götürüyorsa bir bildiği vardır değil mi? Ona güvenmek zorundayım.
Uzun bir süre koşsak da sonunda ayaklarım birbirine dolandı ve yere düşmemi çocuk engelledi. Nefeslerimi düzenlemeye çalışırken bana üzülerek bakıyordu.
"Biraz daha dayanamaz mısın?"
"Çok... İsterdim..." Nefeslerim yüzünden kesikçe konuşsam da beni anladı. Ben sırtımı kayaya yaslanıp nefeslenirken o mermilerini sayıyordu.
"Zehir buradan uzaklaşmak zorundayız, oğlum. Burası teh..." Daha lafını bitirmeden ayağının dibine kurşun isabet etti. Ben korkuyla bağırırken o küfrederek yanıma gelmiş, kayanın altında durmuştu.
"Öleceğiz," dedim nefes nefese.
"Ben varım oğlum, benim yanıma Azrail bile gelemez." Kurşun sesleri azaldığı an çıkıp ateş etmeye başladı, birkaç kurşun sonra yine siperlendi. "İkisini aldım," derken yüzünde tebessüm vardı. "Şerefsizler! Aylardır canımı aldınız lan! Yedim oğlum sizi, sarı poşetleri leşinizle dolduracağım!"
Öyle hevesle bağırıyordu ki gözlerinin içi gülüyordu. Tekrar çıkıp ateş etmeye başladı, omzunu sıyıran kurşunu umursamadı bile. Sonunda özgürce kendini açıklığa attığında saçını düzeltti ve elini uzattı.
"Gidelim paşası." Hissetmediğim kolumdan tutup yürümeye başladığında dönüp arkama baktım, sekiz ölü görmek... Şaşkınlıkla çocuğa döndüm.
"Babama gidiyorsak adamları niye bize sıkıyor?" Sorduğum soruya güldü.
"Hepsi hain işte, ne bekliyorsun?" Alaylı tavırları içime kurt düşürdü. Aniden kalbim acıtarak attığında ondan kolumu kurtarıp durdum ve kalbimi tuttum. Bana üzgün gözlerle bakıp arkamızı kontrol etti. Koşamıyorum, kalbim bunu kaldıramıyor. "Zehir dayanmak zorundasın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zehir -Erkek Versiyon
Teen FictionKötü son. Bromance içerir. bxb DEĞİLDİR! *bromance iki erkeğin kardeşlik veya arkadaşlık bağı altında birbirine hislerini anlatıyor demektir. Romantik kardeşler, derin dostluk gibi. Zehir'in temizlik korkusu Sherlock'daki Doktor Watson karakterinin...