33-final

5.8K 452 229
                                    

05.09.23

Zehir Deliveren -ikinci yaşamda

Yıllar geçmişti her şeyin üzerinden, nefes alıp verir gibi dağılmıştı tüm kara bulutlarım. Mesela artık kirli olduğumu düşünmüyorum, aynada kendime baktığımda orada sadece kendimi görüyordum. Sonra... İki tane ailem vardı. Biri sürü gibi kalabalık Deliveren ailesiydi; ebeveynlerim, abilerim, onların aileleri. Levent abim yetmiyormuş gibi iş arkadaşımdı, her gün sabahtan akşama kadar atölyede araba tamir ediyorduk. Artı olarak aşçılık okumuş, Yener abime arada yardıma giderdim. Bazen ikizimin öğretmen olduğu okulda onu ziyaret ederdim ki kendisi lisede rehberlik yapıyor. Yuşa abimi unutmamak gerek... Onu ziyarete gidemiyorum, çünkü iş yerinde -emniyetin cinayet bürosunda- öyle ciddi oluyordu ki senelerdir bir ona alışamamıştım. Kabil abime zaten gidemem, adam sınır dışı görevlerin hepsinde başı çekiyor. Babam da gelmemizi istemiyordu... İkinci ailem ise eşim ve çocuğumdan oluşuyor.

"Ne düşünüyorsun amca?" Yanımdaki Kadir merakla bana bakarak sorduğunda gülerek ensesinden tuttum. Konağımızın arka bahçesinde, masanın etrafına dizdiğimiz sandalyelerde oturuyoruz.

"Ben ne düşünebilirim aslan parçası?" Evet, şu aslan parçası lafı benim de dilime dolanmıştı Gülerken gözleri kısılan çocuk doğru cevabı verince başımı sallayıp ensesini bıraktım ve bahçeye bakındım; tüm ailem burada.

"İkizin nerede oğlum?" Annem elindeki borcamı masaya bırakırken bana sormuştu.

"Gelir birazdan. Sen yorulma anne, otur. Ben ne taşınacaksa taşırım." Ayaklanıp onu zorla oturturken hep oturduğu konusunda söyleniyordu. Onun o güzel saçlarından öpüp mutfağa yöneldim.

Bugün arka bahçemizde yemek yiyeceğiz, canım öyle isteyince bizimkiler kıramamıştı. Şermin yengemin elinden tencereyi aldığım gibi gülerek saçlarımı karıştırmıştı. Saçlarımı da uzatıyordum artık. Hatta bazen omuzlarıma kadar uzatıp öyle kısaltıyordum. Onlardan da tiksinmiyordum...

Sonunda sofrayı hazırladığımızda Çağan'ın sesi ön kapıdan duyuldu, saniyeler içinde omuzlarıma atlayıp kulağımı ısırdı. Onun bu hareketine gülerken bacaklarından tuttum ve bahçede koşturmaya başladım.

"Yahu kocaman adam oldunuz! Hâlâ aynı hareketler! Düşeceksiniz!" Bağıran Yuşa abim, Levent abimle beraber çocukların oyun çadırını kuruyordu.

"Kudurma Yuşa abi, Çağan en çok beni seviyor! Artık senin kulaklarını ısırmıyor diye kıskanma!" Bağırırken daha hızlı koşup sonunda durdum ve Çağan'ı indirdim. Gülerek önüme geçti, sıkıca sarıldı.

"Sağ ol ikizim," derken yanağımdan öpüp gitmişti. Masanın yanından durduğumuzdan hemen bir yere oturdu.

"Hayatım şu oğluna bir şey söyle, valla döveceğim artık! Don giymek istemiyormuş." Evimizin balkonundan elinde junior Serhat'ın iç çamaşırını sallayan Selin bağırıyordu. "Çıldıracağım ya!"

Evin camından sarkan junior Serhat oradan bağırdı; "ya baba! Sürekli tuvalete gidiyorum; yok pantolonu indir, yok donu indir... Üşeniyorum ya!"

Bizimkiler kahkaha atarken kollarımı açıp Serhat'ın kucağıma atlamasını söyledim. Atladığında yanağından sıkıca öpüp Selin'e döndüm. Çoktan içeri girmiş, baba-oğul aramızdaki bağa küfürler ediyordu.

"Anneni çok kızdırıyorsun, Serhat. Dayının adını sana verdik diye onun gibi davranmana gerek yok," dedim oğlumu sandalyeye oturtup boyuna eğilirken. "Hem don iyidir, üşütmeni engeller."

"Ama baba..."

"Aması yok küçük adam. Şimdi eve giriyorsun, annenden özür diliyorsun. Kardeşimi bir daha üzersen senin yemeğine nitrous oxide koyarım." Duahan abime şaşkınca baktığımda kafama vurdu. Küçük Serhat ağlayarak eve gittiğinde ayağa kalkıp abimin karşısında dikildim. "Kızma hemen la bebe, kahkaha gazı o. Koyamam bir kere."

Zehir -Erkek VersiyonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin