20-

4.4K 418 70
                                    

02.09.23

Kabil Deliveren

Babamın hızlı ve sert adımları hastane koridorunda yankılanırken aylar sonra onun bu sertliğini gururla izliyordum. Yanıma gelip durduğunda önce yaramın olduğu kısma doğru baktı, çoktan üzerimi giyinmiştim ama biliyorum, babam görebilir.

"İyi misin oğlum? Zehir nerede, nasıl? Bir şey yapmamışlar, eminsin değil mi?"

Kral yavaştan mı alsaydın? 60 yaşına geldin, dur artık.

Ona tüm sorularının yanıtlarını verdiğimde iç çekip müşahede odasına baktı ve yanıma oturdu. Yaram derin değildi, kurşun etime saplanıp kalmıştı. Uzun namlulu tüfekle vurulsaydım bende göğüs bile bırakmadan paramparça ederdi de işte şükür kısa namlulu bir tabancaydı. Zehir'i de her şeye rağmen bir kontrol ettiriyordum.

"Goril nerede?" Babamın sorusuna gülerek yandan ona baktım.

"Bedeni sarı, kafası siyah poşette." Verdiğim cevaba sadece başını salladığında derin bir nefes aldım. Yaram sızlasa da umurumda değil, huzurlu hissediyorum. "Zehir anılarını rüya olarak görüyor. Beni rüyasında gördüğünü iddia etti. Gelene kadar rüya diye, anılarını anlattı."

"Çok uyuttular, komutanım." Sinek dikildiği yerden yanımıza yaklaştı. "Geldiği günden beri toplasan en fazla 3-4 gün uyanıktır. Sürekli uyutulup uyku anında beynini yıkadılar. Sizi ve Türk askerini düşman olarak anlattıklarına şahit oldum. İşin güzel yanı çok fazla uyuşturucu veremediler, bağımlı olmaz."

"Uyurken mi? Bu iş yeni mi?"

Babamın sorusunu Ayı yanıtladı; "evet komutanım. Kaçırdıkları zorlu esirleri uyutup kulaklarına fısıldıyorlar, böylece bilinçaltına daha iyi yerleşiyor ve uyandığında da anlatmaya devam ettiklerinden inanmamak için neden kalmıyor."

Babam iç çektiğinde Ayı ve Sinek uzaklaştılar. Doktor çıktığında merakla ayağa fırlamak istesem de kolumdan tutan babam yavaşça yaramın olduğu kısma dokunmuştu. Yavaş hareketlerle kalktım, doktorun karşısına dikildim.

"Evet?" diye sorduğumda doktor güldü.

"Kilosu dışında herhangi bir sıkıntısı yok, gayet sağlıklı. Sadece aşırı uyuduğu için kısa bir dönem uyku sorunları yaşayabilir, ama iyi bir programla onu da yerine getirir. Kilosu yüzünden kalbi de çok zayıflamış. Size bir liste hazırlayabilirim, listeye düzenle uyarsa birkaç aya kilo da alır."

"Ağzından kan gelmesi?" Sinek'in merakla sorduğu soruya doktor aynı sakinlikle karşıladı.

"Midesindeki yaralar yüzünden, ona ilaç yazmaya gerek yok. Midesini boş bırakmaz, sağlıklı şeyler yerse o kendi kendine tedavi eder zaten. Sadece dediğim gibi uyku biraz sıkıntı çıkarabilir."

"Verilen uyuşturucular?" Sorumdan sonra doktor, müşahede odasına bakıp bana döndü.

"Kanında rastlamadık. Kan tahlilleri tertemiz, vücudunda herhangi bir darbe izi yok. Olası bir istismar da söz konusu değil. İçiniz tamamen rahat olsun. Hastamızı hemen taburcu edebiliriz, burada kalıp daha fazla yorulmasın. Bu arada sağ kolunda ve kulağında psikolojik bir hissizlik var gibi duruyor, sinirleri sağlam, arada bir ağrıdığını söyledi. Tamamen psikolojik olduğuna emin olabilirsiniz. Şu birkaç gün dikkat ederse ne kanaması ne hissizliği kalır. İyi günler." Doktor Bey yanımızdan uzaklaştığında mutlulukla babama sarıldım.

Haftalardır Goril'in elindeydi ama sapasağlamdı. Vallahi bir Deliveren'di o. Kimse dokunamamış kardeşime! Babama da dokunamamıştı o Goril.

"Şey..." Kapıdan Zehir'in sesi geldiğinde babamdan ayrılıp ona baktım. "Doktor çıkabileceğimi söyledi ama..."

Babama bakarken sessiz ve kekeleyerek söylediği sözleri yarıda kesti. Gözleri dolarken bir adım geri attı, başını eğdi.

"Siz hainseniz neden sürekli rüyamda gördüm ki?" Titreyerek sorduğu sorulara tebessüm ettim.

"Çünkü onlar rüya değil, senin anılarındı abim."

"Doktor da öyle dedi," derken başını kaldırıp bana bakmıştı. "Kafamın içi bomboş gibi hissediyorum."

"Bırak boş kalsın, yeni daha güzel anılarla dolduralım." Babama merakla bakan çocuk sadece başını sallayıp kapıdan ayrıldı ve yanımıza geldi. Göğsümde yaramın olduğu kısma bakarken sağ elinin parmak uçlarıyla dokundu.

"Ölebilirmişsin." Başımı iki yana salladığımda elini çekip yüzüme baktı. "Özür dilerim, başına bela oldum. Bütün bunlar nasıl oldu bilmiyorum ama suçum varsa..."

Lafını böldüm, "bir kere sarılayım mı?"

Kaşlarını çatıp omuz silktiğinde sarılıp derin bir nef... Hasiktir! Babamın kokusu lan bu! Derin bir nefes daha çektim. Harbi babamın kokusu. Onca gün banyo yapmamış olsa da alttan sadece babamın kokusu geliyordu. Oğlum ağlarım lan. Gözlerim sulu sulu ondan ayrıldığımda bana şaşkınca bakıyordu.

"Sen gibi kokuyor," dedim babama Zehir'i gösterirken.

"E kokacak tabii oğlum, o da benim bir parçam." Babamın cevabına gülerken Zehir'e baktım. Sinek'i izliyor.

"Bir şey mi demek istiyorsun?" Sorumla birlikte bir bana bir de Sinek'e baktı.

"Büyüdüğümde senin gibi cesur olmak istiyorum. Ayaklarımın dibine kurşun da düşse, vurulsam da saklanmadan dik durmak istiyorum." Sinek'e bakarak konuştuğunda kaşlarımı daha çok çattım. Sinek vurulmuş mu? Nasıl lan? Hiç söylemedi?

"Sen vuruldun?" Kurt'un haykırışı koridorda çınladığında Zehir arkama saklandı.

"Kurt sak..."

"Demiştim et! Sağlam!" Anlamayarak Kurt'a baktım. Haykırarak Sinek'in üzerine yürüdüğünde Sinek ofladı.

"Evet, dikkat et dedin. Sağlam kalmalıydım. Biliyorum biliyorum. Ama 8 kişilerdi, Zehir'in peşindelerdi. Bağırmana gerek yok yani. Ne yapsaydım, kanat takıp uçsa mıydım?"

"Sonra," diyen Kurt, babama selam verip hızlıca koridoru terk ettiğinde Sinek ofladı.

"Hocam mı, abim mi, komutanım mı belli değil anasını satayım." Sinek de babama selam verip gittiğinde Ayı onları takip etti.

"Biz ne yapacağız?" diye soran Zehir'in alnından öptüm.

"Önce iyi bir yemek, sonra banyo ve ardından eve gideceğiz. Tamam mı?" Sadece başını salladığında gülümsedim.

Zehir -Erkek VersiyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin