2-

8K 529 91
                                    

28.08.23

Çağan kaşlarını çatmış, üzerini giyiniyordu. Aklı Zehir adlı çocukta kalmıştı, onda farklı bir enerji sezmişti. Restorandan yeni gelmişlerdi ve temizlenmek adına banyoya girmiş, anca çıkabilmişti. Giyinmesi bittiğinde kapısı çaldı, iki numaralı yengesi Aslım'ın sesini duydu.

"Şimdi çıkıyorum," derken kapıya adımlıyordu. Açtığında genç kızın güler yüzünü görmek Çağan'ın da enerjisini yükseltmişti. Her zaman kalabalık ailede olmayı seviyordu, ona göre başına gelmiş en iyi şey ailesiydi ve onlardan ayrılacağını düşünmek şimdiden üzüyordu.

"Babamlar salonda seni bekliyorlar." Yengesinin şen sesi, eşinin ailesine bile kendi ailesi gibi yaklaşması Çağan'ı her zaman huzurlu hissettirirdi. Hiç ablası olmamıştı, ama yengeleri yeterdi.

"Gidelim o zaman." Genç kızın omzuna kolunu atan Çağan, yengesine iltifatlar ederek aşağıya inmiş, ana salona girmişti. Abisine başıyla selam verirken kolunu yengesinden çekmişti.

İki gün önce doktor arayana dek böyle bir durum akıllarının ucundan bile geçmezdi, ama seneler önce kapanmış hastanenin doktoru aniden hayranı olduğu babasını arayarak durumu anlatmıştı. Çok reddetmişlerdi, özellikle yengeleri neredeyse ağlamıştı ama akıllarındaki soru işaretlerini sonlandırmak için hastaneye gitmeyi kabul etmişlerdi.

"Zehir'de bir şeyler var," diyen en büyük abi Duahan başını iki yana sallamıştı. Çocuğun lavabodaki hali aklına geldikçe aklı karışıyordu. "Sosyal kaygı veya anksiyete bozukluğu olabilir. Lavaboda dakikalarca kustu."

"Kustu mu? İyi miydi?" Evin annesi merakla oturduğu yerde toparlanmıştı. Elbette oğlu Çağan'dan vazgeçmezdi, ama herhangi bir çocuğun bile sağlığı onun endişelenmesi için yeterli olabilirdi.

"Beklediğimden daha iyiydi. Ellerini tırnaklarıyla çitiledi, tırnaklarının arasını özenle yıkadı. Kapı kollarına, çeşmelere tutmamaya özen gösterdi. Temizlik takıntısı da olabilir." Sözüne devam etmiş Duahan, başını kaldırıp babasına bakmıştı. "Evimizi bir ruh hastasına açacağımızı bilgilendirmek isterim."

"Ağzını topla abi! Olur da o babamın kanından çıkarsa ona söylediğin her söz sana da gelir demektir." En küçük abi Yener sözlerini keskince dile getirmişti. Hızlıca Çağan'a dönüp daha sakin bir ses tonuyla devam etti; "yanlış anlama Çağan'ım. Olur da dediğim çıkarsa kanın bir önemi yok, 18 yıldır bağlanan bu gönlümüz yeter de artar."

Çağan sevildiğini biliyordu, bilmesine gerek de yoktu, iliklerine dek hissederdi. Aynı tebessümle abisine bakarken yüreği rahattı.

"Sorun yok abi, biliyorum."

"Kadınla adam çocuğa yabancı gibilerdi, sanki onu tanımıyormuş da o gün tanışmaya çalışıyorlardı." Asker olan abileri yayıldığı koltukta direkt babalarına bakıyordu. "Adam, çocuğu ilk defa görüyor gibiydi."

"Aynen, haklarında tek bildikleri okul olduğundan sürekli not konusu açıldı ki onları da öğretmenlerinin aramalarından bildiklerini söylediler." Baba tüm sessizliğini sürdürürken herkesin bir şekilde konuşmaya katılmasını dikkatle dinliyordu.

"Yüzündeki yaralar gerçekten sadece sokaktan mı olmuştur?.." Bu konu hakkında da uzunca konuşulurken babaları ayağa kalkmış, salondan çıkmıştı. Mutfağa girdiğinde eşi de peşinden gelmişti.

"Ne düşünüyorsun Zahir'im?" Eşinin nahif sesiyle mayışmıştı adam.

"Az kalsın oğlumla aynı ismi alacakmışım." Adam tebessüm ettiği an eşi de rahatlamıştı. "O çocuk bizim Nesli. Hissettim, yüreğim sıcacık oldu tek bakışıyla." Eşi de onayladı onu. Aynı arabada gelirken konuşmuşlardı bu konuları. "Ama Çağan'ı veremem. Çağan benim umut ağacım, oğlum benim, neşem."

"Biliyorum sevgilim," diyen kadın, eşinin dudağının kenarından öpmüştü. On dört yaşlarında evlenmişlerdi ve aşkı birbirlerinde tanıyıp sevmişlerdi. O andan beri aşk aralarından hiç gitmemiş, eskimemişti. "Ama biz böyle hissediyorsak o aile de hissetmiştir. Anlaşırız, Çağan arada bize gelir."

"Zehir'i de bırakmayalım."

"Bırakmayalım."

Zehir Karakamış

Okul bitip de eve geldiğimde bizimkileri salonda gördüm, oturmuş sohbet ediyorlar. Aralarındaki bağ nasıldır? Hâlâ birbirlerine aşıklar mıdır? 2 aydır ortada olmayan birine aşkım daim kalabilir miydi ki? Salonun kapısında dikilmiş beni fark ettiklerinde kaşlarını çattılar.

"Girsene Zehir, ne dikiliyorsun?"

"Bilmem, aklıma gelmemiş," dedim tekli koltuğa oturup yayılırken. Bakışlarımı duvara diktiğimde annem iç çekti. "Çocuk tatlı biri, tam annemlik."

"O ne demek Zehir? Sen kötü biri misin sanki?" Babamın sorusuyla ona döndüm. "Tamam, seni hiç kendi oğlumuz gibi hissetmedik ama bugüne kadar hiçbir sorunun da olmadı. Bize karşı hep saygılı ve ölçülü davrandın. Okulda veya sokakta ne yaşıyorsan asla gelip şikayet etmedin."

"Evde olmadığın için olabilir mi?" Alaylı sorumdan sonra kaşlarını çatıp iç çekti. "Çocuğun yanında olun bari, o kadar kalabalık ailede bizim ev ona siyah-beyaz gelir."

"Zehir..."

Annemin sözünü kestim, "ne var? Yalan mı? Eve hiçbir gelmeyen ebeveynleri olacak, ama şu anda bir salonu dolduran ailesiyle. Kendinize çeki düzen verin de çocuğun sonu benim gibi olmasın."

"Sen bizi hiçbir zaman istemedin." Babamın kırılgan sesine alayla kahkaha attım.

"En son seni istediğimde beni odama kilitledin diye olabilir mi? Annemden bir kere makarna istedim diye kadın aylarca mutfağa girmedi. Ben mi hatalıyım? Tamam. Özür dilerim. Bu kadar berbat bir çocuk olup başınıza çorap ördüğüm için sizden çok özür dilerim. Lütfen beni affedin ve gelecek çocuğa iyi davranın olur mu? Odama gidiyorum."

Bir şey demelerine müsaade etmeden yatak odalarından üniformamla çantamı alarak kendi odama geçtim. Bornozumu alıp banyoya girdim.

Zehir -Erkek VersiyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin